Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Kasım '12

 
Kategori
Kitap
 

Orhan Yorgancı’dan Nazım Hikmet

Orhan Yorgancı’dan Nazım Hikmet
 

 

Ben, Türk dilinin şairiyim. Hayatımı buna adadım.”

Nazım Hikmet

 “Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa? ”

Nazım Hikmet

*

                Başlıkladığım Orhan Yorgancı, 1944 yılında Erzurum'da doğdu. Tüm eğitimim Erzurum'da tamamladı, Erzurum Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümünü bitirdi. Çeşitli ortaokul ve liselerde müdürlük ve Almanya'da öğretmenlik yaptı. 1986 yılında gazeteciliğe başladı. Günaydın Gazetesinde Haber Müdürlüğü ve Almanya Yazı işleri Müdürlüğü ile Avrupa Temsilciliği yaptı. 1991 yılında tekrar Milli Eğitime döndü. Bakanlık Müfettişliği ve Müşavirliğine atandı ve Milli Eğitim Bakanlarından Avni Akyol, Koksal Toptan ve Nahit Menteşe'ye danışmanlık yaptı.

                1995 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından eğitim ve denetim araştırması yapmak üzere Almanya'ya gönderildi. Almanya dönüşü, İstanbul Teftiş Merkezi Koordinatör yardımcısı iken 1996 yılında kendi isteği ile Bakanlık Müfettişliğinden emekli oldu. 1999–2009 yılları arasında İstanbul Kartal Özel Ahmet Şimşek Eğitim Kurumlarında Genel Müdür olarak görev yaptı. Şimdilerde bir başka özel öğretim kurumunda görevlidir.

                Şiir Diliyle Nasrettin Hoca Fıkraları Şiir Diliyle Bektaşi Fıkraları ve Şür Diliyle Keloğlan Masalları, Manikatür (Karikatürist Raşit Yakalı ile), Çıkar Ağzındaki Baklayı (Deyimlerimizin Öyküleri), Hörtük ile Pörtük, Okullarda Anılan Kutlanan Belirli Günler ve Haftalar, Evliya Çelebi'den Seçmeler-İstanbul’un Tılsımları ve Nazım Hikmet adlı kitapları yayımlandı. Gazeteci Alev Yorgancı ile evli olup üç çocuk babasıdır.

                                                                       *

               Nazım Hikmet'in Bursa Cezaevi'nde tutsaklık günleri ile ilgili anısı bana etkileyici gelir! Aktarmadan geçemeyeceğim:

 

            Koğuş arkadaşlarını okumaya yazmaya yönlendiren Nazım, aynı zamanda cezaevi yönetimine de yardım etmektedir.

           Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı'ndan bir müfettiş gelir. Bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre:

           —Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir? Der.

           Nazım’ı odaya getirirler. Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş Nazım'ı tepeden tırnağa süzer ve:

           —Demek Nazım sizsiniz, der. Nazım'a oturması için yer göstermez. Kısa bir konuşma sonrası, gidebilirsiniz, der.

 
           Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe:

           —Ömer Hayyam adını duydunuz mu? Diye sorar.

           Müfettiş hemen atılır:

            —Kim duymaz Hayyam’ı.

            Nazım:
             —Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi? Diye sorar.

            Müfettiş şaşırır. Nazım konuşmasını sürdürür:

            —Görüyorsunuz sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya anımsayacak ama dönemin adalet bakanını ve sizi kimse anımsamayacak, der çıkar. Müfettiş yaptığı yanlışı anlar, Nazım'ı geri çağırır ama Nazım koğuşunun yolunu tutmuştur.

*

                Telefonum çaldı.Tanıdım sesi…Eğitimci, yazar, uğraştaşım Orhan Yorgancı… “Muhsin Bey, ev adresinizi verirseniz size yeni kitabı göndereceğim.” Dedi. Önceki yayınlarından da vermişti. Kimi yayın organlarında ve Milliyet Blog’da değerlendirmiştim.

                Verdiğim adrese birkaç gün sonra Nazım Hikmet kitabı ulaştı. Albenili, görkemli ve özenli hazırlanmış karton kapak içinde Anonim Yayıncılık çıkışlı bir yapıt! Adına  yakışan, kitap gibi kitap!

                Kitap değerlendirmesi kolay değildir. Sadece kitaba değgin gözlemlerimi aktarmaya çalışacağım.

               Sayfa çevirdiğimde bitişik ve işlek el yazısıyla imza notu: “Değerli Meslektaşım Sayın Muhsin Durucan’a en iyi dileklerimle. 30.11.2012 Orhan Yorgancı-imza

*

              Yapıtın belli bir sistematiğe göre özenle hazırlandığı görülmektedir. Sıralı başlıkları, arıların petek gözlerini doldurma örneği 240 sayfada işlediğinin ayırdına vardım. Bunu ‘İçindekiler’den de anlamak da olanaklı… Sunuş yazısı sonrasında Nazım’ın yaşam öyküleri, yaşamındaki kadınlar, hakkında açılan davalar, hapishane günleri, yapıtları, dostlarının ağzından söylenenler, güzel sözleri, Şeyh Bedrettin Destanı, hiç bilinmeyen iki şiiri, O’nun için yazılan şiirler, bestelenen şiirleri, Menderes’e yazdığı şiir, oratoryosu, Kürt sorununa bakışı, Uluslararası Nazım Hikmet Şiir Ödülü, Nazım Hikmet’ten ilkler ve kaynakça…

             Yer yer kendi sözleriyle bezenen Nazım fotoğrafları, okurun ilgisini çeker görünümdedir. Kimi anekdotlar (kısa öyküler) ve O’na adanmış şiirler apayrı zenginlik katmaktadır. Kısacası kimi yayınlar anlatılmaz, okunur. Yorgancı’nın Nazım Hikmet’i de böylesi bir yapıt, demeden edemiyorum.

                           Nazım’ın kimi şiirleri dillerden düşmez. İşte onlardan Mavi Liman:                                               

                                                   Çok yorgunum, beni bekleme kaptan
                                                   Seyir defterini başkası yazsın
                                                   Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman
                                                   Beni o limana çıkaramazsın. 

                            Şu dizelerini de oldukça anlamlı bulurum: 

    Sen esaretim ve hürriyetimsin
    Çıplak bir yaz güneşi altında yanan etimsin,
    Sen memleketimsin.
    Sen ela gözlerinde yeşil hareler,
    Sen büyük, güzel ve muzaffer
    Ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin. 

              Özlem temalı şiiriyle yazımı sonlandırmadan önce böylesi güzel bir yapıtı yazınımıza kazandırdığı için yazarını kutluyor ve alkışlıyorum!

            “Yoldaşlar, / nasip olmazsa görmek o günü,/ ölürsem kurtuluştan önce yani, / alıp götürün / Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.”

                * 

 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..