Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ocak '08

 
Kategori
Eğitim
 

Öğretmen ne iş yapar?

Öğretmen ne iş yapar?
 

Çarşamba günleri nöbetçiyim. Hiç olmadığım kadar yorulduğum ve hatta sinirlerimin yıprandığı bir çarşamba. Her nöbet sonrası aynı soruyu soruyorum. “Öğretmen ne iş yapar?”

Benim sınıfım ilk zili duyar duymaz sınıfa koşar. Kapıyı kapatıp, ne yapacaklarını biliyorlarsa derse başlar, bilmiyorlarsa konuşarak yerinde oturur.( Amaç başıboş kalıp birbirlerini itip kakmalarını önlemek, susmalarını beklemiyorum zaten). Hiçbir nöbetçi öğretmen gelip de onlara bir uyarı da bulunmaz. Başkalarıyla kolay kolay kavga etmezler, beslenme teneffüsünde ellerinde ekmekleri koridor ve bahçede dolaşmaz, çöplerini yere atmazlar. Beslenmeyi sınıfta birlikte, paylaşarak yaparlar, geri dönüşüm çöplerini de ayrı bir torbada toplarlar. Hiç kimseye sataşmaz, kimsenin hakkına tecavüz etmezler. Öğrencilerimden şikayet duymayalı çok uzun zaman oldu. Bu çocuklar da aynı mahallenin, birbirine komşu olan insanların çocukları.

Bahçede nöbetçiyim. Aşağı inerken merdivenlerde bir çocuğun çarpması sonucu az kalsın yuvarlanıyordum. Durup özür bile dilemedi. Peşinden gidip konuşmaya çalıştığımda kaçtı, yakaladığımda yerlerde sürünüyor ayağa kalkmıyordu. Sadece özür dilemesi gerektiğini hatırlatacaktım ama çocukla yüz yüze gelemedik.
4. sınıf öğrencilerinin bir kısmı, bahçenin bir köşesine toplanmış çamurlu su çukuruna girip girip çıkıyor. Ayaklar ve pantolon çamur içinde, ıslak. Öğretmeni onu görünce ne yapacak? Öyle bir endişesi yok, sağlık ya da temizlik umurunda değil.

Küçük sınıfların çoğu ellerinde gofret veya çubuk dolaşıp, beslenme olarak bunları tüketip, ambalajları yerlere atıyorlar. Okul bahçesinin temiz olmaması onları rahatsız etmiyor. (Biraz çevre bilinci olan çocuklar bunu yapmıyor. Geçen yıl çevreyle ilgili bir çalışmadan sonra benim öğrenciler teneffüslerde bahçede nöbet tutup, çöp atanı yakalayıp, yerden aldırana kadar uğraşıyorlardı. Ve sınıfta bana sorunlan" Onların öğretmeni yok mu? Neden çöp atmamayı öğrenmemişler?" sorusunda nasıl sıkıldığımı anlatamam. )

Atatürk büstüne kadar, çıkılabilecek her yere tırmanıyorlar. Hepsi 1. veya 2. sınıf öğrencileri. Düşüp bir yerlerini kırsalar sorumlu öğretmen olacak. Öğrenci zili çalıyor, öğrencilerin yarısı binalara koşturuyor, diğer yarısını da çoban gibi nöbetçi öğretmen oradan buradan topluyor, hatta zorla içeri alıyor. İçeri girdiği gibi sınıfa giden de yok. Yarısı tuvalete, yarısı koridorda koşturuyor. Bu arada öğretmen zili çoktan çalmış. Öğrenciler hala dışarıda. Benim çocuklarım kimseyi yormazken, özellikle birkaç sınıfın öğrencileriyle bütün teneffüs uğraşmaktan bıkkın bir şekilde gün bitiyor. Soruyorum:

Öğretmenlik sadece sınıfta kitapları açıp ders vermek, etkinlik yapmak mıdır? Öğretmenlik sınav yapıp, not vermek midir?

Birinci sınıfta okuma- yazma öğretmeden önce, okul, sınıf kurallarının öğretilmesi gerekmez mi?

Öğrencilerin hem kendilerini korumaları adına, hem de başkalarına zarar vermemeleri için nasıl davranmaları gerektiği öğretilmez mi?

Zil çalınca sınıfta olmaları gerektiği, derse zamanında girip çıkmanın bir okul kuralı olduğu öğretilmez mi?

Birine çarpıldığında, ayağına basıldığında özür dilemeleri gerektiği öğretilmez mi?

Ayakta gezerek beslenme olmayacağı, ellerini yıkayıp sınıfta yemesi ve çöpünü de sınıftaki çöp kutusuna atması gerektiği öğretilemez mi?

Bu liste daha çok uzar.

Bütün bunları öğretemediyseniz, siz ne iş yapıyorsunuz arkadaşlar?

Öğretmenler odasına oturup, bu çocuklardan bir şey olmaz muhabbeti yapmak yerine, dersimize zamanında girip, biraz emek versek nasıl olur? Bütün bunları söylediğimde hep birlikte uzaydan gelmiş muamelesi yapan öğretmen arkadaşlarım, yeter artık! Nöbetimden sonra hakkım olan 5 dk çay molasını benimle kullanıyorsunuz, 40 dakikalık dersin 10 dakikası dışarıda geçiyor. İlla bir idarecinin size kalk demesi mi gerekiyor?

Her çarşamba sinir küpü eve gelmek istemiyorum artık. Herkes sınıfına dönüp baksın!

Ben birinci sınıf okuturken bir dönem teneffüs yapmadım, 48 çocuğa sınıf, okul kuralları öğreteceğim diye. Ayrıca birinci sınıf okutan arkadaşlar, ne verirseniz onu alırsınız. İlk yıl nasıl başlarsa beş yıl öyle gider. Okul yaşadığımız toplumun küçük bir parçasıdır. Çocuk toplum içinde yaşamayı okulda öğrenir. Bugün kural tanımayan çocuk, yarın kanun tanımaz. Yaramazlık değil benim bahsettiğim şeyler, kendine ve başkalarına zarar vermesine engel olmak amacıyla konulmuş kurallar. "Çocuk bu, yaramazlık yapacak, yaramaz çocuk akıllı olur."diye safsatalarla kendinizi avutmayın. Lütfen mesleğimizin önemini biraz daha kavramış olarak ve severek bu işi yapalım. Sevmiyorsanız bırakın! Kimse size zorla öğretmenlik yaptırmıyor ki…

Görevini layıkıyla yapan arkadaşlarımı ayrı tutuyorum tabiiki, bu yazıdan okulun bütün öğretmenleri böyleymiş gibi anlaşılmasın ama bir grup var ki...

Ayrıca bugün Din Kültürü dersine giren bir öğretmenin lisede bir çocuğu hastanelik ettiğini okudum. Bunları da meslekten atsınlar… Alıp, başka okula vermenin hiçbir yararı yok, çözüm de değil… O dayak yiyen çocuk benim çocuğum olsaydı, yemin ederim o öğretmeni attırana kadar uğraşırdım. Bir de Din ve Ahlak Bilgisi öğretmeni imiş…Yazıklar olsun…

 
Toplam blog
: 111
: 5210
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

1997 yılında öğretmenliğe başlamış bir mühendisim. Bir oğlum var. Çocukları ve yaşamı seviyorum. ..