- Kategori
- Öykü
Öykü: Son sabah.

“Herkesin uyanacağı bir son sabahı vardır hayatta.” demişti büyük babam yıllar önce. Tıpkı dediği gibi o da bir gün son sabahına uyanmış ve bu dünyadaki defterini kapatmıştı. Sonra aradan uzun yıllar geçti. Son sabahımın olduğunu bilmeden uyandım ben de, tıpkı diğer insanların da uyandığı gibi.
Keyfim yerinde sayılırdı. Hafif doğrulmak istedim. Ama şu lanet olası düşüş sonrası bacağımı kırmıştım. Acıyı hissedince vazgeçtim. Halsizdim aslında ama yine de içimde tuhaf bir enerji vardı. Kafam arada bir gidip geliyordu aldığım ilaçlardan dolayı elbette. Ama uzun zamandan beri de bu kadar deliksiz uyumamıştım ki. Bu kırığın tek faydalı yan etkisi bu oldu desem yalan olmaz.
Hastaneye yatma düşüncesi hep bir heyecanlandırırdı beni. İtiraf edeyim hadi...gizliden gizliye istemişimdir kısa süre için de olsa hastanede yatabilmeyi...Ne bileyim belki hiç yatmadığımdan...hiç hasta olmadığımdandır. Nezle, grip filan onlar hastalıktan diil canım...öyle ciddi hastalıklarım olmadı çok şükür.
Neyse...sabah diyordum...son sabah.
Evet, sabah uyanınca hareket etmenin zorluğunu farkettiğim anda vageçtim daha fazla çabalamaktan. Sakince yattım. Elimi yüzüme götürünce farkettim...ameliyat olalı beri , yani 3 günde sakallarım ne kadar da uzamıştı. Her gün traş olan birine yakışmaz diye düşündüm. Hemşireden rica ettim sağolsunlar yardımcı oldular. Pırıl pırıl olmuştum işte yine. Bazen kontrol sizde olmayınca mecburen uymak zorundasınızdır şartlara...ve şu anda da öyle bir durum olmasına rağmen küçük bir değişiklik yapabilmiştim.
Öğlene doğru sanki biraz göğsümde ağırlık hissettim...ama gelip geçti öylece. Sonra yine düşüncelere daldım. İnsanın her organının ne kadar da değerli ve lazım olduğunun farkına vardım galiba. Şu küçük serçe parmağının bile önemi var aslında...herşey ne kadar da dengeli ve matematiksel bir şekilde dağılmış meğerse.
Ayağım kırılınca farkettim yürümenin ne büyük bir nimet olduğunu. Tıpkı hastaneye yatmanın hiç te özenilecek bir şey olmadığını farkettiğim gibi.
...
Sanki...sanki nefes mi alamıyorum ne?
EVET!
NEFES ALAMIYORUM....NEFE...S.
N...e...f..e.s. Yardım ...ed..i..n.
Kalp atışım hızlanmaya başladı...ne olur yardım edin...ışıklarla siz mi oynuyorsunuz yoksa bana mı öyle geliyor? Ayağımda ki ağrı neden göğsüme çıkıyor...
Yardım edin...nefes alamıyorum.
Şu köşedeki hemşire mi hapşırdı...sanki... “ÇOK YAŞA evladım”...Ama nefes...ağrı...dayanılacak gibi değil...
...
Ne kadar sessizleşti bir anda ortam. Ne ayağımın, ne de göğsümün ağrısı kaldı...Ne tuhaf bir his...nefes almadan durabiliyorum sanki. Ne oldu onca aldığım nefesler...almadan da oluyormuş demek ki.
Hiç ağırlığım da yok sanki. Hiç bu kadar hafif hissetmedim kendimi. Anlamadığım şey onca hızla nereye savruldum...nereye geldim...Etrafımdaki onca insan nereye gitti. Yoksa bak yine verdikleri o ilaçlar mı tüm bunlara sebep?...Neyse hazır uyumaya başlamışım devam edeyim. Yarın sabah uyanınca...gazeteleri getirmelerini isteyecegim...Ağrım sızım da kalmadığına göre...rahatça okuyabilirim artık...okuyabilir miyim gerçekten?
Ha bu arada unuttum söylemeyi...sürekli kulağımda şu sözler mırıldanmakta...
“Hayatımı,
Hep umutlarımla yaşadım.
Hayallerimle süsledim.
Ve
Gerçeklerimle sevdim.”
...sanırım, şimdi uykuya derin dalınca bu mırıldanmalar da geçecektir.
(Geçecek midir acaba? )