- Kategori
- Futbol
Orda bir Feriköy var uzakta

Feriköy Stadı'ndaki Feriköyspor ile Alemdağspor arasında oynanan mücadeleden bir enstantane.
Köy meydanını geçtikten sonra ilerideki sapaktan da sapıp, Şile Otobanı'na çıkarken, eskiden 'Her mahalleye bir milyoner' sloganı ile çıkılan medeniyet yolunda, şimdi köylerimizin bile otoban ile birbirine bağlanması ne güzel diye de düşünmeden edemedik doğrusu !...
Alemdağ Köyü'nden Feriköy'e, İstanbul Süper Amatör Lig 3. Grup maçını izlemek üzere gidiyoruz.
Haftaya lider olarak giren Alemdağspor, geçen yıl da kaderin bir cilvesi sonucu aynı grupta yeraldıkları Feriköyspor ile bu yıl eskisine göre tansiyonu nispeten daha düşük bir maç oynayacak.
2013-2014 sezonunda Çengelköyspor, Feriköyspor ve Alemdağ aynı grupta diğer takımları ekarte edip ilk ikiye girmek için dişe diş kapışırlarken, bu rekabet takımların kendi aralarındaki gerilimi de tırmandırmıştı.
Arabamızı Üsküdar'da Belediye'nin Katlı Otoparkı'na bırakmak üzereyken, yol kenarlarında İspark'ın görevlilerini göremeyince, bayram boyunca yollardaki otoparkların ücretsiz olduğunu anımsayarak hemen sağda boş bulduğum bir yere yanaşarak arabayı parkediyorum.
Bayram günü maç için yollara düşmenin de bir karşılığı olmalı değil mi? 'Şehrin göbeğinde bedava otopark', sık rastlanır bir güzellik mi bu?
Marmaray ile Yenikapı'ya geçip oradan da aktarmak yaparak Osmanbey'e ulaşıyoruz. Bundan sonra Feriköy Stadı'na kadar kalan yolu da artık yürüyerek gideceğiz.
İnsanlar bayram günü havayı da güzel bulduklarından kendilerini sokaklara atmış, geziniyorlar. Sağda solda yeralan kafeteryalarda çay içip gelene geçene bakanların, tembel ve kaygısız hallerinin büyüsüne kapılıp, ''Daha maçın başlamasına nasılsa bir saat var'' diyerek biz de çayımızı söylüyoruz, sırtımızı güneşe doğru verirken.
Çay molasından sonra yola çıktığımızda, sanırım biraz da binaların gölgesinde yürümeye başladığımızdan olsa gerek, ''Acaba maç sırasında hareketsiz kalmaktan dolayı üşür müyüz?'' diye konuşuyoruz kendi aramızda.
Soldaki ilk mağazadan içeri girip, ''Birader, şöyle kapüşonlu kalın bir şeylerin var mı? Maça gidiyoruz da, montları sıcak olur diye arabada bırakmıştık, şimdi de üşür müyüz diye düşünmeye başladık...'' diye soruyoruz.
''Ne maçı abi?'' diyorlar, tezgahın arkasındaki gençlerin her ikisi de aynı anda.
''Yok canım çok önemli bir şey değil, öyle sandığınız gibi lig maçı falan da değil. Feriköyspor ile Alemdağ oynuyor da.
''Önemsiz olur mu abi. Ben eskiden Feriköy'de oynadım sonra da Yahya Kemal Spor'da. Siz herhalde Alemdağsporlu olmalısınız, haydi yenin şu Feriköylüleri...''
Yahya Kemal de aynen Feriköyspor gibi Şişli ilçesinin bir spor kulübü, sonradan maç sırasında Feriköysporlu taraftarların her şeyi bırakıp Yahya Kemal aleyhine tezahürata başladıklarında da anlıyorum ki, bu iki takım kendi arasında ''Şişli Derbisi'' yapıp rekabeti çoktan farklı boyuta taşımışlar bile.
Kısa bir yürüyüşün ardından nihayet stada varıyoruz. ''Nasıl girilir?'' diye sorduklarımızın hepsi de 'kapalı' tribünü işaret edince bize de fazla bir seçenek kalmıyor.
Kapalı Tribün, en fanatik Feriköysporlu taraftarların bulunduğu yer. Yol kenarında ayakta izlenen yerler de, tam karşımızdaki tribünler de ve çevredeki yönetim binalarının terasları da seyircilerle dolu olmasına karşın, buralarda herkes maçı sakin sakin izlerken bizim bulunduğumuz tribün ise sanki savaş alanı gibi.
Maç başladıktan bir süre sonra arkamızdan yükselen ezan sesine doğru dönünce, stada girerken, etrafına parketmiş arabalardan dolayı farketmediğim bir cami olduğunu görüyorum.
Behram Çavuş Camii...
Tarih bilgim, bana 'ilahi bir mesaj' verilip verilmediği yönünde kuşkularla dolduruyor aklımı ve yüreğimi.
Behram Çavuş, Kanuni Sultan Süleyman'ın tahta henüz yeni çıktığı yıllarda Macaristan Krallığı'na hem tahtın artık kendisinin olduğunu bildirmesi, hem de Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırlarına yaptıkları tacizlere son vermeleri emrini iletmesi için gönderdiği elçidir.
Behram Çavuş da, tabii arkasında Cihan Padişahı Kanuni'nin olduğunun da verdiği özgüvenle, Macar Kralı'na yüreklice Padişahı'nın taleplerini iletir.
Ne var ki Kral 'elçiye zeval olmaz' sözünü maalesef pek de dikkate almaz ve önce işkence ettirdiği Behram Çavuş'u, daha sonra da adamlarına öldürtür.
''Acaba mı?'' diye düşünmeye başlıyorum. Gelen mesaj yoksa, ''Aman ha sakın Alemdağspor gol atarsa sevinmeye mevinmeye kalkma, spor elçisi falan demezler, senin de sonun Behram Çavuş'a benzer sonra anlamını mı taşıyor?'' diyorum, içimden kısık sesle.
Allahtan -tabii hiç tepkisiz doksan dakika maç izlemeyi bir işkence saymazsak- bir sorunla karşılaşmıyoruz da ''Tarih demek ki sadece tekerrürden ibaret değilmiş'' diyoruz.
Maçtan söz etmek gerekirse de (!) ; Feriköysporlu taraftarlar doğrusu taraftarlığın hakkını veriyorlar. Sesleri kısılmak bilmiyor, hakeme psikolojik baskıyı tadında bırakıp, oyunu tezahüratlarıyla canlandırıyorlar. Bunda saha ile seyircilerin arasında mesafe olmaması da çok etkili oluyor.
Kendi takımlarının oyuncularına da takılmadan duramıyorlar. Maç öncesi, bayram diyerek taraftarlarının yanına tel örgülere gelen ve ''Bayramınız kutlu olsun'' diyen oyuncularına, ''Koçlar, bize hergün bayram'' diyorlar.
Alemdağspor'un maç performansına gelince. Maça, soyunma odasında iyi motive olarak çıktıkları çok belirgindi, ilk on dakika gerçekten de çok üst düzey top da oynadılar ancak sanırım seyirci faktörü ve yenilgisiz liderlikleri onlara bu maçta biraz da olsa stres yüklemiş olmalı ki oyunun ilerleyen dakikalarında o ilk baştaki hızlarından hiç eser kalmadı.
Maç boyunca neredeyse kaleyi tutan ve ciddi bir tehlike yaratan bir topları bile olmadı dersek yanlış olmaz. Buna karşılık defansta zaman zaman ciddi sıkıntılar yaşadılar hatta bir ara, ilk yarının sonlarında '4' numaralı oyuncuları kendi ayağıyla topu rakip forvete verdi. Bizim açımızdan şans, Feriköyspor için ise şanssızlık vuruş sonrasında topun direkten dönmesiydi.
Bu şekilde bir defans hatasını bir kez de ikinci yarının ortalarında yaptıklarında, bu kez de kaleci topa izin vermeyerek mutlak bir golü önledi.
Alemdağspor'un oyununu, bir de sanırım sahanın boyutları etkiledi. Kendi stadımıza göre daha küçük ölçüde olan Feriköy Stadı ve 5-6 kez oyunun kesilmesine neden olan, sahanın üstünde ve her iki tarafta da bulunan teller futbolcuların oyun konsantrasyonunu bozdu.
Alemdağspor çok erken 3 oyuncu değişikliği gerçekleştirdiği için son beş dakikada, 8 numaralı ve defansın sağında başarıyla oynayan Serkan ayağına aldığı bir tekmenin ardından sekmeye başlayınca, kendisine seslenerek ilerideki arkadaşı ile yer değiştirdiler. Bu değişimin ardından maçın çok fazla uzamaması da doğrusu Alemdağspor'un şansı oldu çünkü Feriköyspor, son dakikalardaki tehlikeli ataklarının neredeyse tamamını bu bölgeden yapmaya başlamıştı.
Sözün özü. İstanbul'da 'Köylerarası Futbol Turnuvası' tadında bir maçtan beraberlikle ayrılan her iki takım da soyunma odalarına mutlu girmiş olmalılar. Alemdağspor, dişli bir rakibi ile deplasmanda oynadığı maçtan aldığı puana sevinirken, Feriköyspor da netice olarak Lider'e kaybetmemiş oldu.
Madem Alemdağ köyü ve Feriköy'ü kastederek, köyler arası dedik o halde yazıyı da bir köy türküsüne atıfta bulunarak kapatalım,
Orda bir köy var uzakta gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür.
Orda bir köy var otobanın diğer ucunda, yenmesek de yenilmesek de, o da bizim köyümüzdür.