- Kategori
- Söyleşi
Öğretmen ve Şair Muharrem Kubat'la Bir Konuşma (2)
A.GÜLER: Sayın Kubat, deneyimli bir eğitimci ve idareci olarak genç öğretmenlerimize neler söylemek istersiniz veya neler tavsiye edesiniz?
M.KUBAT, Sayın Güler, bu güzel bir soru. Siz de bir öğretmensiniz ve aynı zamanda idarecilikte yaptığınız sorunuza isterseniz sondan başlayalım. Elbette hiç şüphe yok öğretmenliğe evet derdim. Çocuk sevgisi bambaşka bir şey, onlara hizmet etmek, onların size gösterdiği yakınlığı ve samimiyeti dünyanın hiçbir mesleğinde göremezsiniz. Hatta biraz daha ileriye gideyim zaman zaman onlardan sizi daha üstün görür. Siz bu denli bir dünyanın insanını nasıl sevmezsiniz. Sevgili GÜLER, bu sevgi anlatılamaz, yaşanır.
Tabi bizim yaşamamızda ki öğretmenlikle bugünün koşullarındaki öğretmenlik çok farklı. Çağın getirileri, siyasi atmosferi öğretmenliği zayıflattı, İtibarsızlaştırdı. Biliyorsun öğretmenlik kutsal bir meslektir. Ama öyle para kazanmak için bir meslek değildir. İnsanı, insan yapmak için edinimler gerek. Yine de genç öğretmen arkadaşların bu çerçeve içerisinde her halde görevlerinde çalışmalarını sürdürmektedirler. Daha önce de dediğim gibi öğretmenlik mesleği kutsal bir meslektir. Diğer mesleklere hiç benzemez. O nedenle genç öğretmen arkadaşlarımız siyasi akımlara kapılıp öğrencileri tek yönlü yetişmemelidirler. Layık, demokratik, çağdaş eğitim ilkeleri olmalı. O masum zekâları siyasete kurban etmemeleri gerekir. Öğretmen çocukları istediği kalıba sokabilir, onlar her türlü şekil almaya müsaittir. Bir başka değimle işlemeğe müsaittir. Her şeyden önemlisi öğrencilerini bir evladı gibi sevmelerini ve onları gelecek için sevgi ve barış içinde yetiştirmelerini tavsiye ederim, tek dileğim budur.
A.GÜLER: Sayın Hocam Muammer Kubat, öğretmenliğiniz yanı sıra sanat ve edebiyatla da uğraştığınızı biliyoruz. Bu alandaki çalışmalarınızdan da söz eder misiniz?
M.KUBAT, Sayın Güler, beni eski günlere götürdünüz. İlk okuduğum kitabın adı Âşık Garip’tir. Bugünkü gibi hatırlarım. Rahmetli anam tarlada haşhaş çapalarken Bu kitabın nasıl elime geçtiğini ben de bilemiyorum. Sözü edilen Aşık Garip’ın şiirlerini içeren kitabı zevkle okurken Türkçe öğretmenimiz Kadriye Çilekar,Arif Nihat Asya’nın BAYRAK şiirini ezbere okumamızı ve en güzel okuyanı belirleyeceğini söyledi. Neticede sınıfta benimle birlikte Halil İbrahim Öncel adında bir sınıf arkadaşımızla en güzel okuduğumuzu hatırlıyorum (1952).Sırası gelmişken bu değerli öğretmenimiz Kadriye Çilekar ve okul arkadaşım H.İbrahim Öncel’i saygı ve sevgiyle anmak isterim. İşte o günlerden bu yana şiirle uğraşmaya başladım. Bugüne kadar yüz şiir kitabı yayınladım, yukarıda da adlarını yazdıklarım gibi bir de sanatımın 60.yılı münasebetiyle bir armağan kitapta hazırlandı. Hâlâ sanat ve edebiyatla ilgili yazılarım ve şiirlerim dergilerde ve yerel gazetelerde ve çeşitli seçki ve Antolojilerde yayınlanıyor. Ha bunu da söylemeden edemiyorum: Yazı ve şiirlerimden Yüce devletimin birlik ve beraberliğinden yana olup yurdumla ve bayrağıma son derece bağlıyım. Yazmaya da devam ediyorum..
A.GÜLER, Sayın Kubat, şiirimizi çok sevdiğinizi ve bu vadide ürün verdiğinizi de biliyorum. Size göre şiir nedir, iyi bir şair nasıl olmalıdır?
M.KUBAT: Sevgili Güler, bilindiği gibi bugüne dek şiirin tanımı yazılamamıştır. Her şair kendine göre şiiri tanımlamaktadır. Zaten şiirin tanımı yapılabilseydi şiir yazma da bir yerde dönemini tamamlardı. Bana göre şiir, gerçeklerle duyguların özdeşleşmesidir, kucaklaşmasıdır, Bir başka değişle duyguların dışa vuruşudur. Elbette şiir hakkında başka görüşlerde vardır. Hep hayal dünyasını dile getirmek ve benzeri durumlarda şiir yazmak hep gerçekçi olmaz gibi geliyor bana. Ayrıca çala kalemle şiir yazılmaz. Her alanda olduğu gibi şiirde de çalışmak ve emek ister. Terlemeden emek vermeden şiir yazılmaz. Ben şiiri yazarken kelimeler üzerinde günlerce düşünürüm. Unutmamak gerekir ki şiir sözcüklerle yazılır. Şair bir yerde kelimenin peşinde koşan bir avcıdır. Şiir kelimelerin dans ettiği bir kulvardır. Şiirde sözler (kelimeler) yerini bulduğu zaman rahat eder. Aksi halde ben yerimde rahatsızım der, durur.
A.GÜLER: Sayın Hocam, halk şairlerimizden Şemsettin Kubat ( Âşık Yoksul Derviş ) ve ünlü türkücü KUBAT’la bir yakınlığınız var mı?
M.KUBAT: Sayın Güler, her ikisi de amca çocuklarımdır. Kubatlar Sülalesi genleri itibariyle sanata yakındırlar. Ailenin çocukları şiir içeren ilahilerle büyütülür, o nedenle bu denli bir temel vardır. Adı geçen her iki sanatçının da Türkiye sanatçılar coğrafyasında ayrı bir yeri ve emeği vardır.
A.GÜLER, Sayın Kubat, size göre sanatçı kime denir, sanatçının özellikleri konusunda neler söylemek istersiniz?
M.KUBAT: Sanatçı doğru bildiği şeyi hiç kimsenin etkisi altında kalmadan duygu ve düşüncelerini özgürce dile getirendir. Hatıra, menfaatına göre laf söylemez, kimsenin tesiri altında kalmaz. Onun için doğru ve tektir. İşte o zaman sanat sanat olur. Yoksa başka türlü sanat insanı olamazsınız. Yoksa sanat üzülür ve sizi de terk eder.
Sayın Güler, bilindiği gibi Tanrı insanları yeryüzüne gönderirken bazı yeteneklerle donatarak gönderirmiş. Müzik gibi, resim gibi, şiir gibi.Bu yeteneğinin farkında olanlar, bunu gün yüzüne çıkarırlarmış. Farkında olmayanlar ise öylece öbür dünyaya göç ederlermiş. Yani, bu denli yeteneği Tanrı herkese vermiyor. O nedenle bu yeteneklerin kıymeti bilinmeli ve olumlu olarak yerini almalıdır. Bu yeteneklere sahip olanlar içinde yaşadığı toplum ve ve ona bağlı olduğu hükümetler de maddi ve manevi açıdan desteklemelidir.
Yazımız devam edecektir.
Abdülkadir GÜLER
22.06.2018- SÖKE