- Kategori
- Eğitim
Önce saygı sonra...
Bu gün okullar adaptasyon açılışını yaptı. Bu yıl karşılaştığımız bir kavram bu. Mini mini birler okula alışsınlar diye ısınma turları yani. Zorunluluk yokmuş.
Gerçi bizim şehrimizde bugün Kurtuluş Günümüz olduğu için törenler var. Bu yüzden adaptasyon yarın başlayacak.
Bu hafta minikler sakin bir şekilde okullarına gidecekler. Koridorlarda o durmadan dalgalanan çocuk kalabalığı, kapı önlerinde giriş ve çıkış saatlerinde oluşan veli yoğunluğunu göremeden; sessiz sakin okullarının tadını çıkaracaklar.
Ama asıl kıyamet haftaya pazartesi günü kopacak. Özellikle revaçta olan okulların önünde onlarca servis sıraya girecek. Bu servislerin en az 3 katı özel araç ta okul kapısına kadar dayanıp çocukları bırakmaya/beklemeye başlayacaklar….
Yurdumun fedakar anne-babaları çocukları iki adım yürümesin diye tüm trafik kurallarını ihlal edecekler. Park yasağı olan tüm yerlere, yaya geçidi olan şeritlerin üzerlerine hatta yolların ortasına ikili, üçlü sıralar halinde park edecekler. Hatta burada (dörtlü farları yakarak!) araçlarını bırakıp, çocuklarının çantalarını taşımak için okula girecekler. Bu arada yanlarındaki araçlar gitmişse, yolun ortasında park etmiş bir şekilde bekleyen araçlarına, hiç de gocunmadan binip, garipseyen bakışlara aldırmadan yollarına gidecekler.
Bu arada aracını uzakta parkedip bekleyen duyarlı anne-babaların çocukları; çocuklarını çok düşünen ve ilgilenen ebeveynler tarafından oluşturulan bu trafik karmaşasında şaşırmış halde (biraz da tehlikeye maruz bırakılarak) kendi ailelerini bulmaya çalışacaklar.
İşte toplumsal duyarlılık burada başlamalı. Kendi çocuğumuzu kollamaya çalışırken, diğer çocukları tehlikeye atmamız bizim insanlık değerimizi de ortaya koyuyor. Bencilliğimizin tavana vurduğu nokta da burası oluyor.
İsyan ediyorum, uyarmaya çalışıyorum, trafiğe şikayet ediyorum… Yok, yok, yok bu karmaşayı önlemenin bir yolunu yıllardır bulamadım. Trafik polisleri de bıkmış, kendi aranızda halledin diyorlar.
Bu arada orası özel bir park değil de, normal bir cadde olduğundan o sırada oradan geçmeye çalışan araçların; özellikle de körüklü belediye otobüslerinin halini siz düşünün.
Bir eğitim kapsının önünde, son model araçlarında bekleyen, iyi giyimli, eğitimli (!) velilerimizin ; çocuklarına özveri adına yaptıkları bu örnek davranışa maalesef engel olamıyorum.
Benim çocuklarım da bana kızıyor bu arada, ‘’anne, sen neden kapının önünde beklemiyorsun bizi? Arkadaşlarımız hemen okul çıkışında araçlarına binerken, biz aralardan geçmeye korkuyoruz seni bulana kadar. Hem sonra çok da ıslandık, geçmek için zaman kaybederken’’ diyorlar, özellikle yağmurlu havalarda.
Yanımızdan geçen küçücük bir çocuğu işaret ediyorum. Sırtındaki kendini ezen çantanın ağırlığından iki büklüm olmuş, en az 1 kilometre yürüyerek evine ulaşmaya çalışan çocuğu.
O da çocuk, kapının önünde karşılanıp çantası alınarak hemen araca oturtulan da…
Siz de çocuksunuz , diyorum.
Kim hayatı daha iyi anlar, kim saygıyı daha çabuk öğrenir, siz karar verin diyorum.
Sakın kapının önüne park etme anne, diyorlar!