Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '09

 
Kategori
Tarih
 

Osmanlı'ya özendirmek

Osmanlı'ya özendirmek
 

Bugün iki büyük tarihçimiz Türk tarihini yorumluyor, yazıyor, tartışıyor! Bunlardan biri Prof. Dr. İlber Ortaylı, diğeri tarihi kendisine hobi olarak seçmiş bir gazeteci Murat Bardakçı! İlber Ortaylı ve Murat Bardakçı'nın çok samimi dost olmalarından öte, bir de hem TV'lerde hem de yazılı basında ve kitap dünyasında ürün vermeleri ortak özellikleri. İlber Ortaylı, aynı zamanda Topkapı Sarayı'nın bütününün de müdürü. Hepimizin bildiği gibi AKP iktidarı tarafından bu göreve getirilen İlber Ortaylı ilk zamanlar garip çıkışlarıyla dikkat çekmişti. Örneğin, "Mukaddes Emanetler bölümüne örtünmeden girilmesin" dedi. Sonra "Her önüne gelen Topkapı Sarayı'na gelmesin" dedi. Yani bir bakıma İlber Ortaylı, Topkapı Sarayı'nı babasının sarayı sanmıştı.

Murat Bardaçı tarihçi değildir. Yalnız, Osmanlıcayı iyi bildiği ve Osmanlı'nın son aile bireyleriyle olan yakın ilişkileri nedeniyle Bardakçı da "Tarih yazayım bari" demiş ve gazetede tarih yazarı olmuştur. Şimdi de Haber Türk TV'de neredeyse her akşam "bilmeyene" tarih dersi vermektedir. Elbette Bardakçı'dan akademik tarih bilgisi isteyecek değiliz. Zaten o da bu konuda iddialı olmadığını sık sık söylemektedir. Onun niyeti padişahların içki içip içmediğini ortaya çıkarmak, haremde nasıl bir cinsellik vardı, Osmanlı çağdaş Türkiye'den hangi açılardan üstündü... bu soruların yanıtlarını aramaktır.

Murat Bardakçı tam bir öz Türkçe düşmanı. Davet ettiği konukları ağzından ne zaman öz Türkçe bir sözcük çıkarsa, Bardakçı alaycı bir gülümsemeyle hemen Osmanlıca sözcüğü koyuveriyor.

İlber Ortaylı ile Murat Bardakçı, Osmanlı'yı çağdaş Türkiye ile kıyaslamak ve Mustafa Kemal'in nasıl bir imparatorluğun canına kıydığını, kendilerini dinleyenlere üstü örtülü olarak anlatmaya çalışmaktadırlar. Onları dinleyenler ise "Vay be ne doğru söylüyor bu insanlar" diye düşünmektedirler. Oysa, karşınızdaki insanın doğruyu söyleyip söylemediğini anlamak için, söyleneni sizin de bilmeniz gerekmemekte midir? Bilmiyorsanız, karşınızdaki insanın doğru söylediğini ya da doğru yazdığını nasıl anlayacaksınız?

Bakınız, Y. Hakan Erdem "Tarih-Lenk" adlı bir kitap yayınladı. Bu kitapda tarih yazarlarının nasıl büyük yanlışlıklar yaptıkları örneklerle ortaya konuyor. Hadi bırakın "Gazeteci-tarihçi" yazarları, koskoca Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın yanlışlarına ne demeli? Biz bir şey demesek de TV tartışmasında Murat Bardakçı buna bir şey dedi ve "O kitapları İlber yazmıyor" diye dostunu savundu. Savundu ama İlber Ortaylı'nın iki konuda güven vermediğini ortaya koydu. Bardakçı, yanlışları kabul etti. O halde İlber Ortaylı gibi bir üstat nasıl böyle yanlış yapardı? O zaman bizler İlber Ortaylı'nın hangi kitaplarına güveneceğiz? Hadi diyelim ki yapılan yanlışlar Murat Bardakçı'nın dediği gibi İlber Ortaylı'nın yazdıkları değil de söyleşilerinden alınmış ve kitaplaştırılmış... İyi de Tarih-Lenk'de adı geçen İlber Ortaylı kitapları neredeyse yirminin üzerinde baskı yapmış, ancak buradaki yanlışlıkları ne İlber Ortaylı görmüş ne de Murat Bardakçı. Bir tek Y. Hakan Erdem görmüş. Yoksa iki tarihçi dost aynı doğruyu bilip, aynı yanlışı mı biliyorlar? Fakat, Murat Bardakçı programına davet ettiği bütün konuklarını sınavdan da geçiriyor. "Eski yazı biliyor musun al oku şu belgeyi" ya da "Ebcet hesabını biliyor musun yaz bakayım" gibi sorular sorarak. Ya da "Hani belge! Hani belge" diye bağırarak. Kendisi her şeyi çok iyi biliyor ya!

Şimdi diyeceksiniz ki "Ne önemi var bunların?"

Yüzlerce, binlerce kitap okuyup "Tarihi biliyorum" diyen insanlar TV programında kendilerine sorulan "safça" sorulara öylesine alaycı yanıtlar verip kestirip atıyor ki, sanırsınız Türk tarihinin tek bilen kişisi bunlar. Fakat, karşılarına gerçekten "birbilen" çıktığı zaman onların neleri bilmediği ortaya çıkıyor.

Bizler, elbette Osmanlı İmparatorluğu'nun değerini ve önemini bilen insanlarız. Fakat, çağdaş Cumhuriyet'in değerlerini yeni Osmanlıcılara karşı korumak da görevimizdir. Çünkü, yeni Osmanlıcılar Türkçeyi "şamataya" almaktadırlar; çağdaş Türkiye'nin kazanımlarını yozlaştırmaktadırlar; Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı neredeyse Osmanlı'ya karşı darbe olarak göstermektedirler; bütün padişahları vatansever ama Mustafa Kemal ve arkadaşlarını neredeyse vatan haini konumuna sokmaya çalışmaktadırlar; çağdaş müziğin yerine tek sesli ve taş plâktan çıkma sesi özendirmeye çalışmaktadırlar; Osmanlı İmparatorluğu dönemi büyük bir beğeniyle anlatılırken, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti hep olumsuz örneklerle verilmektedir.

Daha bugün, Gazze'deki İsrail bombardımanını protesto eden kalabalık karaçarşaflı, cübbeli ve çember sakallı insanların görüntüleriyle dolmuştur. Artık, Mustafa Kemal'in çağdaş insanlarından söz etmemiz olası değildir. Bunun nedeni bütün alanlarda olduğu gibi tarih bilgileri alanında da Osmanlı düşüncesinin bu topluma egemen kıldırılmasıdır.

Çağdaş Türkiye'nin dili ile, tarihi ile, kültürü ile, giyim kuşamı ile "dalga" geçe geçe bir düşünce yapısı yerleştirirseniz işte olacağı budur. Siz de tamburla ekrana çıkıp, tekke gömleği giyerek program sunarsınız!

 
Toplam blog
: 278
: 3275
Kayıt tarihi
: 26.05.07
 
 

İstanbul'un Kadıköy ilçesinde doğdum. Bir daha da Kadıköy'den ayrılmadım. İstanbul Üniversitesi, Ede..