- Kategori
- Blog
Savulun ben geliyorum!

Çok duygulandım. Çok gururlandım. Tebessüm de ettim, kahkaha da attım, sevinçten gözyaşlarım -hiç abartısız- sel de oldu bu dar zamanda...
Bir olaya kızıp protesto etmeye kalktım, yüzüme gözüme bulaştırdım. Doğduğumdan beri beni esir alan inatçılığım konusunda eski performansımı yitirmişim, sanırım artık yaşlanıyorum...
Yaklaşık 2 yılda yazdığım tam 100 adet (benim gibi biri için rekor!) bloğu tek tek ve "tık tık", silmek için çok düşünmüştüm. Fevri hareket edip sonradan pişman olmayayım diye, kızdığım olaydan 1 gün sonrasına kadar düşündüm. Evet, en mantıklısıydı silmek, ve sildikten sonra bir kuş gibi hafifledim. Gerçekten, ferahlama duygusunu uzun zamandan beri ilk kez yaşadım!
Artık yazamam sanıyordum. Tamamen soğumuştum, küsmüştüm, öfkeden gözüm dönmüştü çünkü (ne varsa bu kadar öfkelenecek, basit bir sahtekârlık, düzenbazlık, üçkağıtçılık vakası işte).
Sonra dostlarımın desteğiyle karşılaştım (evet, hiçbiriyle karşılaşmamış olsam da onlar benim için dost, ağabey, abla). Benim de, sevdiğim yazarları ayrılmamaları konusunda ikna etme çabalarım olmuştu bir vakitler.
Dostlarım dediğim kişilere gelince... Bir çoğu utandırdı beni. Sayfalarında bir kez bile "tık"lamadığım kişiler bile üzüldüklerini belirttiler. Bazılarının rumuzlarını bile ilk kez gördüm. Bir kısmının cinsiyetini bile bilmiyordum! Bu yüzden, bu kişilerden destek görünce utandım kendimden. (Bu sene o kadar yoğun çalıştım ki, konu okumak olunca, yazmaktan daha tembeldim, halen de okunmayı bekleyen, birikmiş yüzlerce blog var.)
Dostlarımın desteğinden bahsetmek istiyorum (isimlerini vermesem de onlar kendilerinden bahsettiğimi anlayacaklar).
Beni öğrenciliğimden beri takip eden, adım adım öğretmen olmamı izlediğini ve sabırsızlıkla beklediğini belirten, yazmadan duramayacağıma benden daha çok inanan ve bende büyük hatırı ve hakkı olan saygıdeğer bir büyüğüm...
İkna yeteneğinin var olduğuna ilk kez yakinen tanık olduğum, "ortamı cıvıklaştırmadan doğru dürüst bir şeyler yapıp doğru dürüst iletişim kuranlardan biri" olduğuma inanan, "ısrar edemem" deyip 1'den fazla mesaj gönderen canım arkadaşım... :)
Daha önce kendisiyle hiçbir şekilde iletişim kurmamış olduğum halde, çok kibar ve saygın bir dil kullanarak beni destekleyen ve inadına daha çok yazmam gerektiğini düşünen ve bu konuda başka bir blog yazan, fotoğrafından bile güvenilir bir insan olduğu anlaşılan blogdaşım...
Adı ve soyadı birlikte söylendiğinde kulağa ahenkli ve karizmatik gelen, "Bir ağabeyin olarak" ifadesiyle beni sevince boğan, fotoğrafındaki güneş gibi gülümseyişle çok sevdiğim bir hocamı hatırlatan sevgili ağabeyim...
Mücadele konusunda bana akıl ve destek veren, sivri kalemiyle, açıksözlülüğüyle çekinmeden ve cesurca düşüncelerini savunan, beni geri dönmem için tatlı-sert üslubuyla -tabiri caizse- gaza getiren, tüm blogları silmekle, yapılan yüzlerce yoruma haksızlık ettiğimi bana hatırlatan, yaşının sabit kalmayacağı endişesiyle spora önem veren bir başka blogdaşım...
"Ortalığı karıştırmadan yazar olunmaz" düşüncesinden yola çıkarak her türden blog yazan ve okuyucuda adeta alışkanlık yaratan; Türkiye'de yaşamadığı halde, ana dilimize, yaşayanlardan daha çok hakim olan, soyadındaki bir harfin hâlâ noktalı mı noktasız mı olduğunu bilemediğim değerli büyüğüm...
Ufak tatlı-sert atışmalarla başlayan yorumlarıyla bakış açımı genişleten, bloglarımı silerek onları okuyanlara da haksızlık ettiğimi bana düşündürten, samimi ama bir o kadar da lafını esirgemeyen blog ya da yorumlarıyla benim için örnek teşkil eden meslektaşım...
Bütün bunlardan başka, protesto niteliğindeki bloğumu okumakla kalmayıp, yorum yazmakla dakikalarını bana feda eden, beni tanımadıkları halde manevi desteklerini kesinlikle esirgemeyen tüm MB ailesi üyeleri...
Hepinize nasıl teşekkür etsem bilemiyorum. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlardan biri işte yine... Ortalığı karıştırıp ortamdan uzaklaşarak, gösterdiğim tepkinin yankılarını dışarıdan zevkle izleyecek karakterde biri olmadığımı, zorluklar karşısında mücadeleden vazgeçmemem gerektiğini, emeğe saygı göstermeyenlere kızıp bloglarımı silerek, kendi emeğime saygısızlık etmiş olduğumu, bir problem karşısında birilerinin bir şey yapması gerektiğini düşünüp, o "biri"nin kendim olma ihtimalini düşünmediğimi bana gösterdiniz ve öğrettiniz.
Yapılan onca yorum ve mesajdan sonra, günlük hayatıma devam ederken, kendimi ne düşünürken yakaladım biliyor musunuz? Farkında olmadan, gördüğüm ya da etkilendiğim herhangi bir olayın ya da olgunun, iyi bir blog malzemesi olabileceğini düşünüp, aklımdan giriş paragrafı bile yazdım :) Karşılaştığım her olay, ilginç olsun ya da olmasın, kafamda blog olarak şekillenir oldu her seferinde. Hakikaten yazmadan duramıyormuşum! Bunu anladım...
Sizlerden öğrenecek daha çok şeyim var. Var mı öyle yılmak? İstediği sonucu elde edinceye kadar ÖSS'ye beş kez giren bir inatçı keçiye yakışıyor mu hiç?
Utanmalısın kendinden Özlem!...
<özlem boral="">
özlem>
Bir olaya kızıp protesto etmeye kalktım, yüzüme gözüme bulaştırdım. Doğduğumdan beri beni esir alan inatçılığım konusunda eski performansımı yitirmişim, sanırım artık yaşlanıyorum...
Yaklaşık 2 yılda yazdığım tam 100 adet (benim gibi biri için rekor!) bloğu tek tek ve "tık tık", silmek için çok düşünmüştüm. Fevri hareket edip sonradan pişman olmayayım diye, kızdığım olaydan 1 gün sonrasına kadar düşündüm. Evet, en mantıklısıydı silmek, ve sildikten sonra bir kuş gibi hafifledim. Gerçekten, ferahlama duygusunu uzun zamandan beri ilk kez yaşadım!
Artık yazamam sanıyordum. Tamamen soğumuştum, küsmüştüm, öfkeden gözüm dönmüştü çünkü (ne varsa bu kadar öfkelenecek, basit bir sahtekârlık, düzenbazlık, üçkağıtçılık vakası işte).
Sonra dostlarımın desteğiyle karşılaştım (evet, hiçbiriyle karşılaşmamış olsam da onlar benim için dost, ağabey, abla). Benim de, sevdiğim yazarları ayrılmamaları konusunda ikna etme çabalarım olmuştu bir vakitler.
Dostlarım dediğim kişilere gelince... Bir çoğu utandırdı beni. Sayfalarında bir kez bile "tık"lamadığım kişiler bile üzüldüklerini belirttiler. Bazılarının rumuzlarını bile ilk kez gördüm. Bir kısmının cinsiyetini bile bilmiyordum! Bu yüzden, bu kişilerden destek görünce utandım kendimden. (Bu sene o kadar yoğun çalıştım ki, konu okumak olunca, yazmaktan daha tembeldim, halen de okunmayı bekleyen, birikmiş yüzlerce blog var.)
Dostlarımın desteğinden bahsetmek istiyorum (isimlerini vermesem de onlar kendilerinden bahsettiğimi anlayacaklar).
Beni öğrenciliğimden beri takip eden, adım adım öğretmen olmamı izlediğini ve sabırsızlıkla beklediğini belirten, yazmadan duramayacağıma benden daha çok inanan ve bende büyük hatırı ve hakkı olan saygıdeğer bir büyüğüm...
İkna yeteneğinin var olduğuna ilk kez yakinen tanık olduğum, "ortamı cıvıklaştırmadan doğru dürüst bir şeyler yapıp doğru dürüst iletişim kuranlardan biri" olduğuma inanan, "ısrar edemem" deyip 1'den fazla mesaj gönderen canım arkadaşım... :)
Daha önce kendisiyle hiçbir şekilde iletişim kurmamış olduğum halde, çok kibar ve saygın bir dil kullanarak beni destekleyen ve inadına daha çok yazmam gerektiğini düşünen ve bu konuda başka bir blog yazan, fotoğrafından bile güvenilir bir insan olduğu anlaşılan blogdaşım...
Adı ve soyadı birlikte söylendiğinde kulağa ahenkli ve karizmatik gelen, "Bir ağabeyin olarak" ifadesiyle beni sevince boğan, fotoğrafındaki güneş gibi gülümseyişle çok sevdiğim bir hocamı hatırlatan sevgili ağabeyim...
Mücadele konusunda bana akıl ve destek veren, sivri kalemiyle, açıksözlülüğüyle çekinmeden ve cesurca düşüncelerini savunan, beni geri dönmem için tatlı-sert üslubuyla -tabiri caizse- gaza getiren, tüm blogları silmekle, yapılan yüzlerce yoruma haksızlık ettiğimi bana hatırlatan, yaşının sabit kalmayacağı endişesiyle spora önem veren bir başka blogdaşım...
"Ortalığı karıştırmadan yazar olunmaz" düşüncesinden yola çıkarak her türden blog yazan ve okuyucuda adeta alışkanlık yaratan; Türkiye'de yaşamadığı halde, ana dilimize, yaşayanlardan daha çok hakim olan, soyadındaki bir harfin hâlâ noktalı mı noktasız mı olduğunu bilemediğim değerli büyüğüm...
Ufak tatlı-sert atışmalarla başlayan yorumlarıyla bakış açımı genişleten, bloglarımı silerek onları okuyanlara da haksızlık ettiğimi bana düşündürten, samimi ama bir o kadar da lafını esirgemeyen blog ya da yorumlarıyla benim için örnek teşkil eden meslektaşım...
Bütün bunlardan başka, protesto niteliğindeki bloğumu okumakla kalmayıp, yorum yazmakla dakikalarını bana feda eden, beni tanımadıkları halde manevi desteklerini kesinlikle esirgemeyen tüm MB ailesi üyeleri...
Hepinize nasıl teşekkür etsem bilemiyorum. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlardan biri işte yine... Ortalığı karıştırıp ortamdan uzaklaşarak, gösterdiğim tepkinin yankılarını dışarıdan zevkle izleyecek karakterde biri olmadığımı, zorluklar karşısında mücadeleden vazgeçmemem gerektiğini, emeğe saygı göstermeyenlere kızıp bloglarımı silerek, kendi emeğime saygısızlık etmiş olduğumu, bir problem karşısında birilerinin bir şey yapması gerektiğini düşünüp, o "biri"nin kendim olma ihtimalini düşünmediğimi bana gösterdiniz ve öğrettiniz.
Yapılan onca yorum ve mesajdan sonra, günlük hayatıma devam ederken, kendimi ne düşünürken yakaladım biliyor musunuz? Farkında olmadan, gördüğüm ya da etkilendiğim herhangi bir olayın ya da olgunun, iyi bir blog malzemesi olabileceğini düşünüp, aklımdan giriş paragrafı bile yazdım :) Karşılaştığım her olay, ilginç olsun ya da olmasın, kafamda blog olarak şekillenir oldu her seferinde. Hakikaten yazmadan duramıyormuşum! Bunu anladım...
Sizlerden öğrenecek daha çok şeyim var. Var mı öyle yılmak? İstediği sonucu elde edinceye kadar ÖSS'ye beş kez giren bir inatçı keçiye yakışıyor mu hiç?
Utanmalısın kendinden Özlem!...
<özlem boral="">
özlem>