Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '09

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

ÖSS, SBS, DKS, KPSS v.s.

ÖSS, SBS, DKS, KPSS v.s.
 

Sınavlar, sınavlar… Öğrencilerin sürekli olarak karşılaştıkları sınavlar… Hiç bitmez mi bu sınavlar? İlkokuldan bu yana, yazılı bir yandan, sözlüsü bir yandan, ödevler bir yandan… Bir de yetmiyormuş gibi yok OKS, yok LGS derken şimdilerde SBS, daha ileride ÖSS, o da yetmedi DKS, bu da yetmedi KPSS, vesaire, vesaire… Beyaz’ın rol aldığı bir reklâmda bütün bunlara bir de OGS eklenmişti. ( Otomatik Geçiş Sisteminin sınavlarla pek ilgisi yok ama kafiye iyi sağlanmış oluyor) Yahu hiç bitmeyecek mi bu sınavlar?

Her yıl Türkiye'de milyonlarca genci ve ailesini etkileyen ÖSS, SBS türü sınavlar yapılıyor. Bu sınavların akademik başarıyı ölçmesinin yanında psikolojik etkileri açısından son derece önem taşımakta... Duygusal ve sosyal olarak en dalgalanmalı yaşam yıllarında gençlerin bir de sınavlarla ilgili olarak stres yaşaması, onların psikolojik yönlerini olumsuz bir şekilde etkileyebilmekte… Ancak sınav=stres diye bir kural yok… Bazen bu hatayı biz, bazen ailelerimiz ya da öğretmenlerimiz yapabiliyor. Yani ÖSS ya da SBS, bir stres unsuru olmamalı ve değildir de zaten… Ne yapıyorsak biz yapıyoruz aslında… Tabii ki uzmanların da belirttiği gibi bir miktar sınav stresi, sınava hazırlanmamız açısından fayda sağlamakta… Tamamen de kayıtsız olunmaz yani… Ben size stres yapmayın derken “Adaaam sen de, boş ver, Hoca, strese girmeyin dedi ya…” diye düşünün demiyorum, aman ha… Esneklik ayrı, gevşeklik ayrı… Stres, bir uyarılmışlık durumudur. Bunun aşırısı da tamamen yok olması da sakıncalıdır. Aşırı uyarılmışlık durumu, sizin fazlaca sınav stresine girmenize neden olacak, konulardan, sorulardan çok “Ya kazanamazsam?” derdine düşeceksiniz.

“Sürekli yenilgi düşünülerek şampiyon olunmaz.”

Bir de şöyle düşünün : “Ya kazanırsam?” Evet… Böyle düşünmeye alıştırın kendinizi… “Kazanmazsam” değil de “Kazanacağım” diye beyninizi otomatiğe geçirin. Tabi bunun yanında çalışmaya da devam edin. Sadece “Kazanacağım.” deyip, televizyon başında saatleri boşa harcıyorsanız yine kazanamazsınız. Kazanacağımıza kesin olarak inanırsak beynimiz de çalışma isteğini bize verecek, her anladığımız konu bize özgüven sağlayacak, soruları çözebildikçe kendinize güven gelecek, ders çalışmak zevk haline gelecek ve hedefinize doğru adım adım yaklaşacaksınız.

Aslına bakarsanız hayat bir sınav… Yaşadığı sürece insanoğlu çok değişik sınavlardan geçiyor… Bu sınavlar her zaman okuldaki gibi yazılı ya da sözlü olarak gerçekleşmiyor. İnsanların doğumdan ölüme kadar karşılaştıkları her olay ya da durum birer sınavdır aslında… Hasta olmak, üzülmek, sevinmek, okul bitirmek, askere gitmek, çocuk sahibi olmak, işe girmek, işte başarılı olmak, yuva kurmak, evini geçindirmek, para biriktirmek, çocuk yetiştirmek, hepsi birer sınavdır aslında… Yuva kurmayı örnek alalım. İşte size bir sınav… Evlilik sınavı öyle birkaç saatlik de değildir hani… Onlarca yıl sürebilir… Sevgili Barış Manço’nun “ Bir Yastıkta Kırk Yıl” şarkısı bu sınavı başarıyla geçenleri ne güzel anlatıyor. Ya işe girmek? O da bir sınav… İşinde kendini kabul ettirmek, bilgi ve donanımını en verimli bir şekilde kullanabilmek, çalışanlarla iyi bir iletişim sağlayabilmek, iç ve dış müşteri memnuniyetini gerçekleştirebilmek, terfi edebilmek, maaşa zam alabilmek, hepsi sınav değil mi?

Zaten sınavlardan bıkmışken, Selçuk adında bir zat-ı muhterem gelmiş, tüm hayatın sınav olduğundan bahsediyor. Ya, ne diyeyim arkadaşlar… Bana kızmakta ya da kızmamakta serbestsiniz tabii ki… Tüm bunlarla birlikte gerçekler böyle… Bugün başarılı olmuş kişilerin hayatlarını incelerseniz, hayatta (okul da dâhil olmak üzere) nasıl sınavlardan geçtiklerini çok iyi görebilirsiniz…

<ı>Sonunda acı getirecek zevklerden, kaçınabileceğini, sonunda zevk getirecek acılara da dayanabileceğini düşünüyorum.

<ı>MICHEL DE MONTAIGNE

Hayatın bir sınav olması demek, ömrünüzün sıkıcı imtihanlarla geçeceği anlamına gelmez. Örneğin bilgisayarda oyun oynamayı çok seven ve bu işi çok iyi beceren arkadaşlar var… Klavyenin ya da oyun çubuğunun düğmelerini öylesine bir ustalıkla kullanıyorlar ki ve bazen saatlerce usanmadan, yorulmadan oynuyorlar… Bazıları aşırıya kaçıp sabahlara kadar da oynuyor… Ama sonunda oyunda istenen safhaya geldiğinde ya da oyunu başarı ile bitirdiğinde çok mutlu oluyor, sanki dünyalar onunmuş gibi oluyor… İşte bu arkadaşlar da aslında birer sınavdan geçiyor… Ne sınavı? Oyun sınavı diyelim… Yahu hocam, o zevkli oyun ile okuldaki sıkıcı sınavlar arasında ne ilişki olabilir? Arkadaşlar, o oyunda başarılı olmak için, bilgisayarın başına geçen arkadaş saatlerce hatta sabahlara kadar ekran başında uğraşmıyor mu? Fark nedir? Sevgili gençler, bu fark, yaptığı işten zevk almaktır. Evet… İnsan yaptığı bir işten zevk alıyorsa, o işten ne bıkar, ne yorulur ne de o iş sıkıcı gelir, bu iş sınav bile olsa…
”Seveceğin bir iş seçersen, yaşamında bir gün bile çalışmış olmazsın.” <ı>Konfüçyüs

Herkese sevgi, başarı , barış ve çocukların üzerine bombalar yağmadığı günler diliyorum.

Bu yazı eşzamanlı olarak www.gelisimbahcesi.com sitesinde yayınlanmaktadır.

 
Toplam blog
: 63
: 1536
Kayıt tarihi
: 20.04.07
 
 

1968 yılında Üsküdar'da doğdum.İlk-Orta öğrenimimi Almanya'nın Hof/Saale kentinde tamamladım.Lise ve..