Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '16

 
Kategori
Üniversitelinin Sesi
 

Ömürlük ders nasıl mı olur?

Ömürlük ders nasıl mı olur?
 

Ve karar !


Eflatun ve Aristo'dan bu yana tüm fikirlerin özgür bir ortamda evrensel değerlerle harmanlanarak tartışıldığı ve geliştirildiği ortama 'Universitas' denmiş günümüze bu Üniversite olarak ulaşmıştır. Hepimiz üniversite dönemlerimizde hayatımızın belkide en güzel günlerini yaşar ve sonra bunun özlemini çekeriz. Orada hayatı tanımaya çalışır, gençliğin verdiği yaşam enerjisini hayatımıza yansıtırız. Tabi mezuniyetten sonra o günleri anımsadığımızda içimizde buruk acımsı bir tat olur ve bu bir gülümsemeyle sonlanır. Öğrenim hayatımda çeşitli bilimlerden onlarca ders almama rağmen bir ömür boyunca unutamayacağım bir dersten! bahsetmek istiyorum. Sadece Türkiye'de yaşayan insanların anlamladırabileceğı bir ders, anlatacağım şeyi bir Alman yahut İngiliz anlayamaz çünkü anlam veremez, bizim gibi Arafta kalmış, medeniyete ait olguları içselleştirememiş milletlerde ve şahsında Türkiye'ye özgü...

O dönemler Anayasa hukuk dersimiz için tüm mahkeme türlerine ait dava duruşmalarına katılma ve bunlara ait rapor tutma ödevimiz duyuruldu. Tabi klasik öğrenci tepsikiyle hoş karşılamadık. Ödevi veren hocamız (Doç. Dr. Seydi Çelik)' bu ödevle hayatınızda asla unutamayacağınız deneyimlerin sahibi olacaksınız' şeklinde bir açıklama yapmıştı. Nerden bilebilirdim bunun gerçektende böyle olacağını... 

Nisan ayının bir sabahı kalabalık bir öğrenci grubuyla Kadıköy Adliyesi'nin koridorlarını arşınlıyoruz, amacımız bir dava duruşması bulup katılmak ve notlarımızı tutmak. Derken bir özel kalem yetkilisi abimiz bizi kırmadı ve ceza mahkemesi duruşmasına bizi yerleştirdi ve büyük ders! orada başladı. Türk filmlerinde aşina olduğum o ahşap parmaklıklı sanık sandalyesinde şiddet mağduru bir genç ayakta bekliyordu. Kendi içimizden suçunu düşünürken duruşma başladı, gencin suçu  evinin kapısı önünde içki içerken kendisini uyaran kolluk kuvvetleriyle aralarında geçen şiddet olayı imiş. Davacı sandalyesinde 2 kolluk kuvveti beklemekteyken iki taraf birbirlerini şiddet uygulamakla suçluyorlardı, ancak bu işte bir terslik var gibiydi. Genç adamın dudağı patlamış yüzünde de morluklar varken kolluk kuvvetlerinin yüzünde çizik dahi yoktu. Bir Türkiye hikayesiydi bu, kollukların keyfiyen vatandaş dövebilme lüksü sonrası da kopan bir gömlek düğmesi ile birde mağdur olabilmesi...

Sanık sürekli hem kapı önünde hem araçta hemde karakolda şiddet gördüğünü söylüyor tek başına o kadar kolluk kuvettini nasıl dövebileceğini soruyordu. Yüzündeki darbe izlerini de ısrarla vurguluyordu ama nafile...  Eminim orada bulunan hiç kimse bunun olabileceğine ihtimal vermiyordu ancak Genç adam sanıktı ve suçlu çıkabilrdi.  Ardından Hakime hanım  açıkladı 'Gelecek duruşmada şahitlerin dinlenmesine...

O gün davada bir karar çıkmadı ama  vicdanımızda ülkemizin medeni bir ülke olduğu inancı yerle yeksan olmuştu bile. 

Burası tipik bir ORTADOĞU ülkesiydi...

 
Toplam blog
: 12
: 1426
Kayıt tarihi
: 06.11.15
 
 

Biraz iktisatçı biraz iletişimci bir edebiyatsever ..