Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

13 Şubat '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ondan, bundan, şundan....

Ondan, bundan, şundan....
 

www.quickwasp.biz/.../ameliyathane.jpg


Hastabakıcı koluma plastik bir bilezik takınca; "Ne oluyor? Ameliyattan sonra morga mı götüreceksiniz beni?" diye sordum. Çünkü plastik bileziğin üzerinde adım ve soyadım yazıyordu. "Hayır, morga götüreceklerimizin kimliklerini ayak parmaklarına takıyoruz."diye cevap verdi aynı ciddiyetle... Ve sonra devam etti..."Dikkat ederseniz isminizin altında, sizi ameliyat edecek cerrahın adı yazıyor. Aynı anda birden fazla ameliyat olduğundan hastalar karışmasın diye böyle bir önlem alıyoruz."

Daha evvel böyle şeyler duymuştum. Sinüzit ameliyatı olacak hastanın sağlam böbreğini aldıklarını veya prostat ameliyatı olacak hastanın safra kesesini almaları gibi. Bir filmde görmüştüm. Prostat ameliyatı olacak bir mafya babası yanlışlıkla cinsiyet değiştirmek isteyen biriyle karıştığından, ameliyata mafya babası olarak girip mafya anası olarak çıkmıştı. Neyse en azından böyle riskler söz konusu olmayacaktı.

Son aylarda bedenim kum, taş gibi inşaat malzemeleri üretimine geçtiğinden doktorlar onları almak için ameliyata karar vermişlerdi. Genel anestezi altına girerken duygularım, içinde bulunduğum bir uçağın havalanması anındaki duygularıma eşitti. O andan itibaren hayatınızı başka birinin eline bırakıyorsunuz. Bayılınca rüya falan görmüyorsunuz. Sadece bir karanlık....

Sedyeyle odanıza götürürlerken adınızı sesleniyorlar, o zaman gaipten sesler gibi bir sesler duyuyorsunuz. Sizi yatağınıza yatırıyorlar ve her şey bitmiş olarak yavaş yavaş kendinize geliyorsunuz.

Uykusuz bir geceden sonra sabaha karşı dalmıştım ki, koridorda yüksek sesle Almanca konuşan kişiler yüzünden uyandım. Saat 8 civarıydı. Odaya gelen hemşireye "Hastanede Almanlar mı var?" diye sorduğumda, "Hayır onların ikisi de Türk"cevabını aldım. Almanya'da yaşayan Türklerin, Türkiye'ye geldiği zaman aralarında neden Almanca konuştuklarını hiçbir zaman anlamamışımdır. Hemşire kolumdaki plastik alete iki tane enjeksiyon boşalttıktan sonra dışarı çıktı.

Ameliyat dolayısiyle uzun zamandır yemek yemememden dolayı hastakacının getirdiği zengin kahvaltıyı görünce bayağı heveslendim. Ama "Bu refakatçi için, sizinkini biraz sonra getireceğim"dedi. Önüme konulan kahvaltı ise 5 tane bisküvi ile bir bardak açık çaydı.

Bu arada oda kapısının aralığından koridora doğru baktığımda aynı tip insanların dolaştığını görüyordum. Evrenin askerleri gibi hepsinin kafası aynıydı sanki. Hani oyuncakçılarda satılan çim adamlar vardır.Aldığınızda kafaları kabaktır. Ancak her gün suladığınızda çimler çıkmaya başlar. Onun gibi....Biraz sonra odaya gelen hastabakıcıya onların kim olduğunu sordum. Meğer o kişiler saç ektiren kişilermiş. Sabah beni uyandıran Almanca konuşan kişiler gibi. Saçları sıfır numara traş ettirdikten sonra, kafanın arka bölümünden alınan saçlar, saç olmayan yerlere ekiliyormuş. Fiyatı da 3.500.- TL.sı. Ama garantiliymiş. İçinde bulunduğum özel hastanede bulunduğum kattaki tek ciddi operasyon geçiren benmişim. Diğer odalarda kalanlar saç ektirmek için bulunuyorlarmış. Operasyondan sonra bir gece burada kalıyorlarmış. Başka bir odada da yaşı geçmiş bir bayan yüz gerdirme ameliyatı olmuş. Bugünlerde özel hastanelerin en fazla gelir sağladığı alan olmuş bu işler.

Yanıma bilgisayarımı da getirmiştim ama, onunla beraber getirdiğim ve buraya gelmeden bir gün evvel elime geçen Turgut Erbek'in öykü kitaplarını okumayı tercih ettim. Köy hayatına yabancı biri için hikayeler oldukça ilginçti. Köy hayatı ve oradaki insaların yaşamları bu kadar mı güzel anlatılırdı? Buradan Sayın Turgut Erbek'i bir kere daha kutluyorum. Hikayeler belli bir yaş grubuna hitap etmesine rağmen çok sürükleyiciydi ve sonları hep mutlu bitiyordu. Halbuki ben burada yazdığım son öyküde roman kahramanını öldürmüştüm.

Yatarken bilgisayarda yazı yazmak zor, okumak ise daha kolay. Yazılan blogları fırsat bulduğumca okumaya çalıştım. Yakından takip ettiğim blog yazarlarımızın bloglarına da her şeye rağmen yorum yazmaya çalıştım. Kendimi iyi hissettiğim bir anda da Avrupa kupası kura çekimlerini televizyonda izledikten sonra, kendi yorumlarımı ekleyerek bir blog yazdım.

Neyse şimdi evdeyim, ama biraz daha istirahat etmem gerekiyor. Şu sıralarda yakından takip ettiğim Gül Alkan hanımın öykü düzenlemeleri. Birinci güncelleme sonucunda blog yazarlarımızın gönderdikleri çok güzel öykülerin bir kısımını okudum. Ancak şimdi öykü linklerinin bulunduğu blog sayfasına giremiyorum. Gül hanım, ya yeni bir güncelleme yapıyor veya bütün öykülerin linklerini kaydettikten sonra, blogunu oy verme tarihi olarak tesbit ettiği 25 Şubat tarihinde yayınlamayı planlıyor.

Lösemili çocuklar için başlattığı bu yardımlaşmanın amacına ulaşması en büyük dileklerimden biridir. Bir yorumumda belirttiğim gibi öyküleri kitapta yayınlanacak arkadaşların bu kitabın yayınlanması aşamasında öykü başına bir ücret ödemesini teklif etmiştim. O aşamaya gelince herhalde bir durum değerlendirilmesi yapılır.

Blogları okurken, gözüm aramızdan ayrılanlar bölümündeki arkadaşların bloglarına takıldı. Çünkü son üç ay içersinde düzenli yazan iki blog yazarımızı kaybetmiştik. Belki de uzun zamandır yazmayan bazı arkadaşlarımız da aramızdan ayrılmış olabilirler miydi? Aramızdan ayrılan ilk blog yazarımız İlker Konar arkadaşımızla ilgili aşağıdaki blogu yazmıştım. Sonunda bütün blog yazarları aynı yerde buluşacaklardı.

http://blog.milliyet.com.tr/2000_MB_yazarinin_eksiksiz_olarak_bulusacagi_yer_belli_oldu/Blog/?BlogNo=51797

O sırada televizyonda bir haber geçti. Japonların araştırmasına göre İstanbul'da olacak muhtemel bir depremde cesetlere ancak 22 gün sonra ulaşılabileceğini yazıyordu. Kimbilir bu durumda aramızdan ayrılanlar bölümüne kimler katılacaktı? veya kimlerin haberi olacaktı?

Neyse yine de Allah korusun diyelim.

Aslında karamsar biri değilim ama...

Herhalde hala hastalığın veya ilaçların etkisindeyim....

 
Toplam blog
: 974
: 3444
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

2017 Basın özgürlük endeksine göre 180 ülkeden 155. sırada olan ülkemizde yemek tarifleri  ve tel..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara