- Kategori
- Eğitim
Okul yöneticileri seçimle gelsin

Okul müdürleri içinde bulundukları sistemde kendi başarılarını, (Lise ve dengi okullarda) öncelikle “Okul Döner Sermayesinden” elde ettikleri kar, ikincisi okul çevresini nasıl kullandığı, üçüncüsü de üniversiteye ne kadar öğrenci yerleştirdiği ile ölçüyorlar.
Bu ölçülerin içerisinde olmayan ve bence asıl olması gereken "eğitim ve öğretimin kalitesi" maalesef geri plandadır. Okul giriş duvarına asılan “okul vizyonu ve misyonu da” göstermeliktir. Tartışan, konuşan, eleştiren, soru soran öğrenci modeli okul yöneticilerinin umurlarında bile değildir. Tam aksine, bu tip öğrenciler disiplinliktir.
Okul müdürleri genellikle asık yüzlü ve ciddi görünümlüdür. Gülen, neşeli bir okul müdürüne kolay kolay rastlayamazsınız. Birçok okul müdürü “oturaklı(!), sert ve otoriterdir.” Böyle görünerek personeli ve iş çevresini korkutmak onların çok hoşuna gider. Personele ne kadar güler yüzlü davranırlarsa, o kadar suiistimale uğrayacaklarını düşünürler.
"Merkezden atanan okul müdürleri" öğretmenler kurulu toplantılarında ve başka işlerde kendisine muhalefet eden, itiraz eden öğretmenlere hadlerini bildirmek için ellerinden gelen her şeyi yapar. Öğretmenin doğrumu, yanlış mı söylediği umurlarında değildir. Onlar kendisine karşı gelindiğini ve otoritesinin zarara uğratıldığını düşünür. Kendine göre kaybolan otoritesini sağlamak içinde zaten “olmayan bilgisi ve yönetim becerisi yerine” sertlik gösterme yoluna gider. Bu amaçla devletin öğretmenlere yönetmeliklerle tanıdığı haklara, kendi isteklerine göre ayar yapmaktan kaçınmaz. Mesela ders ücretleriyle oynar. Mesela nöbet görevleriyle oynar. Mesela o öğretmen için en kötü sayılabilecek programları yapar.
Öğretmen bunlar için okul müdürünü kolay kolay şikâyet etmez. Çünkü başına geleceği biliyordur. Okul müdürünü oraya getirenler aynı zamanda okul müdürünü kollayanlardır. Bir şekilde ona ihtiyaçları vardır. Sistem öyle bir kurulmuştur ki, aynı şikâyet konusu veya başka bir konudan, istendiği takdirde okul Müdürü hemen görevden alınır, istenmez ise ona hiç kimse dokunamaz. Yani bu okul müdürünü denetlemeye, soruşturmaya gelenlerin gelme nedeni önceden belirlenir. Bunları bilen öğretmen çaresiz ya okulundan tayin isteyecek veya kaderine razı olarak gittikçe tükenecektir. Bu durum elbette öğretimin “kalite yapılanmasının” önünde en büyük engeldir.
Okul Müdürlerinin önemli bir bölümü “liderlik ve yöneticilik vasıflarından” yoksundur.
Kendisi gazete bile okumadığı halde öğretmenler kurulunda “kitap okumanın öneminden ve bunun yaygınlaştırılmasından falan bahseder. Öğretmenler kurullarında hep aynı şekilde ve yıllardır hiç değişmeden mutlaka bir de “kardeş okul” seçerler(!)
Okul müdürlerinin yönetim beceriksizliklerini abarttığımı düşünenler “ek ders ücreti yönetmeliğinin” okullar da nasıl farklı farklı uygulandıklarına bakmaları yeterlidir.
Sistemin iş başına getirdiği liyakatsiz okul müdürleri eğitim-öğretimin kalitesini “arkalarken,” diğer taraftan “şekilciliği” ön plana çıkarmışlardır. Bir okul müdürünün ve öğretmenin bu konuda sergilediği tavırlar aynı zamanda mesleğinde göreceli yükselme, (iyi idareci, iyi öğretmen) ölçüsü olarak kullanılır. İşin en ilginç tarafı ise bu ölçülerin öğrenci, öğretmen, veli tarafından da kabul görmesidir.
Ne yazık! “sistem aynı kalınca “yanlış paradigmalar” hiçbir zaman değişmiyor.”
Elbette görevini layıkıyla yapan “lider ve yöneticilik vasıflarına sahip okul müdürlerimiz” vardır. Bu okul müdürlerinin görev yaptığı yerler “seçkin okul” haline gelir. Bence ülkemiz eğitim ve öğretim sistemini de ayakta tutan bu okul müdürleri ve öğretmenleridir.
Diğer taraftan okul müdürleri birçok alanda yetkisizdir. Aslında bir memur olan yardımcı personeli bile çalıştırabilecek güçte değillerdir. Yani sadece okul müdürünün liyakatli olması da yetmiyor. Aynı zamanda sistemin kendi seçtiği okul müdürünü, “yetki ve sorumluluklarla” donatması gerekiyor.
“1998 yılından bu yana okul idarecileri yazılı sınav ile belirlenmektedir. Yönetici atama esas ve usülleri yönetmeliklerle çok sık değişse de, sonuçta yazılı sınavı kazanan adaylar arasında yapılan mülakat sonuçlarıyla okul müdürlerinin atması gerçekleşiyor. Mülakat ağırlıklı seçimlerde elbette iktidara daha yakın adayların okul müdürü olma şansları oldukça artıyor.
Şimdi çıkartılmak istenen yasa tasarısında okul müdürü ve yardımcılarının atanmasında yazılı ve sözlü sınava dahi gerek görülmemektedir. Hal böyle olunca iktidar kendi düşüncesine yakın bulduğu adaylar arasından istediğini okul müdürü olarak atayabilecektir.
“Ülkemiz yönetimine gelen tüm iktidarlar, yönetici atama, öğretmen atama işlerini hiç kurumsallaştırmadılar. Gücü ellerinde bulunduranlar, 'yetki ve sorumlulukları paylaşmaya' hiçbir dönemde razı olmadılar.”
Ben, okullarda oluşturulacak “okul yönetim kurullarının” okul yönetim ekibini seçmesi gerektiğine inanıyorum. Okul personelinin 70 ve üzeri olan okullarda seçimle işbaşına gelen okul idarecileri merkezi atamada olduğu gibi kendisini okul müdürü yapanlara karşı (siyasete karşı) sorumlu değil, asıl sorumlu olması gerektiği kesime, yani öğrenci, veli ve personele karşı sorumlu olacaktır. Bu durum hem daha demokratik hem de okul idaresinin asıl vizyonu olması gereken “düşünen, tartışan, konuşan, eleştiri yapan öğrenci gelişimine katkısı olacaktır. Okul yönetim kurulları aynı zamanda okul yönetiminde şeffaflığı ve toplam kalite yönetimini sağlayacaktır.
Hani derler ya “her işin başı eğitim” diye; bu da benden...
“Okullarda eğitim kalitesinin artması, ancak o makamı hak eden yetki ve sorumluluklarla donatılmış, seçimle işbaşına gelen 'okul müdürleriyle' gerçekleşir.”