Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '11

 
Kategori
Tarih
 

Önce "O" ses duyuldu (Marmara Depremi)

Önce "O" ses duyuldu (Marmara Depremi)
 

marmara depremi


Ranzaları dehşetle titretip bizi derin uykumuzdan uyandırdığında; Ayhan çavuşla birbirimize şaşkın şaşkın bakıyorken herkes dışarı kaçıyordu. Saat gece 3 civarıydı. İlk davranan Ayhan çavuş oldu. Önünde duran terliği bir çırpıda takıp kaçarak kalabalığın arasına katıldı, ardından da ben. Derin uykuda olduğumuzdan depremin dehşetini tam idrak edememiştik. Dışarı çıktığımızda tüm tugay askerleri çoktan çıkmış bekleşiyorlardı bile. Bolu'da olmamıza rağmen epey sarsılmıştık. 

Ama ardından gelen diğer deprem gece değil de saat akşam 7 civarı olduğu için dehşetini çok iyi hatırlıyorum. Akşam yemeğini yemiş yemekhaneden çıkıp topçu taburunun uzun binası ile sıra sıra çam ağaçlarının arasında yürüüyordum. Tahminen uzaklığım topçu taburuna 5, tek sıralı çam ağaçlarına 2 metre uzaktaydım. 

Önce yeraltından çok ilginç ve dehşetli bir uğultu duyuldu. Sesi duyduğumda sarsıntı henüz gerçekleşmemişti. Ama bunun bir deprem habercisi olduğunu içgüdülerim çoktan anlamıştı. Hem de çok büyük bir sarsıntı olcağını anlayınca hemen olduğum yerde ayaklarımın üzerinde çöktüm. Çökmüştüm çünkü; böyle bir sarsıntı insanı ayakta duramayacak kadar etkileyeceğini anlamıştım. Hemen ardından da daha büyük bir sesle sarsıntı gerçekleşti. Öyle bir sarsınyı ki topçu taburunun 1. kattında olan bir kaç asker yüksekliği tahminen 4 metre olan pencerelerden toprak zemine atlamışlardı. Pencerelerden bazıları kırılmış on metre ilerde nöbet değişimine giden bir asker yere düşmüş kolunu kırmıştı. 

Sarsıntı bittiğinde hemen koğuşa gittim. Tüm dolaplar devrilmiş tuvalette ki pisuvarların bazıları yerinden çıkıp kırılmıştı. İkinci deprem en fazla, bizden çok az mesafede olan Düzce'yi etkilemişti. Yardım için hemen o gece Düzce'ye hareket ettik. 

O telaşla yanıma askeri montumu almayı unutmuştum. Ama oraya vardığımızda çok yumuşak ve sıcak bir hava vardı. Bolu'nun soğukluğu orda hissedilmiyordu. Yardım için hastaneye gittik. Vardığımızda hastene içinde yer olmadığı için yaralıların bahçede tedavi olduklarını görünce çadırlar açmaya başladık. Çadırları açtıktan sonra battaniyeye sarılmış ölü bir insanı kaldırmak için sivil biri yardım etmemizi istedi. Bir arkadaşımla beraber battaniyeyi tutuğumda ölünün sıcaklığını hissetmiştim. Belliki yeni ölmüş, battaniyeye yayılmış sıcaklığı hissedilebiliyordu. Alt katta morg diye tahmin ettiğim bir yere geldik. Orada sıra sıra onlarca ölmüş insanın cesetlerini görünce sarsılmıştım. İçlerinde çok küçük bir kız çocuğu gözleri açık vaziyette sahipsiz bir şekilde yatıyordu. Kimbilir belki yanında duran ölmüş kadın ve erkeklerden biri annesi ve babasıydı. 

Bu manzara on yıldan beri bu depremden hiç unutmayacağım iki acı manzaradan biriydi. İkincisi ise hastane iyice dolduktan sonra yaralıları taşıyan araçları çevre il ve ilçelere yönlendirmek için nöbet tutarken olmuştu. Nöbet beklerken bir ağlama sesi duymuştum. İnce inilti şeklinde bir ağlamaydı. Ama kim olduğunu çözememiştim. İyice bakınırken, tek katlı müstakil bir evin bahçesinde çalılıkların arkasındaki genç bir kadın olduğunu görmüştüm. Göz göze geldik bir an için de olsa acı bir şekilde. Evleri büyük bir şans eseri yıkılmamıştı. Ama kimbilir neden ağlıyordu... 

Gün ışımaya başladığında otobüsle Bolu'ya varmak için şehrin içinden geçerken manzaranın vahimeti çok net görülüyordu. 

Neredeyse tüm evler yıkılmış yıkılmayanlarda derin çatlaklarla ayakta durmaya çalışıyordu. 

Sene 1999 benim hayatımda böyle acı dolu bir yeri olan seneydi. 

 
Toplam blog
: 14
: 2345
Kayıt tarihi
: 11.11.10
 
 

Selam arkadaşlar, 1978 doğumluyum. Düşünmeyi ve düşündüklerimi kelimelere dökmeyi seviyorum. Mill..