- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Oktay Akbal, NYSA, yolculuk ve toplantımız

http://www.kenthaber.com
Zaman geçer ; bazen acı çektirerek bazen de gülümseterek...
Ama nedir zamanın içinde önemli olan diye düşününce bugünlerde ya da önemli olan insanlar kimdir diyince bu sabah; belki de dün gece seyrettiğim dizinin etkisi ile ailedir diyorum. Aile olabilmek; sıradan klasik düzen içinde olamasa da aile olduğunuz hissini annenize babanıza kardeşlerinize ve özellikle çocuğunuza verebilmek.
Ayrı olabilirsiniz çocuğunuzun anne ya da babasından ben gibi; ama bu hissi verebilmek zorundasınız.
Nedir bu his?
Çocuğunuzun nice fırtınalar geçirse de çok büyük hatalar ve yanlışlar yapsa da çalacak kapısının olduğunu bilmesidir. O kapı açılıp da sizi kucakladığı anda bir tas çorba saçınızı okşayan bir el bulacağınızı bilmektir.Çünkü benim ailem bunu bana hep hissettirdi.
Yoğun yaşadığım bir haftanın arkasından aklımda ve gönlümde iz eden bunlar.
İstanbul ile başladı bu yoğun günler. Oğlum va ailem ile yaşanan, gülünen söylenen bol bol Güneydoğu yemekleri yenen bazen sabahlara kadar oturulan günler ile...
Tabi ki bunların arasına oğlum ile Beyoğlu turları; Ferhan Şensoy tiyatrosu, İnci ' de profiterol; Saray' da su böreği, Nazım Hikmet Sergisi; Frigler Sergisi; Fransız Sokağı, vapurda çay simit girdi.
Ama belki en güzel anlardan biri Emirgan Koruluğunu kar altında gezdikten sonra bulduğumuz köşebaşı küçük kahvede salep eşliğinde tavla oynamak idi ara ara hırçın denizi ve kar yağışını izler iken.
Sıcacık güven tazeleyen günler...
(Yemekleri merak edenlere: Anne yapımı sıkma, içliköfte, hıllorikli ıspanak, kürdü mustafa, irmik helvası, Baba yapımı lahmacun, künefe, yoğurma köfte, Yonca yapımı fırında özel soslu tavuk, tulumba tatlısı)
Geçen perşembe akşamı uçak ile Antalya dönüşü ve cuma gecesi saat 12.00 de yola çıkış kırmızı küçük arabam ile...
(Yola çıkmadan önce bowling turnuvasında ekip olarak çok kötü oynadığımızı da yazmam lazım.)
Sonra yola çıkış.
Nereye? Aydın' a
Niçin ? 2 Şubat saat 12.00 Tekerlekli Sandalye Basketbol maçı Teknik Komiserlik görevim için.
Yol ilerler yorulursun; girersin Kuyucak içine ana caddede kahve çikolata molası... Enerji yenilenir devam...
Cumartesi sabahı orada otoparkta araba içinde uyursun; sabah evden getirdiğin kahvaltına otopark bekçisi çay verir içersin derin bir sohbet içinde; otoparkçılık nedir nasıl yapılır geliri nedir şeklinde... Laf aramızda iyi de para kazanıyorlarmış:)
Ve sonra maç saati; maç biter Yonca nereye gider? Aydın Müzesi' ne.
Ve dönüş başlar Antalya için kuru incirler alırsın yolda yiye yiye gidersin ama Nysa harabelerine uğramadan olmaz ki... Hele ki tiyatrosu da varmış ben de tiyatro tarihine düşkünüm zaten.
Ve sonra yolda uykun gelir çamaşır asan kadına söylersin ; evlerinin önünde kestirirsin iki saat sonra ver elini Antalya; bir de Korkuteli içinde dinlenirsin yarım saat.
Akşam 10.30 evdesin ama ne yazık ki Tıp Fakültesi 19. yıl yemeğini kaçırdın görev için.
Ve pazar akşamı biralar eşliğinde Fener Cim bom maçı; not: Cimbomluyum ben.
Pazartesi günü yine şımarır övünürüm kendimle çünkü: Aylar önce benim blogda yaptığım seslenişi Oktay AKBAL köşesinde yapmış Hayrunnisa GÜL için...
Açarsın telefon konuşursun Oktay AKBAL ile...
Ve dün akşam da mecliste yapılır aynı teklif Cumhurbaşkanımızın eşine; övünürüm kendimle...
Ve NESİN çelişkilerini okursun.
Ve pazartesi akşamı iş çıkışı Talya Oteli çay saatidir benim için. Bir zamanlar geleneksel olan bu olayı iki haftadır yine gelenekselleştirmeye çalışıyorum. Yapabilirsem her pazartesi çay içmeye gideceğim oraya . Seviyorum Talya Otel' ini, havasını çalışanların tavrını...
Övünürüm çünkü biliyorum ki bu ülkenin insanları eninde sonunda doğru yolu bulacak ve bugün bir meclis varsa özgürce konuşulan; hatta değiştirilmek istenen bir anayasa varsa, övünülen cami minareleri varsa...
Kime ve akan hangi kanlara borçlu olduğumuzu UNUTMAYALIM.
Milliyet Blog için fazla derine girmeden yazıyorum; çünkü burası günlük bence. Ancak itiraf etmeliyim ki; gezdiğim bu şehirler ve müzeler; ve de sergiler bulunduğum değişik ortamlar içsel, ülkesel, evrensel sorgulamanın bir parçasıdır. Bu sorgulama beni ve yazılarımı nereye götürür ben bile bilmiyorum.
Hatta uzun süredir www.yoncaayas.com için yazı bile yazmıyorum. KİŞİSEL BAŞARI sitesine de yazı ekleyeli oldu bayağı.Tek bildiğim inanılmaz bir devinim içinde ama fırsat buldukça odun sobamın başında kafamı dinleyerek geçiyor günler...
Sizce bu gözleme, bilgi toplama ve düşünme günlerim nereye gidecek? Çiçeklerimiz de büyüyor bu arada.
Tatiline devam eden küçük aşkımı da özledim... Pardon artık büyümüş olan büyük aşkımı:)
Yarın akşam ise ANKARA yolcusu bu kadın.
VE ANTALYA BLOGCULARI MART AYI NASIL BULUŞMA İÇİN?
not: bir hastam elleri ile topladığı adaçaylarını getirdi şimdi bana...