Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '11

 
Kategori
Psikoloji
 

Ölümsüzlük, Yaşarken Ölmek...

Ölümsüzlük, Yaşarken Ölmek...
 

Doğmak, yaşamak ve ölmek... 

Her canlının biyolojik yol haritası... 

Zamanı durdurmak veya ölümü önlemek mümkün değil... 

Ama ölünce yaşamak mümkün,  

Yani ölümsüzleşebilmek... 

&&&&&&& 

Değerli sanatçılarımızdan pek çoğu maddi sıkıntılar içinde yaşam sürmüşlerdi. Bazıları tedavi masraflarını bile karşılayamamış yoksulluk içinde bu dünyadan göç etmişlerdi. 

Nedendir bilinmez bizler, bir şeyin değerini, "o şeyi" kaybettikten sonra anlarız. 

Sanatçıları da öyle... Öldükten sonra başımızın tacı yaparız, O'ndan daha değerlisi yoktur. Ressamsa, tabloları değerlenir. Yazarsa, kitapları "yok" satar, ikinci, üçüncü baskıları yapılır. Bestekarsa, o bestelerin popülaritesi artar... 

Sağlığında yüzüne bakmayanlar, ölümünden sonra kişiyi adeta putlaştırırlar... 

O, artık çok değerlidir, ölümsüzdür... 

Öldükten sonra "halâ" yaşamaktadır. 

Ölümünden sonra yaşayanlardan ilk aklıma gelen, hayatı boyunca 364 eser yapan Mimar Sinan. 450 senedir zelzele vesair doğal afetlerden, herhangi bir zarar görmeden hiç yıpranmadan dimdik ayakta kalan Edirne'deki Selimiye Camiinin yapım ustası... 

Bu eser ve diğerleri ayakta kaldıkça Mimar Sinan da yaşayacaktır. Keza, Itri, Mozart, Beethoven, kulaklarımızda hala yaşamıyorlar mı? 

Ölümünden sonra yaşayanlardan olarak... 

&&&&&&& 

Bir de yaşarken ölenler var, ilginç değil mi? 

Eşinin öldüğünü söyleyen bir ablamız vardı. Alman makamlarına gerekli olan bir ifadesinde "eşinin öldüğünü" beyan etmişti. Yapılan araştırmada, eşinden boşandığı öğrenildiğinden ifadesi reddedilmişti. 

İkinci ifadesinde, "bizde boşanma gerçekleşince, o kişi ölmüştür artık" diyordu... 

Şimdi düşünüyorum da, tamamen hayatından çıktığına göre, beyninden sildiğine göre, o ablamıza göre "ölmüş" oluyordu. 

Bugünlerde evladını reddeden ebeveynlere göre o evlât da artık "ölmüş" oluyor. Yaşayan ölülerden... 

Hasım kişiler de birbirleri için "ölmüş" kişilerdir. İsimlerini bile duymak istemezler, birbirleri için "ölü" kişilerdir... 

Ayrılan sevgililer zamanla birbirlerini unutup, beyinlerinden sildiklerinde, kendilerine göre, "yaşayan ölüler" olurlar... 

Yaşayan ölü açısından bakıldığında çok acı olmalı, "yaşıyorum ama O'nun nazarında ben bir ölüyüm" demek... 

Ve yine çok acıdır ki, "iki kere ölmek"... 

Bir de aramızda gerçekten yaşayan ama ölüden farkı olmayan kişiler vardır. Hiç bir beklentileri kalmamıştır hayattan... Bu kişiler, ya tüm isteklerine kavuşmuş veya hiç bir arzularını gerçekleştirememişlerdir. Her iki durumda da beklenti sıfırdır... Doğaldır ki bunlar da "yaşayan ölüler" gurubundadırlar... 

&&&&&&& 

Bence; 

Kişi, yaşıyorsa, yaşamın hakkını vermeli... 

Yaşam canlılık demektir,  

Yaşam aktivitedir,  

Yaşam üretimdir,  

Yaşam sosyalliktir,  

Yaşam koşmaktır hep ileriye,  

Yaşam bakmamaktır geriye,  

Yaşam ümitlerle beklenilen gelecektir,  

Yaşam gerçeğe yakın hayallerdir,  

Yaşam sevgidir,  

Yaşam inançtır,  

Yaşam sağlıktır,  

Yaşam mutluluktur,  

Yaşam sarılmaktır sevdiklerimize,  

Yaşam torunu (Mehmet Burak'ı) koklamaktır :-)) 

Yaşam herşeydir... 

Gönüller dolusu selam ve sevgilerimle... 

Yurdagül Alkan. 

 
Toplam blog
: 344
: 1671
Kayıt tarihi
: 09.04.09
 
 

Özel bir finans kuruluşundan emekliyim. Hayatın her aşamasını acısıyla tatlısıyla yaşamış biri ol..