Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

perihan reyhan ALKAN

http://blog.milliyet.com.tr/pra

21 Temmuz '08

 
Kategori
Eğitim
 

Öğretmene eğitim!!!

Öğretmene eğitim!!!
 

eğitim


O gün gazeteye uğrayışımın çıkışında eve kadar dayanamayacağımı hissettiğimden, yakın oluşu ve temiz, titiz sunumuna güvendiğim, biraz da ifa etmemiş olmakla birlikte serde bulunan, öğretmenliğimin çekimiyle olsa gerek, yemek yemek üzere Işıklar Öğretmen evine gittim. Çayı da içme suyuyla yapıp daima taze sunuyorlar. Çay içtiğinizi hissediyorsunuz hazla. Bir iki de çay içer günün yorgunluğunu da gidermiş olurum ağaçların gölgeleyip serinlediği bir köşede diye düşündüm. Sıcak bir gündü çünkü.

Garsonlar, gayretli, titiz, samimi, içten aynı zamanda da saygılı ve ölçülü. Öyle içten hocam diye hitap ediyorlar ki, kırk yıl öğretmenleri olmuşsunuz emek vermişsiniz, sizin de o yetkinliklerinde emeğiniz, payınız varmış gibi hissediyorsunuz. Üstelik yüreğimin bir yerlerinde kıyıl kıyıl kanayan, öğretmenlik özlemimi tatmin ettikleri için bir nebze, pek bir mutlu oluyorum her gidişimde. Lakin aynı oranda da üzülüyor, kahroluyor, dahası sinirleniyorum. Yo hayır çalışanlarına değil, çoğunluğu öğretmen olan gelenlerine, oradan hizmet alanlarına.

Lütfen kızmasınlar bana, gözlemlediğim yakışmazlıkların dışındakilerinse zaten alınmaları için hiçbir sebep yok.

Bugün sadece okuryazar olanı bile en az bir öğretmenin rahle i tedrisinden geçmiş olduğuna göre, hele ki üniversite mezunları sayısını belki unutmuştur öğretmenlerinin. Demek ki toplumun tümü öğretmenlerin eseri, olumlu ya da olumsuz yanlarıyla. Demek ki öğretmenler öncelikle yetkin kişilikli olmak durumundalar, dolayısıyla da, örnek kişilik, davranış ve yaşayışlarıyla örnek teşkil etmek durumundalar. Meşhur darbı meseldir bilirsiniz, hoca cemaat etkileşimini!

Dedim ya her gidişimde üzülüyor ve sinirleniyorum dahasında da diye. O gün de aynen öyle oldu. Zaten bir sebeple sinirlerim bozuktu, iyice mahvoldu. Orada sadece döner ve köfte ekmek var yenilebilecek. Kendiniz kasadan fiş alıp, büfeden yine kendiniz alıyorsunuz yiyeceğinizi. Garson ve stajyer öğrenciler sadece içecek hizmeti veriyor. Dolayısıyla, yiyeceğinizi yedikten sonra sık sık konuşlandırılmış çöp sepetlerine artıkları bir zahmet kendiniz atmak zorundasınız. Öncelikle kendinize, sonrasında da sizden sonra gelecek meslektaşınıza saygınız varsa, döktüğünüz kırıntıları şöyle bir elinizle o atacaklarınızın içine sıyırıverirsiniz. Elinize yapışmaz, çayınızı da temiz ortamda içersiniz üstelik. Hatta kül tablanızı da döküverirsiniz, bir adım ötenizde sepetler.

Minder sayısı da yetersiz, buna rağmen altına iki tane, bir de sırtına koymuş, iki de yanına stoklamış bir öğretmen görüyorsunuz bazen. O belki öğretmen değil diyeceksiniz, o yaşa gelmiş biri için, düzgün davranışlar sergilemeye öğretmen olmak da gerekmiyor!

Masalar kırıntı, çekirdek kabukları, kül tablaları izmaritlerle tepelenmiş. Yine masada buruşturulmuş kâğıt içinde yiyecek artıkları. Kimi yiyemediğini kedilere sermiş, kimi de her halde üşenip oturduğu yerden atmış, ama sepeti tutturamadığından yerlere saçmış. Yiyeceğimi aldım, masayı ve sayın hocamın yemek artıklarını, kül tablasını temizleyip oturdum yemeğe. Bir de ne göreyim geçici görevli müdire Lale Üstün hocam yerlerdeki çöpleri topluyor, bir elinde de ilaç şişesi gülleri ilaçlıyor. Sesleniyor az öteden geçmekte olan mutfak görevlisine: Evladım o ayağının yanındaki kâğıdı da sen atıver yanındaki sepete. Yanıt: Hocam o benim görevim değil. Odasının telefonu çalıyor, bir başka görevliye, evladım şuna devam ediver zaten bir iki tane gül kaldı. Yanıt yine aynı.

Gözüm ağaçlara direklere sıkça asılmış uyarı levhalarına ilişiyor: YERLERE ÇÖP ATMAYINIZ… öğretmen evinde böylesi bir uyarıya gereksinim?!! En olmaması gereken en yakışmayan yer!

İlla kadrolu bir görevin mi gereği olmalı? Hani insani görevler, hani çevreye ve insana saygı, hani eğitim ve medeni olmanın gereği? Elimize yapışmaz, küçültmez bizi bu kadar küçük şeyler.

Alışmışız hizmeti beklemeye, öğretmensek sadece öğretmeye, görev dışı hiçbir şeye el sürmemeye. Belki de aşamamışız bir şeyleri bazılarımız, bekli de karmaşalarımız var hâlâ bastıramadığımız!

Bunları konuşup tartıştık, dertleştik o gün; benim yemeğim, Lale hanımın da işleri bittikten sonra, çaylarımızı içerken. Ve inanıp karar verdik bir kez daha; eğitmekle öğretmenin çok farklı fiiller olduğuna.

Ve öğretmenlerin de bazılarını eğitmenin gerektiğine!

 
Toplam blog
: 290
: 553
Kayıt tarihi
: 11.03.08
 
 

İlk ve orta öğrenimimi Gölcük/ Kocaeli, lise ve üniversite öğrenimimi Ankarada gördüm. İlk okuldan..