Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '17

 
Kategori
Tarih
 

Osmanlı-Rus Elçi Değişimi

Osmanlı-Rus Elçi Değişimi
 

*Ne zormuş eskiden elçi olmak.

Ne günlermiş. Ne kadar zormuş elçi olarak bir ülkeye gitmek ve orada görev yapmak. Şimdi olsa, alsın görevliler uçak biletini bin uçağa git, inince de karşılasınlar, elçiliğe götürsünler, yak çubuğunu başla işine. Ne güzel değil mi? Bir de 18. yüzyılın elçilerine bakın, neler çekmişler neler.

Devir öyle bir devirmiş ki ülkeler elçi değişimi formaliteleri üzerinden bile birbirlerine üstünlük sağlamaya çalışıyorlaşmış.

18. yüzyılın son çeyreği. Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki savaşlar sürüyor. Kırım'ı geri almak isteyen Osmanlı Devleti 1787'de Rusya'ya savaş açar. Avusturya Rusya'nın yanında yer alır. Osmanlı Orduları iki cephede savaşmak zorunda kalır ve başarılı olamaz.

Dönem "Fransız İhtilali" dönemidir. İhtilalin milliyetçilik felsefesi başta Avusturya olmak üzere çok uluslu imparatorlukların varlığını tehdit etmektedir. Rusya'yı yöneten Çariçe II. Katerina Fransa'daki krallık yetkililerinin ve soyluların ayrıcalıklarının ortadan kaldırılmasına şiddetle karşı çıkmaktadır. Sıranın kendilerine geleceğini öngörmüş olmalı. Akıllı yöneticiymiş. 1917'de Çar'ın başına gelecekleri o günden görmüş.

Avrupa'da gelişen yeni ortam nedeniyle anılan ülkeler Osmanlı Devleti ile mücadeleye bir süre ara vermek zorunda kaldılar. 1791'de Avusturya 1792'de Rusya Osmanlı Devleti'yle barış yaptı.

Aslında Çariçe Osmanlı Devleti'nin ömrünü tamamladığına inanıyordu. Ancak Avrupa'da gelişen tehlikeli durum karşısında Osmanlı Devleti'yle yapılan barışı sürdürmekte fayda gördü. Fransa Osmanlı Devleti'ni Avusturya'ya karşı savaşa teşvik ediyordu. Bu gerçekleşirse Rusya Avusturya'nın yanında savaşa girmek zorunda kalacaktı. Zaman Osmanlı'yla savaşma zamanı değildi. Bir sıralandırma ve öncelik söz konusuydu. Şimdi Lehistan ve Fransa'yla mücadele öncelikliydi.

Çariçe Osmanlı Devleti'ni tamamen de boş bırakmak istemiyordu. Tantanalı bir elçilik heyetiyle Osmanlı'ya Rusya'nın ihtişamını göstermek istedi.

Osmanlı Devleti'nin başında III. Selim vardı. Fransız İhtilalinin Avrupa'da yarattığı yeni ortamın farkındaydı ama Fransa'nın teşviklerine rağmen savaşı değil barışı düşünüyordu. Ordusu son savaşta O'na umut vermemişti. Yenilgiler ard arda gelmişti.

Osmanlı Devlet adamları genel olarak Fransız İhtilaline olumlu bakıyorlardı. Muhtemel neden Fransa'nın Rusya ve Avusturya ile arasının bozulacağı beklentisi olabilir. İhtilalin Avrupa'nın siyasal sistemini temelinden yıkacağını ve farklı milletlerden oluşan Osmanlı Devleti üzerinde oluşturacağı etkileri doğru okuyamamış da olabilirler.

Hoş doğru okusan ne olur, okumasan ne olur. Çariçe doğru okudu da ne oldu. Tarihin aktığı yönü değiştirmek kimsenin elinde değil ki.

Padişah ülkesinin ve ordusunun reforma ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. Vakit kazanmalıydı. Barış döneminden faydalanıp orduda reform çabalarına hız verdi. 

Elçi göndermeye hazırdı.

*Elçilere ve görevleri.

Padişah elçi olarak Rasih Mustafa Efendiyi görevlendirdi. Kendisine Rumeli Beylerbeyi payesi verildi.

Elçiye, Kırım Savaşında Ruslara esir düşen Müslümanları kurtarmak temel görev olarak verildi. Osmanlı'nın gücü Rusya'nın Kırım'ı geri almaya yetmemişti. Hiç olmazsa son savaşta esir düşen askerlerini  kurtarmak istiyordu.

Barış Anlaşmasına göre, Ruslar kendi rızasıyla Hıristiyan olanlar dışındaki bütün Müslüman esirleri geciktirmeden geri vereceklerdi. Elçi daha yoldayken Müslüman esirler kendisine ulaşıp kurtarılmaları için yalvarıyorlardı. İşin kötüsü, tahmin edilebileceği gibi, geri verilmemeleri için bu insanlar zorla Hıristiyan yapılmışlardı.

Elçinin görevinde karşılaştığı güçlüklere tekrar döneriz.

Çariçe elçi olarak General Kutuzov'u seçti.

General Osmanlılarla yapılan savaşlarda ün kazanmış başarılı bir askerdi. Biri Şumnu'da diğeri Özi Kalesi kuşatmasında olmak üzere Osmanlı Ordusuyla çarpışırken iki defa yaralanmıştı. Elçilik görevinden sonra tekrar askerliğe döndü. Başarıları sürdü. 1812'de Napolyon'u yendi ve Fransız Ordusunu Rusya'dan çıkardı.

Çariçe'nin mesajı açıktı. Ülkesinin gücünü göstermek istiyordu. Katıldığı her savaşta sizi yenen asker şimdi karşınızda diyordu. Elçi'nin maiyeti bazı kaynaklara göre 500, bazı kaynaklara göre 650 kişiye ulaşıyordu. Sanki kalıcı yerleşmeye geliyor gibi. Mali tahsisatı ise inanılmaz boyuttaydı.

Elçinin tek bir görevi vardı. Ülkesinin gücünü ve azametini sergileyerek Osmanlı Devlet adamlarını etkilemek. Ruslar, her nedense, güç gösterilerinin "ruhlara korku" salacağına inanıyorlardı.!!!!!

*Elçilerin uzun yolculukları ve değişim formaliteleri.

Anlaşmaya göre elçiler benzersiz şekilde karşılanarak sınırda, Tombasar yakınlarında, Dynester Nehri üzerinde değiş-tokuş edileceklerdi. Değişim nehrin ortasında "mübadiller" aracılığıyla "sal" üzerinde yapılacaktı. Taraflar ayrıca elçilere mihmandar tayin etmişlerdi.

Osmanlı Elçisi 1793 yılı Şubat ayında törenle İstanbul'dan uğurlandı. Edirne-Yanya-Silistre yoluyla Eflak'a (Romanya) geldi. Bogdan'a (Moldavya) geçti. Nisan ayı sonlarında sınırda Bender kasabasına giderek Rus elçinin gelmesini beklemeye başladı.

Çariçe'nin acelesi yoktu. Rus elçisi Mayıs ayı başında yola çıktı ve ay sonunda Tombasar'a ulaştı.

Taraflar ülkelerinin eşitlik hukukunu korumak adına en küçük ayrıntılarına kadar değişim sürecini tartışmaya başladılar. Elçiler arasında mektuplar teati edildi.

Günlerce  değişimin yapılacağı yer konusunu tartıştılar. 

Sonra sıra sal meselesine geldi. Rus elçi değişimin Osmanlıların hazırladığı sal üzerinde değil, kendi getirdikleri sal üzerinde yapılmasını istiyordu.

Sonunda 4 Haziran'da hazırlıklar tamamlandı. Padişahın elçisi İstanbul'dan yola çıkalı 3 aydan fazla olmuştu. Taraflar nehrin kendilerine ait tarafında sahilde hazırlanmış çadırlarına geldiler. Her şey hazır gibiydi. Sandalye krizi çıktı.

Rus Elçi salda oturacakları sandalyelerin kumaşlarının farklı olduğunu söyleyerek, aynı kumaşlı iki sandalye olmadığı takdirde asla gelmeyeceğini bildirdi. Aynı kumaşla kaplı bir sandalyenin bulunması mümkün olmayınca Rus tarafının kendi sandalyesini getirmesi kabul edildi.

*Değişim töreni.

Tören karşılıklı birer pare top atışıyla başladı. Heyetler sahile doğru yürüyüşe geçtiler. Tören alayı gibiydiler.

Rus alayı önünde atlı kazaklar, zırhlı bir süvari kıtası ve piyadeler vardı. Elçi kortejin ortasında üzerinde uşakların olduğu süslü bir arabanın içindeydi.

Türk alayı, yeniçeriler, bostancılar ve silahdarlardan oluşuyordu. Enderun ağaları parlak renkli kıyafetlerinin içinde göze hoş gelen bir manzara oluşturuyorlardı.

Tören alayları sahile varınca bizim yakada mehteran, karşı yakada Rus muzıkası marşlar çalmaya başladı. Elçiler aynı anda kayıklara binip aynı anda sala vardılar. Sandalyelerine oturdular. Hal hatır sorulduktan sonra mübadiller, elçileri ellerinden tutarak birbirlerine teslim ettiler.

Elçileri alan kayıklar ters yönde uzaklaşırken iki taraftan yirmişer pare top atıldı.

Değişim gerçekleşti. Elçilerin ilginç serüvenlerini izlemeye devam edelim.

*Rus Elçi İstanbul'da.

Elçi 14 Haziran'da İstanbul'a doğru yola çıktı. Küçükçekmece'de kendisi için muhteşem çadırlar hazırlanmıştı. Osmanlı da ihtişamını sergiliyordu. Burada kendisini yabancı elçiler ve Padişah'ın temsilcisi karşıladı. 

18 Ekimde törenle İstanbul'a girilmesi kararlaştırıldı. Elçi dört aydır yollardaydı.

Padişah, Elçi'ye kıymetli koşumlar taşıyan 120 at göndermiş. Ruslar, atların baştan aşağı işlemeli örtülerini kirletmemek için çizmelerini çıkarıp ipek çoraplar ve balo ayakkabıları giymişler. Elçilik korteji yola çıkmış. Davutpaşa'da gösterişli bir yeniçeri kıtası kendilerini selamlamış ve orada bir ziyafet verildikten sonra kortej Edirnekapı'dan şehre girmiş.

Sanki şehre girişin gündüz yerine gece olması için kortej geciktirilmiş gibi gözüküyor. 

Rus Elçisi başkentte heyecanla karşılanacağını, insanların kendisini görmek için yollara döküleceğini umuyormuş. Neden böyle bir beklenti içine girdiğini anlamak zor. Şehirde yaşayan Hıristiyanlardan böyle bir beklentisi olmuş olabilir. Bence ahali yollara olsa olsa merakından çıkardı her halde. Başkent'e törenle giren bir elçilik heyeti her zaman görülemeyeceğine göre.

Elçi'nin "işgal kuvveti" gibi törenle şehre girmesine neden olumlu yaklaşıldığı da bir soru işareti olarak ortada duruyor.

Elçi'nin "heyecanla" karşılanma beklentisi gerçekleşmemiş. Halk korteje ilgi göstermemiş. Galata'ya ulaşıldığında karanlık bastırmış ve kortej iyice görünmez olmuş.

Şehre sönük giriş Rusların canını iyice sıkmış.

Elçi İstanbul'da kaldığı süre boyunca davet edildiği ve kendisinin düzenlediği sosyal faaliyetlerle hep gündemde kaldı. Gönderiliş amacı da zaten buydu.

*Osmanlı elçisi Rusya'da.

Elçimiz de uzun bir yolculuk yaptı. Rasih Paşa, dört aydan fazla süren bir yolculuktan sonra Petersburg'a ulaştı. O da Rus başkentine törenle girdi.

Elçimizin İstanbul'dan yola çıkışının üzerinden yedi aydan fazla zaman geçmişti.

Daha önce de belirttiğim gibi Elçi'ye son savaşta esir düşen Müslümanları belirleme ve onları kurtarma görevi verilmişti.

Elçi bu konuda Rus yetkililerden hiç bir kolaylık görmedi. Kolaylık bir yana konuyu görüşecek muhatap bile bulamıyordu.

Görünen oydu ki, Elçi'nin şahsında savaşta yenilen Osmanlı Devleti aşağılanıyordu

Elçi, tüm çabasına rağmen karşı tarafın böyle bir niyeti olmadığı için esirlerle ilgili olumlu bir gelişme sağlanamadı. 

Görevinin bitirilmesini Padişah'tan talep etti. Talebi uygun görüldü. 

8 Şubat 1794'te Petersburg'dan ayrıldı.

*Geri dönüş.

Elçiler sınırda Dynester Nehri üzerinde tekrara buluştular ve aynı törenle değiş-tokuş edildiler.

*Geriye ne kaldı?

Osmanlı elçisinin karşılaştığı muamele Rusya'dan beklentileri  konusunda Padişah'ın olumsuz düşüncelerini pekiştirdi.

Başarısız denemeye rağmen III. Selim yabancı ülkelerde sürekli elçi bulundurmanın yararlı olacağına karar verdi.

Rusya "cephesinde yeni bir şey yoktu".  Napolyon tehlikesi geçer geçmez Osmanlı Devleti'ni yok etme uğraşına kaldığı yerden devam etti.

 

 

NOT: Yazıdaki bilgiler "HALİL İNALCIK'ın "DEVLET-İ ALİYYE" adlı eserinin IV. cildinden alınmıştır.

 
Toplam blog
: 82
: 1739
Kayıt tarihi
: 04.05.13
 
 

Emekli pilotum. 1950 yılında Polatlı Çekirdeksiz köyünde doğdum. İlkokulu köyde ve Polatlı'da, li..