- Kategori
- Kültürler
OĞUZNAME
Tarih ve sosyoloji konularıyla uğraşan bilim insanlarının sıklıkla vurguladığı bir söylem vardır. Bütün bilimlerin anası tarih, onunda asıl kaynağı mitolojidir. Söz konusu Türk mitolojisi ise onun da özü Oğuzname’dir. Yani Oğuz Kağan destanıdır.
Batı toplumları 17,yüz yıldan itibaren ödünç aldıkları Yunan ve Mısır mitolojileriyle sosyolojik ve kültürel bağ kurarak bütün sosyal ihtiyaçlarını buradan temin etme yolunu tercih etmişlerdir. Başta hukuk ve tıp olmak üzere bütün sosyal bölümlerini mitolojiyle temellendirmişlerdir. Mitoloji gerçekleri aklın alamayacağı bir şekilde yansıtır. Dil ve düşünceyi seferber ederek yaratılışı izah etmeye çalışır. En önemlisi de var oluş sürecindeki ortaya çıkan karmaşayı düzenli evrene dönüştürmeye çalışır.
Bu yüzden batı toplumları 17,yüz yıldan itibaren mitolojinin önemini ve sosyal yapılandırmada onun muazzam gücünü anladılar ancak ellerinde kendilerine ait bir mitolojileri yoktu. Onlarda görünüşte Yunan fakat esasen Uzakdoğu, Sümer-Mısır mitolojilerini ödünç aldılar. Bunlarla aralarında bir bağ kurarak bütün sosyal bilimleri buna göre oluşturdular. Batı toplumlarında bütün sosyal bilimleri bu mitolojik unsurlar üzerine oturttular. Bizdeyse yani Türk toplumunda tarih ve mitoloji arasındaki bağ kopuktur. Toplumumuzdaki büyük dalgalanmaların, sarsıntıların sebebi de budur. Çünkü bizim mitolojimiz ile bağımız kopmuştur. Hatta bizde mitoloji konusu bile çok yenidir ve tabi buna bağlı olarak toplumsal bilincimiz de yetersizdir. Örnek olarak şu anda kitapçınızda Yunan mitolojisini anlatan en az elli farklı kitabı bulabilirsiniz ama Türk mitolojisi diye aradığınızda bulacağınız kitap sayısı çok azdır.
Türk milletinin binlerce yıllık sosyal bütünlüğünü koruyup, günümüze kadar sürüp gelmesinde en büyük etkenlerden biri her obada, her aşirette nesilden nesile anlatılan destanlar, masallar ve ozanların nakilci gücüdür. Son yıllarda bu geleneksel nakiller yok olmuş, modern araçlar ve medya avrupanın etkisiyle aralarındaki kan uyuşmazlığından bu konudan uzak durmuşlardır. Halbuki toplumların alt ve sosyal tarih birikimi mitolojilerdir. Tarih ve mitolojiyle bağlarını koparmış milletler zamanla şuurlarını kaybederler. Artık onlar sosyal kalabalıklardır, bunlar karanlıkta yol alan kervanlara benzerler. Yani her an her şey olabilir beklentisi kararsızlığa sebep olacaktır. Mitoloji ile sağlam bir bağ kurulabilirse Oğuzların o muazzam devlet kuramını, sosyal katmanların ortak yönetimini biliyor ve toplumsal hafızamızda yaşıyor olurduk.
Bu duygularla Necati Gültepe’nin hazırlamış olduğu Oğuzname isimli kitabını okudum. Son araştırmalar ışığında hazırlanan kitap, gerçekten kapsamlı ve doyurucu bilgilere sahip bir hazine olmuş. Ben Türküm diyen herkesin okuması gereken bir Türk mitoloji kitabı meydana gelmiş. Oğuz hanın hayatı, evlenmesi, başbuğ oluşu, cihan hakimiyeti fikrinin ortaya çıkışı, çocukları, destanda adı geçen yirmi dört boyun hikayesi, bunların isimleri, hazreti Ademden, Nuh’a, Nuh’tan Oğuzlara kadar geçen insanların öyküsü, Oğuzların Müslüman oluşu, Dede Korkut hikayeleri hep bilinç altımızı harekete geçiren unsurlar barındırır. Türklerin atlarla bağ kurması, onlarla kanatlanması, hatta uçmaları, kağnının tarih sahnesine çıkışı ve kullanılmasını, Oğuz Hanın seferlerini, karşılaştığı zorlukları aşmak için nasıl insanları toplayıp, fikirlerini aldığını canlı örneklerle anlatıyor. Kitaplığınızda yer almasının ve aile bireylerinin okumalarının sizlere çok şey katacağına yürekten inanıyorum.