Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '13

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Onu da seversin aşkım...

Onu da seversin aşkım...
 

"Çaresizlik"tir aslında her durumda sizi yıkan, içinizi yakan...


http://www.youtube.com/watch?v=FnIfMz0Mg8M 

(Nİkah Masası - Ümit Besen)

 

http://www.youtube.com/watch?v=2KHKpoOdKaQ 

(Nikah Masası - Ümit Besen - Erkek Tarafı)

 http://www.youtube.com/watch?v=2KHKpoOdKaQ http://www.youtube.com/watch?v=2KHKpoOdKaQ http://www.youtube.com/watch?v=2KHKpoOdKaQ http://www.youtube.com/watch?v=FnIfMz0Mg8M 

“Seversin bir tanem, onu da seversin. Benim seni çaresizlikten ellerine bıraktığım o insanı da, gün gelir seversin. Bugün nefret ediyorsun gibi hissediyorsun belki ama sevdirir gün gelir hayat onu da sana.

Üzülme sevdiğim, sen ağlarsan ben ölürüm. Dua bile ederim ben sen mutlu ol diye, inan bana.

Koynunda ‘bir mahkûm, bir yabancı gibi yattığını’ söylediğin o insana da âşık olursun hatta gün gelir. Bir küçük an bile olsa, bir küçük bakış bile olsa, istemeden de olsa bir küçük dokunuş dahi olsa; yakınlaştırır hayat sizi… Ya da belki an olur merhamet edersin ona, belki bir çocuk gibi görürsün o an, belki acıyarak seversin, alır başını bağrına basarsın, belki… İnsansın; bir an gelir şefkat duyarsın içinde ve uzanır parmakların onun da saçlarına… Yakınlaşırsın işte... Ne de olsa her an birlikte olduğun, en yakınında olan kişi o; ben değilim… Benimle yaşayamadığın her şeyi, ama her şeyi; onunla yaşarsın; en azından yaşama ihtimalin olur...

Beni en çok üzen, korkutan da ne biliyor musun bir tanem? Bir 'ihtimal'; ona alışacak olman ihtimali…

-Hani sen benim gelinim, benim kadınım, benim yavrumdun sevdiğim?.. Hayat, hayallerimizi hep mi yıkmak zorundasın?!-

İnsan gün gelir alışır nefret ettiği şeylere bile güzel sevdiğim benim… Çünkü benim bebeğim, insan her şeye alışır… Ve "alışmak sevmenin bir çeşididir aslında"… En azından bağlanmanın… Ah canım, canımın içi… Bana elinin dokunma ihtimali bile yokken; onu sevebilecek olma ihtimalinin olması, ona alışacak olma ihtimalinin olması… Anlıyor musun içimdeki acının ne kadar büyük olduğunu; bir ihtimalin, sadece bir ihtimalin kalbimi nasıl yakıp kavurduğunu?..

Ama sen mutlu ol sevdiğim, sen mutlu ol. Ne yalan söyleyeyim, bensizken mutlu olabileceğini kabullenmek de zor benim için... Ama mutsuz olduğunu bilmek daha da çok üzer beni sevgilim... Unut beni ve mutlu ol. Bil ki ben seni hiç unutmayacağım sen nerede ve kimle olursan ol...”

 

Gün gelir hayat öyle terbiye eder ki sizi; ellerinizle bırakırsınız o ‘herkeslerden kıymetlinizi’ başkasının avucunun içine… “Olur mu öyle şey?” demeyin, “Gerçekten seven asla müsaade etmez böyle bir şeye!” demeyin. Demeyin işte! Büyük konuşmayın. Hayat yapmam dediğiniz her şeyi yaptırır zevkle ve ustalıkla… Gün gelir hayat size başkasının koynunda yatan sevdiğiniz için dua bile ettirir mutlu olsun diye yattığı kişiyle. Hayal kırıklıkları konusunda epey bir yaratıcıdır hayat…

 

Acılar kıyaslanmaz. Herkesin acısı kendisine büyüktür. Bunu bilirim ve canı gönülden saygı duyarım buna hep; içinizi yakan; yakıyordur işte, o kadar… Lakin, sevdiğinizi alamayıp, üstüne üstlük başkasının koynunda yattığını bilmek ve hatta onu da sevebileceğini düşünmek, cidden büyük bir acıdır… Ki sever de, ki sevebilir de!.. Zaten bir ‘ihtimaldir’ sizi çıldırtan düşündükçe, aklınıza geldikçe sizi parçalayan bu ihtimaldir. Bilirsiniz çünkü “alışmak da sevmenin bir çeşididir”. Bilirsiniz, bir şekilde -istemeden de olsa- bağlanır birbirine -mecburen de olsa- paylaştıkça insan. Bilirsiniz gündeliğin koşuşturması, insan hafızasının unutmak üzerine kurulu yapısı, hayatın kendini -bir barajın bendine dayanan coşkun bir nehir dolusu su gibi- dayatması, mecburiyetler, sorumluluklar, zaman… Bunların hepsi el ele verir, size karşı çalışır, bilirsiniz. Ve hayat boşluk kabul etmez; doldurur her şeyin yerini başka şeylerle her zaman. Unutulacağınızı bilirsiniz, üzülürsünüz, eksilirsiniz. Ama yaşarsınız üzülmeyin, bu acıyı da ekleyip kalbinizin sol yanındaki diğer acılarınızın yanına, yaşamaya devam edersiniz.

 

Elinizden hiçbir şeyin gelmediği o anda anlarsınız ki; aslında “çaresizliktir” her durumda insanı yıkan, bütün yolları tıkayan, sizi çıkmazlara sıkıştıran… Anlarsınız ki "çaresizlik"miş sizin de şu fani yolculuktaki acı sınavınız.

 

Sonra yıllar geçer; o alışır başkasına; siz onsuzluğa… Yine de her gece gizliden yoklar bir sızı sizi sol tarafınızdan… Geriye kalan sadece bu olur; hayata/anlamlara/zamana sığdıramayacak kadar çok sevdiğiniz o insandan… 

 
Toplam blog
: 160
: 2717
Kayıt tarihi
: 16.04.09
 
 

Öykü Şiir Deneme ..