Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '14

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Osmanlının Ruhu:: Bilecik

Kadim Anadolunun birbiri peşine sıralanmış kentleri vardır. Herbirinin binlerce hikayesi, uzun mu uzun bir tarihi vardır. Kentler başlıbaşına bir kişiliktir aslında. Bir ruhları vardır: İzmir desek mesela, Cahit Külebi'ye göre;

"İzmirin denizi kız / Kızı deniz / Sokakları hem kız hem deniz kokar...*"   Daha başka söyleyecek söz bırakmaz büyük şair.  Tanpınar ise Bursayı anlatır meşhur şiirinde;

"Başındayım sanki bir mucizenin /  Su sesi ve kanat şakırtılarından /  Billur bir avize Bursada zaman...*"

İstanbul şiirleri ise antolojilere sığmaz. Kısaca her kent bir ruhtur; kimisi deniz, kimisi zaman, kimisi mekan, kimisi tarih ve kimi de ecdat!

İşte, Anadolunun batısında, kendi kabuğunu kıramamış ama tarihin derin izlerini köklerinde yaşayan, yüksek tepelerin üzerinde kendi halinde bir kent vardır: Bilecik. İsminin sonundaki o -cik eki yok mu? Sanki yüzyıllar öncesinden böyle küçücük kalacağı öngörülmüş hissi uyandırır insanda. Marmara, Ege, Karadeniz ve hatta çok küçük de olsa İçanadolu'da toprağı olan Bilecik kenti özellikle bizim için ecdat yadigarı bir kenttir. Çok eskilere dayansa da tarihi, bizim için Osmanlıya yurtluk ve başkent olması önemlidir. Karacadağ eteklerinden batıya doğru yürüyen ecdat, bugünkü Söğüt Kasabasında iskan olmuş ve 600 küsür yıl kök salacağı toprakların temelini burada atmıştır. Bir başşehirdir Bilecik. İlk Osmanlı başşehri. Eruğrul Gazilerin, Dursun Fakihlerin ebedi uykuda oldukları kenttir. Kısacası bir Osmanlı ruhudur!  Osmanlı ruhu özellikle Söğüt ilçesinde ve Bilecik kent merkezinde tüm benliğinizi sarar.  Ertuğrul Gazi Türbesi Söğüt Kasabasında, Dursun Fakih Türbesi ise Küre Beldesinde'dir. Ertuğrul Gazi Türbesinin üzerindeki mermi delikleri bir ibretlik belge niteliğinde, Yunan İşgaline atıfta bulunur. Her yıl Eylül ayında yapılan ve üç gün süren "Ertuğrul Gaziyi Anma ve Söğüt Yörük Şenliğinin" yapıldığı ve Türk büyüklerinin büstlerinin bulunduğu tören alanı da bu kasabadadır. Söğüt'ü gezerken insan kendini modern zamanlardan soyutlar adeta. O eski evler, taş kaldırımları, tarihi nitelikteki şimdi kamu binaları olan yapılar, çeşmeler ve güzel bağlarıyla sanki Osmanlıya geri dönmüş hissi verir insana. Bir imparatorluğa yurtluk etmenin ağırbaşlılığı vardır burada. Kısaca Söğüt kasabasının Osmanlı ve Türk tarihinde ayrı bir yeri vardır.

Kent merkezi, gidenler bilir; İstanbul-Eskişehir-Antalya otoyolunun ve İstanbul-Ankara demiryolunun üzerindedir. Eskiden otoyol kentin tam göbeğinden geçer ve kenti ikiye ayırırdı. Kente ayrı bir dinamizm katar ve ekonomik bir girdi sağlardı. Artık yeni yapılan yol ve tünellerle bu yol tali kalmış ve önemini yitirmiştir. Bilecik'i görebilmek için artık anayoldan bizahmet sapmak gerekir. Kent Bursa-Eskişehir-Kütahya ve Sakarya dörtgeninin tam ortasında kalmasına rağmen bir türlü kabuğunu kıramamıştır. Belki de bu büyük şehirlerin ortasında kaldığı içindir. 

Yunan İşgalinde yakılıp yıkılan eski kent merkezinin olduğu yerde bulunan "Şeyh Edebalı Türbesi" ve hemen yanındaki 700 yıllık "Orhangazi Camii" hala dimdik ayakta durur. Bu mekanlar Anadolunun manevi bekçilerinindir!!! Günümzde modern kent merkezi içinde bulundurduğu bu tarihi yapılarla kaynaşmıştır adeta. Bilecik denince ilk akla gelendir Osmanlı. Fakat Osmanlı büyüyüp bir dünya devleti olduktan sonra Bilecik'i unutmuştur sanki. Bursa'ya gösterilen özen Bilecikten esirgenmiş gibidir. Devlet'in manevi kurucuları Şeyh Edebalı ve Ertuğrul Gazi senede bir anılır olmuştur nedense? Öyle ki Kurtuluş Savaşı sırasında kentin nüfusu 5 bin kişiye kadar düşmüştür. Kurtuluş Savaşı'nde kent Yunan İşgali'ne uğramış, Yunan geri çekilirken de yakıp yıkmıştır. I. İnönü Muharebeleri'nin yapıldığı Bozüyük ve İnönü kasabaları arasındaki şehitlikler ise öylece kendi hallerinde ziyaretçilerini beklerler. Özellikle Metristepe Şehitliği en kanlı çarpışmaların geçtiği yere inşa edilmiştir. Yunan, neden Bilecik'e kadar gelmiştir ki? Neden mi? Çünki Bilecik demek; Osmanlı demek, Türkün ecdadı demek de ondan!  Ertuğrul Gazinin sandukasına ve türbesine sıkılan Yunan mermilerinin anlamı da budur zaten.

Cumhuriyet Devrinde de durum değişmemiş, unutulmuşluk devam etmiştir. Bilecik, Mübadele zamanında Rumeliden getirilerek iskan edilen muhacirler kente yerleştirilirken hatırlanmış ve sonra yine unutuluş başlamıştır. Gelinen noktada ise sanayinin yeni yeni filizlendiği, özellikle seramik ve mermer ocaklarının başını alıp gittiğini görüyoruz. Özellikle bu mermer ocakları kentin dağlarının canına okumuş vaziyettedir.

İstanbula 250 km, Ankaraya 350 km, Bursaya 90 km, Eskişehire 80 km olan Türkiyenin 11 numaralı kenti Bilecik kenti ve ilçeleri Osmanlı ruhunu solumak ve hissetmek isteyenleri bekliyor tüm ağırbaşlılığıyla...

* Atatürke Ağıt; Cahit Külebi

* Bursada Zaman; Ahmet Hamdi Tanpınar.

 
Toplam blog
: 34
: 10895
Kayıt tarihi
: 14.05.14
 
 

Kamu yönetimi ve sosyoloji öğrenimi... Tarih bölümüyle devam eden öğrencilik... Siyasetbilim, top..