Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '08

 
Kategori
Eğitim
 

Okullarda başarı ve okumak

Okullarda başarı ve okumak
 

Günümüz okullarında başarı, liseyi bitirdikten sonra iyi bir üniversite kazanmak olarak değerlendiriliyor.

Üniversiteye giriş sınavını kazanmaya bağlı olarak, öğrenci başarısı, soruları doğru ve çabuk cevaplama işi.

Başarı, en az on iki yıllık emeği, üç saatte verebilme becerisi. O üç saat süresinde hastaysanız, sınav stersinden o akşam uyku uyumamışsanız, önemli bir olaya tanık olmuş bu günkü deyimle, travma geçirmekteyseniz, aşırı heyecandan bildiklerinizi unutmuşsanız, o zaman sonuç? Siz başarısızsınız . Öğretmeniniz, okulunuz en başarısız, aileniz en ilgisiz aile. Yani, günümüz Türkiye’sinde başarı , üç saatlik sınav. Ne temel beceri ve yetenekler, ne yaşam kalitesi, ne sorumluluk, ne de değerler...

Okullarda başarı, tıkır tıkır çorap örer gibi test çözmek olunca, ve böyle bir sınavı kazanıp, okulu bitirerek mesleklere girince, gözünüz paradan başka bir şey görmüyor, insani değerleri hep arkalara itiliyor.

Para iyi, güzel, hoş. Fakat nereden gelirse gelsin, nasıl gelirse gelsin olunca memlekette düzensiz siyasetçiler, düzenbazlar, vurguncular, dolandırıcılar, rüşvetçiler ‘ diz boyu ‘ deniyor. Çünkü, insani değerlere yer veren bir eğitim alabilmek için vakit olmuyor.
Çocukken test çözmekten kitap okumaya, oyun bile oynamaya zaman yok.

Çocukluk ve gençlik çağlarında , kitap okuyamama nedeni, dershane dershane koşuşturmaktan kitaba zaman ayıramayış. Bu yüzden de hep, dar düşünce, edilgenleşme, hep başkaları tarafından yönetilme. ”Gelen ağam giden paşam” felsefesini benimseme.
Okuyan, araştıran, yorumlayan, sezgi ve muhakeme gücü yüksek, sorumlu güzel insanlar, iyi meslek sahipleri, kendini hastalarına adayan güzel doktorlar yok mu? Kuşkusuz var. Onların çoğu, bebekken ağızlarına emzik yerine kitap verilenler.

Ayrıca yetişkinler olarak da kitap okuma alışkanlığı olmayan toplumuz. Bazıları bunu televizyonlara buluyor. Televizyon, en küçüğümüzden en büyüğümüzü oyalıyor. Çok kanallar çıkınca, mutlaka sevdiğiniz, hoşunuza gidecek bir program bulunuyor. Eğitim diliyle bunlar, görsel işitsel ama, hazır oldukları için insanın hayal dünyasını hareketlendirmiyor.Yani, verileni alıyorsunuz, size bir şey kalmıyor. Yaratıcılık köreliyor.

Oysa okuma öyle mi? Kahraman siz oluyorsunuz, renkleri siz boyuyor, dünyayı siz kuruyorsunuz. Hayaliniz başkalarının dayattığı şekillerle oluşmuyor. Kitaplarda, doğrular yanlış, yanlışlar doğru olarak size dayatılmıyor .

Eğitimde başarının şartı okumak.
Sözün kısası, okumak gibisi var mı?

 
Toplam blog
: 498
: 1546
Kayıt tarihi
: 12.08.07
 
 

Öğretmen Okulunu ve İktisat Fakültesi Kamu yönetimi bölümünü bitirdim, eğitimciyim, İyi derecede ..