Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '22

 
Kategori
Anılar
 

ORUÇ SATILIR MI?

 ORUÇ SATILIR MI?               

            (Köyüme Mektuplar-6)

(Oruç tutunuz, sıhhat bulunuz. Hadis-i şerif)

          Osmaniye-Cevdetiye'deki evimizin çok yakınında komşumuz Arık Mustafa'nın evi var. Şimdilerde kullanılmayan bu ev biz küçükken kalabalık, hayat dolu bir evdi. Mustafa emmimin yaşı babamdan bir miktar fazla idi. Abdestinde namazında, ağır başlı, iyiliksever bir insandı.

          O zaman evde, evin delikanlıları Ahmet Arık ve Halil Arık abiler vardı. Tarlalar ile onlar ilgilenir, Mustafa emmi sadece olan biteni yönetir idi. Allah vefat edenlere rahmet, yaşayanlara uzun ömürler versin, bu vesile ile onlara selam olsun.

          Onların bir bulgur değirmeni vardı. Değirmen dedimse öyle değirmen gibi değil. İki yuvarlak taş. Daire/silindir şeklinde iki taştan birinin ortasına kısa bir demir çubuk sabitlenmiş. Diğer taşın ise ortası delinmiş, tutup taşı çevirmeye yarayacak bir tutacak çakılmış. İlk taş yere konur. Sabit durur. Onun ortasındaki demir çubuk diğer taşın ortasındaki deliğe gelecek şekilde öbür taş üzerine konur. Üstteki taşın ortasındaki delikten öğütülmemiş bulgur konur ve üstteki taş tutacağı vasıtası ile döndürülür. Taşlar arasında kırılan bulgur öğütülmeye başlar, ilerler ve sonunda taşların kenarından öğütülmüş olarak dökülür. Bu değirmenin bir resmini ekliyorum.

          Köyümüzde, Osmaniye taraf girişte büyük su değirmeni vardı. Değirmenin yapacağı her işi yapardı, ama nedense kadınlar bu taş değirmeni zaman zaman kullanırdı. Anamın da zaman zaman kullandığını gördüm. Belki de daha önceleri öğütme işi tamamen bu taş değirmende yapılırdı. Ama ben o zamanı yaşamadım.

          Arık Mustafa emmim ağır başlı, dindar bir adamdı. Çocukları da çok severdi. Mahallenin çocuklarını ramazan orucuna alıştırmak için ramazanda;

          -"Oruç tutup bana satarsanız, orucunuzu satın alırım." derdi.

          Çocuklar heveslenir oruç tuttuğumuz akşam, orucu açarken Mustafa emmimin elini öper böylelikle orucumuzu satmış olurduk.

          Arık Mustafa emmi hep hazırlıklı olurdu herhalde ki, orucunu satın aldığı her çocuğa onu memnun edecek kadar harçlık verirdi. Bazen,

          -"öğlene kadar oruç tutsak olur mu, satın alır mısın." diye pazarlık ederdik.

          Mustafa amca öğlene kadar da olsa hiç yoktan iyidir diye düşünürdü herhalde ki;

          - Olur. Satın alırım. Sen tut akşama bana gel. Derdi.

          Böylelikle çocukluğumuzda bazen tam, bazen yarım tutulmuş, bezende daha erken bozulmuş çok orucumuzu Arık Mustafa emmime sattık. Ama bu arada mahallenin çocukları olarak biz de oruç tutmayı öğrendik. Oruç tutmaya alıştık. Bizleri böyle güzel bir yöntemle oruç tutmaya alıştıran Arık Mustafa emmime Allahtan rahmet diliyorum.

          Ramazan ayı gelince köyümüzde oruç huşu ile tutulmaya çalışılırdı. İftar vaktini sabırsızlıkla beklerdik. Beklerken zaman çabuk geçsin diye bir şeyler yapardık. Bu zamanlarda babam (Allah’ım rahmeti ile muamele eylesin) tabakasını önüne koyar, kaçak tütünden sigara sarardı. Sonunda köyün imamı veya Cıcık emmi minareye çıkar, akşam ezanını okurdu. Hocanın kendi orucunu açmak için bir ara kâğıtlı şekeri ağzına, kâğıdını minareden aşağı attığını görürdük. O zaman elektrik yok, hoparlör yok. Ezanla orucumuz açardık..

          Ramazandan oruçtan söz açılmışken kömbeden ve kömbe çalısından bahsetmezsem olmaz. Köylülerimin, hatta Osmaniyelilerin bildiği üzere oruçtan sonra ramazan bayramında "Ramazan Kömbesi" "Bayram Kömbesi" yapılır. Kömbe, baharatlı, tahinli, susamlı, şekerli, sütlü ...hamur ile yapılan bir çeşit pasta.

          Bu kömbeyi herkes yapar ve bayramlarda gelen misafirlerine ikram eder. Başka şehirlerde ramazan bayramı için kömbe yerine tatlı veya su böreği yapıldığını gördük.

          Kömbe, köyümüzde ve Osmaniye'de hala yapılmaktadır. Ancak şimdi evlerde yoğrulan ve mayası gelen kömbeler fırında pişiriliyor. Eskiden biz küçükken köyde elektrik yok, fırın yok. O zamanlarda herkes kendisi, kendi imkânları ile kömbesini pişirirdi. Ramazanın sonu yaklaşınca bir "kömbe çalısı" telaşı alır. Geciktikçe evin hanımı;

          - Daha kömbe çalısı da gelmedi. Ben kömbeyi nasıl pişireceğim. diye evin erkeklerini sıkıştırırdı.

          Nihayet at arabası koşulur. Komşu Kumarlı köyü civarındaki ormanlık alana gidilir. Ormanlık alandan, daha önce dalından kopmuş, kurumuş çalı nitelikli şeyler toplanır. Odun toplanmaz. Odun başka zaman. Kömbe iki sac arasında pişirilir. Kömbenin altının da üstünün de pişmesi için her iki yerine de ateş konur. Odun ateşi, buralardaki ateşe fazla mı gelirdi bilmem. Kömbe, odunu az, çalısı fazla ateşle pişirilirdi. Bu nedenle her ramazanda kömbe çalısı getirmek, yapılması gereken önemli işler arasında olurdu. Fırın çıktı. Kömbeler fırında pişirilmeye başladı. Kömbe çalısı işi anılarda kaldı.

          Gelecek yazımıza (Köyüme Mektuplar:7) ile devam edelim.

          Bütün köylülerimi, arkadaşlarımı sevgi ve saygı ile selamlıyorum.

                                                                                           Osman COŞKUN

 
Toplam blog
: 14
: 81
Kayıt tarihi
: 14.08.22
 
 

Ben Osman Coşkun. Osmaniye ili, merkeze bağlı Cevdetiye kasabası doğumluyum.Lisans mezunuyum. 35 ..