- Kategori
- Eğitim
Örnek Verme
İnsanın hayatında ilkler vardır. İnsan burada farklı duygular yaşar. Staja başladığım ilk gün, okul idareyle pazartesi günleri uygulama derslerine geleceğimi kararlaştırmıştık. Bana sabah saat 8’ de öğrenciler derse girmeden, daha tören alanındayken orada olmam söylendi. Zaten uygulamanın amacı da bu değil mi? Bir insan işe nasıl başlarsa öylece devam ettirir. Ben de bu işi daha ilk başta biraz sıkı tutmalıydım. Derken sabahın erken saatlerinde ders zili çalmış biz de sorumlu hocamızla derse hazırlık yapıyorduk. Benden bugünkü dersleri anlatmamı, kendisinin de sınıfta bulunacağını söyledi. Hocam bana söylediğinde ben biraz heyecanlanmış ve ne yapacağımı şaşırmıştım. İlk dersimi anlatacağım ve işe nasıl başlayacağımı bilemiyordum. Çünkü henüz bir tecrübem yoktu. Üstelik sınıfta gözetmen hoca da olacak! Biz sınıfa yönelmiş merdiveni çıkarken aynı zaman da hoca bana birtakım bilgiler de veriyordu:
Sınıf senin, heyecan yapma, biz de bu sıralardan geçtik, diyordu.
Tamam, hocam, dedim.
Beni öğrencilerin kontrol edilmesinin biraz zor olduğu noktasında da uyarmıştı. Ben ise dikkatleri derse çekebileceğimi söyledim. Evet, öyle de yaptım. Nihayet sınıfa girdik.
Merhaba çocuklar, nasılsınız bakalım? Dedim.
Çocuklar da koro halinde:
Hoş geldiniz hocam, iyiyiz, dediler.
Ve işaretle onlara:
Buyurun! Oturabilirsiniz, dedim. Bu sırada gözetmen hoca da arkalara bir yerlere oturmuştu. Öğrenciler ders kitaplarını hazırlarken ben de işleyeceğim konuyu açtım. Sınıfta sessizliği sağladıktan sonra derse giriş yapmaya başladım.
Arkadaşlar dersimiz Din Kültürü Ve Ahlak Bilgisi, konumuz ise;
“Kur-an Akla Niçin Önem Verir?” Konuyu kim okumak ister? Dedim.
Hatice yerinden fırlarcasına parmak kaldırmıştı.
Buyur Hatice! Sen oku, dedim. Hatice konuyu okurken ben de bu arada hem dinliyor hem de nasıl bir “örnek” vereceğimi düşünüyordum. Ara ara paragraf sonlarında yorumlar yapıyordum. Öğrencilere:
Akıl niçin önemlidir? Dedim. Onlardan gelen cevapları özetlemek gerekirse:
Eğer biz aklımızı kullanmazsak, bitki ve hayvanlardan farkımız olmaz, insan olmanın gereklerini yerine getiremeyiz, oldu. Ben de konunun önemi bakımından çocuklara Kur-an’da ki “Akıl etmez misiniz? Düşünmez misiniz?” gibi ayetleri “örnek” veriyordum. Hatta onlara Hac suresi 5. ayeti “örnek” verdim. Ayette buyuruyor ki:
‘Öte yandan yeryüzünü kupkuru ve cansız görürsün; üzerine yağmur indirdiğimizde ise canlanıp kabarır ve her cinsten güzel bitkiler çıkarır’. İşte burada insandan aklını kullanması isteniyor, dedim. Derken öğrencilerden bir tanesi, fısıldarcasına, o an anlayamadığım ve şuan da hatırlayamadığım güncel bir konu söyledi. Bunu nerden bildiğimi merak ederseniz, ders sonunda gözetmen hocam:
Bak çocuklardan birisi sana şu güncel meseleyi söyledi, senden onu da “örnek” vermeni istedi ama sen onu anlamadın, diyerek beni uyarmıştı. Derken ders süresi dolmuş ve zil çalmıştı.
Sorumlu hoca yanıma geldi ve:
Keşke günümüz teknolojik gelişmeleriyle ilgili “örnekler” de verseydin. Mesela bugün akla daha fazla önem veren bir millet olarak nasıl kendi tank ve silahlarımızı yaptığımızı anlatabilirdin. Ya da aklını kullanmayan bir topluluğun nasıl gerilediğini de anlatabilirdin, dedi.
Evet, hoca sanki haklıydı. Ben eğitim derslerim de, dersin öğrencilerin yaşantılarına göre anlatılması gerektiğini ve “örneklerin” ona göre verilmesi gerektiğini öğrenmiştim. Ama heyecandan aklıma gelmemişti işte. Zaten yaşanmışlıkla ilgili yeterli “örnekler” verilmediği için anlatılan konular hep hava da kalmaktadır. Ama burada da yeni şeyler öğrenmiştim. Kim bilir belki de çocuklara derste “yeterli örnek” veremediğim için konuyu anlayamamışlardır bile…