Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

03 Ocak '14

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Oyuna gelmeyin

Oyuna gelmeyin
 

Geçtiğimiz ay bir danışanımla konuşurken her şeyi yaptığı halde çocuğuna yetemediğini ve hatta çocuğunun onu anlamadığından şikayet ettiğini dinledim.

Söylediklerinin altında kalmış o kadar tozlu bir resim vardı ki ortada hemen kendisine şu soruyu sorma gereği duydum. Sizi anlıyorum. Çok ilgili ve özverili olduğunuzun farkındayım.Ve de bundan rahatsızlık duymanız bile bir farkındalık olduğundan çocuğunuzun hayatına verdiğiniz önem için sizi tebrik ederim. Ancak siz neyi farklı yapsaydınız bugün çocuğunuz sizi daha iyi anlar ve daha iyi duyardı. Yani çocuğum ve ben olmak yerine BİZ diye bahsedebilirdiniz.

Evet zaman geçerken nerede duracağımızı nerede nefes alacağımızı bir adım atarken bir sonrakinin ne olması gerektiğini düşünmeden hareket ettiğimiz sürece maalesef hep bir çıkmaza sürükleniriz istemeden.

Neden yaparız kendimize bunu bilinmez ama hep yetişilecek bir yerler ve hep gidilecek toplantılar ve hep alınacak kararlar ve hep izlenecek tv programları ve hep içilecek kahveler ve hep yapılacak sohbetlere harcarız zamanımızı biz olamadan.

Oysa yaşam an’ da saklıdır dediğimiz bu sihirli cümleyi unuturuz her defasında. Oyun oynarız haldır huldur.

Evet oyun dedim. Şaşırdınız mı? Oyundur yaşam. Yaşamımızın kalitesi de oynadığımız oyunun niteliğine, oyun arkadaşlarımıza, oyunda ne kadar ben olabilmeyi başardığımıza bağlıdır.

Bakın bizlerin hayatında bile ne kadar önemi olan oyunun çocuklarımızın hayatındaki önemini anlamamak çok talihsiz bir durum gibi görünüyor.

Oyun, çocuğun eğlenmesi ve boş vakitlerini değerlendirmesi için gereken amaçsız bir uğraş olarak algılanmaktadır.

Yukarıda da bahsettiğim gibi siz bir arkadaşınızla sohbet halindeyken biri gelip hadi kalkıyoruz dediğinde ne hissediyorsunuz?

Anlaşılmadığınızı mı?

Önemsenmediğinizi mi?

İşte bunun gibi kendinizi çocuklarınızın yerine koyun ve dışarıdan bir gözle bakın ne yaptığınıza?

Nasıl bir ebeveynsiniz?

‘’ Çocukların oyunu oyun değil, onların en ciddi uğraşıdır. ‘’ der Montaigne.

Ne haklı bir sözdür. Bu gözle bakıldığında çocuklarımızla çatışma yaşamamız olanaksızlaşır aslında.

Örneğin çocuğunuz tamamen kendini kaptırmış oyun oynarken, siz yemek hazır hadi yemeğe, diye çağırdığınız çocuğunuzun sizi duymadığından şikayet ediyorsunuz ya bu onun işine duyduğunuz saygısızlık değil midir?

Halbuki aynı biz bir arkadaşımızla derin sohbet halindeyken rahatsız olmamak için hadi git, içeride oyun oyna demez miyiz?

Nasıl bizler konuştukça duygularımız değişiyor, rahatlıyorsak onların hayatlarında da oyun, duygularını keskinleştiren yeteneklerini arttıran çok önemli bir öğrenme ortamıdır.

Oyun oynayan çocuk kendi dünyasına hakimdir. Orada tam olarak kendi kimliği ile yüzleşir. Öğrendiklerini pekiştirir. Oyun çocuğun uçan halısıdır. İçine koyduklarıyla yanına alabildikleriyle ve kendine kattıklarıyla benliği yükselir ve hayatına istediği gibi yön verir hale gelebilir.

Aslında çocuklarınızla olan iletişiminizin boyutunu o oyun oynarken görebilir buna göre davranışlarınızı değiştirme fırsatı yakalayabilirsiniz.

Örnekse küçük bebeğiyle oynayan kızınızın bebeğine söylediği sözlerden ve tutumundan ne kadar korumacı ya da ne kadar doğru iletişime geçtiğini anlayabilir ve buna göre ilişkinizde düzenleme yapma şansını elde edersiniz. Ya da oğlunuzun oynadığı oyunda ne kadar saldırgan tutum içinde olmasıyla  o an’ a kadar nasıl bir yaklaşımla ona vakit ayırdığınızı neyi değiştirebileceğinizi fark etmek işe yarayacaktır diye düşünüyorum.

O nedenle çocuklarınıza her seferinde sınırsız oyuncak alma ve her istediğini yapma yerine onlarla kısa ama kaliteli zamanlar geçirerek ve her an onları oyun oynamaya teşvik ederek duygusal sağaltım yaşamalarına destek olmalısınız.

Bu sizi daha eğlenceli daha anlayışlı daha çözümsel daha kararlı daha iyi anlaşılan ve daha vazgeçilmez bir ebeveyn kılar.

Oyuna gelmeyin, oyun oynayın ve oyun oynamasına izin verin.

Sevgiyle ve mutlulookla kalın.

Prof. Koç & NLP Uzmanı

Şelale Bilgiç Uruk.

 
Toplam blog
: 40
: 250
Kayıt tarihi
: 29.05.13
 
 

15.04.1981 Ankara doğumluyum. Akademik hayatım bittikten sonra kendimi mutlu hissettiğim ve görme..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara