- Kategori
- Öykü
Öğretmen olmak
Yıl 1979 öğretmen olarak Anadolunun küçük ve şirin bir köyüne tayinim çıktı. Köy muhtarının da yardımıyla bulduğum tek odalı küçük bir eve köylülerin de yardımıyla eşyalarımı yerlştirdim. Eşya diyorsam iki kilim, karyola, duvar yastıkları, birkaç minder ve yatak. Mutfak eşyası olarak birkaç tencere, tas tabak ve yeni aldığım üçlü ocak...
Eşim ve henüz yaşına girmemiş oğlumuzla eve yerleştiğimizde akşam olmuştu. yorulmuştuk hanımın pişirdiği bulgur pilavı ile karnımızı doyurduktan sonra henüzgaz lambamızın gazı olmadığını farkedip erkenden yattık. Sabah evden çıkıp köy sokaklarında dolaşmaya başladım. Köylüler üçer, beşer evlerin önünde toplanmış sohbet ediyordu. Ben de selam verip yanlarına oturuyor kendimi tanıttıktan sonra sorularla köy hakkında bilgi edinmeye çalışıyordum. Çok sıcak kanlı insanlardı. Çiftçilikle kıt kanaat geçindikleri her hallerinden belliydi.
Pazartsi okulun ilk günüydü. Hazırlığımı yapıp okula gittim. Okulun bahçesinde beni biri ekek biri bayan iki öğretmen karşıladı. Tanışma faslından sonra müdür odasına geçtik.Mustafa bey okul müdürüydü. Sert mizaçlı olduğu her halinden belliydi.Biraz sohbetten sonra okulda benimle birlikte üç öğretmen olduğumuzu öğrendim.Benim ikinci ve üçüncü sınıfları okutacağımı söyledi ve sınıfa kadar beraber gittik.Beni öğrencilerle tanıştırdıktan sonra dışarı çıktı.
Öğrencilerime çabuk alışmıştım. Günler geçtiktçe öğrencilerle daha sıcak ilişkiler kuruyor, onlara kendimi sevdirmye çalışıyordum. Müdür Mustafa özellikle sabahları öğrencileri derse sokmadan sınıfına girmezdi. Elinde kalın sopasıyla bağırmalarını ve sopa seslerini sınıftan duyardım. Bazan dayanamayıp dışarıya çıkar, çocukları elinden kurtarırdım. Çok geç kalan öğrencileri okula almaz, evlerine geri gönderirdi. Bunun yanlış olduğunu deflarca söyledim. Çoğu zaman aramızda sert tartışmalar çıktı.
Dursun kendi halinde sessiz bir öğrencimdi. Genellikle sabahları geç kalır ve müdürün hışmına uğrardı. Sorumsuz bir ailenin dördüncü çocuğuydu.O gün ders başlayalı yarım saat kadar olmuştu. Birkaç kez bahçeye çıkarak yine müdürün dayağından kurtarmak istiyordum. Ders arasında bahçede dolaşırken müdür yanıma geldi ve senin Dursun bugün çok geç kaldı ben de okula almayıp evine gönderdim dedi.Canım çok sıkılmıştı. Saygı sınırlarını aşarak epeyce ağır sözler ettim. Kızıp yanımdan uzaklaştı.
Her zamanki gibi son dersten çıkmış eve gitmek için okul bahçesine indim. Müdür okulun bahçe duvarınaiki dirseğini koymuş eli başının arasında düşünüyordu. Sabahki atışmamızın etkisiyle selam vermeden kapıya doğru yöneldim. Öğrenciler küme küme olmuş birşeyler konuşuyorlardı.Yanlarına yaklaştığımda birisi ağlayarak yanıma geldi. Öğretmenim dedi;"Dursun kuyuya düşüp ölmüş."
Ne söyleyecğimi şaşırmıştım. Sinirle müdüre doğru yürüdüm.O da berbat bir haldeydi. Ağlamaklı gözlerle bana uzun uzun baktı. "Ne olur okuldan kovduğumu kimseye söyleme" der gibiydi.
Meğer Dursun babasından korktuğu için eve gidememiş, bahçelerinin yakınındaki kuyuya düşerek can vermişti.