Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '06

 
Kategori
Sosyoloji
 

Övgü mü, Yergi mi?

İkibinli yıllara doğru gelinirken, yirmibirinci yüzyıl Türkler'in yüzyılı olacak diye bir sloganımız vardı. Aslında böyle olacağımızdan, böyle olmasını istediğimizden, ya da tahmin ettiğimizden değil, sadece kendimize biraz moral vermek için bunu söylüyorduk. Bu hayalî amacın içini, herkesin farklı farklı doldurduğu da başka bir gerçekti.

Zaman çok çabuk geçiyor. Yeni yüzyılın altı yılı şimdiden geride kaldı. Ama ortada henüz yüzyıla damgasını vuracakmış gibi görünen bir hareketimiz yok. Tam tersine ne kadar gereksiz şey varsa zamanımızı onlarla heba edip gidiyoruz.

Meşhur bir türban meselemiz var. Akşamdan sabaha, sabahtan akşama hemen her gün sakız gibi çiğnediğimiz bir konu. Söylenenlerin hiçbiri probleme çözüm bulmaya yönelik değil. Amaç zaman kazanmak, vatandaşı oyalamak, hükümeti yıpratmak, ekonominin çalkalanmasını sağlamak, ortalığı karıştırmak, laikliği korumak, cumhuriyeti kurtarmak vs.

Ne yazık ki ben de bir çözüm önerecek durumda değilim. Bu gerçekten oldukça karmaşık, çözümü hayli zor bir konu. Çünkü "türban" çok geniş bir yelpazeye yayılmış farklı farklı anlamlar taşıyor.

Kimileri türbanı örtü olarak kullanıyor; kimileri baskı unsuru, kimileri gösteriş, kimileri merak, kimileri siyasi simge, kimileri alışkanlık, kimileri görenek, kimileri moda, kimileri dini kural, kimileri şu, kimileri bu...

Ama biz hepsine aynı müeyyideyi uyguluyoruz. Ne yapıyoruz meselâ, onları kamusal alana sokmuyoruz. Üniversitelere öğrenci olarak almıyoruz. Üniversiteyi bitirse de memur yapmıyoruz. Memur olsa da türbanla çalıştırmıyoruz. Çünkü ondan kuşkuluyuz. Örtüsünün altında ne var, bilemiyoruz. Her an tehlikeli olabilir diye düşünüyoruz...

Şimdi başı örtülü bir hanım düşünün. Bu hanımın saçlarını göremiyoruz. Saçlarını merak mı ediyoruz gerçekten? Hayır! Öyleyse ne istiyoruz?... Güya görmek istediğimiz onun kafasındaki fikirleri. Sanki baş örtüsü kafadaki fikirleri de kapatıyor veya başı açmak, kafadaki fikirleri de açığa çıkarıyor gibi...

Kendisine böylesine şüpheyle bakılan kadının bir eşi, bir de oğlu var. Eşi bakan... Bizi yönetenlerden biri... Kadının başı örtülü olmasına rağmen, sayın cumhurbaşkanımız eşinin bu görevini onaylamış. Oğlu Amerika'da doktora öğrencisi ve şimdi asker. Annesinin başı örtülü olmasına rağmen ordumuz onu göreve çağırmış ve bir "mehmetçik" olarak kabul etmiş.

Bir annenin evlâdında görmek istediği kaç mürüvvet vardır? Sünneti, askerliği, evliliği ve çocuk sahibi oluşu... Ancak bu anne, başı kapalı olduğu için, dolayısıyla kafasının içi tehlikeli şeylerle dolu olabileceği için, asker oğlunun yemin törenine katılamıyor.

Burada bir gariplik, bir çelişki yok mu?

"Bakan Koç kışlada, eşi dışarıda..." haberini görünce sadece bir anne-oğul ilişkisi açısından içim sızladı. Oğlunun yemin töreni yapılırken sergi gezecek kadar evlat sevgisinden uzak bir anne tasavvur edilebilir mi? Peki bir anneye sırf başı kapalı diye böyle bir eziyet yapılabilir mi?

Ben Fehriye Erdal'ı tanıyıncaya kadar, suçluların psikolojik bozukluğunun yüzlerine vurduğunu düşünürdüm. Fakat, bilerek ve isteyerek bir cinayete ortak olan, daha sonra da bu insanlık dışı olayı gururla savunduğunu göstermek için, yüzündeki o masum ifadeyle her fırsatta kameralara zafer işareti yaparak belleğimize yerleşen Fehriye Erdal, benim bu savımı çürüttü gitti. Demek ki dış görünüş, birebir insanın iç dünyasını yansıtmıyormuş.

İşsizliğin hakim olduğu bir ülkede ona iş verip ekmek kapısı aralayan Sabancı Holding'in yöneticileri de, başı açık olmasına rağmen o kafanın içindeki sinsi planları göremediler ve anlayamadılar.

Keşke bütün açık kafalar şeffaf ve güzel fikirlerle dolu olsa... Keşke baştaki örtü açıldığı zaman bütün şeffaflıklar ve güzellikler ortaya çıksa... Böyle olmadığını hepimiz biliyoruz.

Bu haberdeki başlığın, ülkemizi ve ülkemizdeki uygulamayı övmeye mi yönelik, yermeye mi yönelik olduğuna karar veremedim. Fakat görünen o ki, ister övgü, ister yergi olsun, 21. yüzyıla Türk damgası vurmaya yönelik olmadığı kesin...

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..