Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

18 Eylül '10

 
Kategori
Deneme
 

Ölüm!!!

Ölüm!!!
 

Hep bir şeylere göre pozisyon alıyoruz... O bir şey dediğim düşünsel yapımız, yaşam şeklimiz, kültürümüz olarak anlaşılmalıdır... Merkezimize ne konuluyorsa ya ona uymak görevimiz oluyor ya da ona karşı çıkmak... Ona uyma ve karşı pozisyon almakla geçiriyoruz yaşamımızı... Merkezimize konulan şeye uysak ta, karşı çıksak ta o şey belirlemiş oluyor bizi… Kurtuluş yok ondan gibi gözüküyor…
Dünyadaki tüm uygarlıkların temelinde ölüm var... Belki bundan önce ölüm merkezli olmayan uygarlıklar yaşanmıştır Dünyada... Ancak tek Tanrılı ya da çok Tanrılı dinlerin temel felsefesi, ölümden sonrası yaşama endeksli olduğu için, ölüm en temel insan merkezi olmuştur... Merkezinde ölüm olan bir uygarlık yaratmıştır insanoğlu... İnsanoğlu kendisini hep ölüme karşı konuşlandırmıştır... Düşünsel yapısını ya ölüm korkusu, yada ölümden sonra ancak yenebileceği ölümle belirlemiştir… Ölüme karşı mücadele etmekle yaşamını harcamıştır... Hep kafasının en çok uğraştığı sorun ölüm olmuştur...
Ölüm aslında en baştan beri insanın merkezinde değildir... Olayın bu hale gelmesinde, gücü elinde bulunduranların, insanları ‘’ öteki dünya’’ rüşvetiyle, tehdidiyle ve şantajıyla avutması yatmaktadır... Sürekli ’’ Nasılsa ölüm var’’, asıl olan ölümsüzlük düşüncesinin körüklenmesi, ölümü doğal olmayan bir boyuta taşımıştır... Oysa ölüm doğal bir şeydir... Yaşam ne kadar doğalsa, her canlının ölmesi de o kadar doğal sayılmalıdır... Aslında canlı olmayan tüm madde için bile geçerlidir bu kural... Madde de değişim halindedir… Ölümde bir değişim halidir... Ölümle gelen sadece biten egolardır... Başka şeyler aranmamalıdır ölümde... Eski yunandan bir sözü çek severim;’’Ölünceye kadar ölüm yoktur, öldükten sonra ise hiç yoktur..’’
Aslında uygarlığın temeline yerleştirilen bu ölüm tuzağı çoğu düşünürü ürkütmüştür... Ancak bu dipsiz kuyu ile uğraşmakta bir çeşit o kuyunun başından ayrılmamayı gerektirmektedir... Ölüm bu gün insanı insan olmaktan çıkaran, tüm enerjisini yutan, tüm yaşamını belirleyen en merkezi düşüncedir... Oysa yaşam olmalıdır en merkezde olan... Tüm uygarlıkların temelinde yaşam olmalıdır... Tüm insanların kafası ölüm korkusu yerine, yaşam coşkusu ile dolu olmalıdır ki, önüne konulan, kendisini yaşamdan koparmak üzerine temellendirilmiş, sistemleri bir haftada devirebilsin... Ölüm asla yenilemeyecek, aslında yenilmesi de gerekli olmayan doğal bir sonuçtur... Ancak doğal olan, doğal bir sonuçtur... Doğal olmayanı, cinayettir... Asıl bu cinayetlerin önlenmesi gerekir... Doğanın bizde en yükseğe çıktığı, ışığa dönüştüğü bu yaşamları yaşayamamak bir cinayettir... Ölümü düşünerek heba ettirilen yaşamları yaşamamak bir cinayettir... Bu ölüm kodlanması doğal değildir... Hiçbir kelebek yaşamı çok kısa diye, ölümü düşünüyorum diye uçmaktan vaz geçmez… Çünkü birileri onu doğasına aykırı kodlayamadı… Çünkü dilini bilmiyorlar! İnsan bilse diyemem… Bilse? Yazık olur kelebeklere…
 
Toplam blog
: 615
: 948
Kayıt tarihi
: 25.06.10
 
 

1959 Denizli doğumluyum.. İ.Ü. İktisat Mezunuyum.. Emekliyim ve hala çalışıyorum.. Yaşam bizden önce..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara