- Kategori
- Deneme
Ön cam (gelecek) / Dikiz aynası (geçmiş)

Hayat bu manada herkes için süresi değişen bir seyir halidir!
Sevgili, dünyalar tatlısı, sevecen, can blogdaşımız Necip (Köni) ağabeyim “Bir Düşün İstersen” başlıklı şiirime çok hoş, muzip bir yorum yazmış. Demiş ki: “Zamanı bir türlü durduramıyoruz ki.. Keşke bir zaman geri vitesi olsa da şööylee bir 5-10 sene zamanı geriye çekebilsek.. :-)) Ne güzel olur değil mi?”
Ben de yanıtımda kendisine dedim ki: “Ah canım ağabeyim benim, o geri vites yok işte! Ama bu konuda illa bir araç aksamından bahsedeceksek; arada bir (hayatın) dikiz aynasına bakmak gerek!Yaşam yolunda anılar hızlanıp biz yavaşladığımızda arkadan gelip de toslamasınlar diye…”
Sonra da başladım konu üzerinde düşünmeye, zihnimi ve arşivimi yoklamaya…
Gördüm ve anımsadım ki,
“Geçmişi değiştiremezsin, ama gelecek daha elinin içindedir” demiş Hugh Wbite
Thomas Browne ise “Geçmişten çok geleceği düşünmeliyiz, çünkü bundan sonra orada yaşayacağız” şeklinde dile getirmiş bu konudaki görüşünü…
Alman düşünür Jaeger’e kulak verdiğimizde ise “En iyi şey, arkanızda değil, daima önümüzdedir” özdeyişiyle karşılaşıyoruz.
Geçmişe adanmış, bir anlamda hayran onca zaman(larım)dan sonra… Buna ister sempatik bir yorumun kışkırtıcılığı, ister hayatı her dakika, an be an düşünüp yorumlayarak yaşamaya çalışmanın yorgunluğu deyin, ne derseniz deyin... Hep inkâr etmeye çalışsak da kabullenmek gerekir ki aslında "hayat", refleksleri, ezberi çok yoğun olan bir süreç…
Bu bağlamda artık ben de geçmişe bakışımız ve önemi konusunda –geldiğim noktada- “arabaların dikiz aynalarından bakışımız kadar olmalı” diyorum. Bakış amacımız ve süresi ise, arkamızda bıraktıklarımız hareketlenip bizler yavaşladığımızda çarpmasını engelleyecek kadar olmalı!
Esas olan önümüze, geleceğe bakan “ön cam”dır.
Hem unutmayalım ki; hangi yaşta olursak olalım yine de hayatta bir daha hiç olamayacağımız kadar gencizdir!
Ama bu düşüncelerim kişisel tarihimize ilişkindir yoksa genel anlamıyla tarihin öneminin eleştirisi anlamına asla gelmemelidir!
Bilmem yanılıyor muyum?
İ.Ersin Kabaoğlu,
12 Ekim 2011, Ankara