Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '10

 
Kategori
Felsefe
 

Özgürlüğün boyutları: "coşku"

Özgürlüğün boyutları: "coşku"
 

Coşku, tamamıyla içsel bir olgudur. Coşku, özgürlüğün çiçek açmasıdır, çünkü bir insan coşkuluysa, onu köleye indirgeyemezsin. Sadece çılgın, cesur insanlar coşkuya sahip olabilir çünkü onlar kendi olma sorumluluğunu ve yaşamanın riskini, bilinmeyenin büyüsünü kabul edenlerdir.

Coşku yerleştiğinde hayatın tadını çıkartırsın, şu andan başlayarak, şu anın içinde eriyerek, şu an bolluk, rahatlık ve varlık içinde yaşarsın. Bu refahtır, mutluluğun köklenmesi, büyümesi ve serpilmesidir. Zevkin yüzeyselliğinden yükselmendir, yeryüzünün üstündeki hükmünü kaybetmesidir.

Coşku mücadelenin kutlamaya dönmesidir, sınırlı stoklar ve rekabet hırsı yerine, politikalar ve dinler yerine refah içinde yaşamaktır. Zevk hayvanidir ama mutluluk insanidir. Zevk fizyolojik, mutluluk se psikolojik kökenlidir. Zevkin hep bir hedefi vardır ama sen coşkuyla hedefsiz hale gelirsin. Mutluluk psikolojiktir çünkü daha kültürel, daha insanidir; kendin olman için bir fırsattır.

Sen varoluşun içine düşerken, coşkunun manevi boyutuna, bütünlüğüne ulaşabilirsin. Coşku koşullara bağlı değildir, mutluluğun psikolojik uyarımlara bağımlıdır. Coşkunun dışarıyla, içeriyle bir ilgisi yoktur, o uyarımlardan, tekliflerden, arzulardan bağımsızdır, büyük bir özgürlüktür. Sen mutsuzken hep birileri sana hükmediyor ama sen coşkuluyken kendindesin, kendinin efendisisin. Zevk dışarıya, mutluluk içeriye bağlıdır, mutlulukta psikolojik gereksinimlerin yer alır ama coşkun derin saadete giden yolda bir köprüdür. Coşku bir huzur, sessizlik, derin bir anlayış halidir.

Coşku senin zenginliğindir çünkü rüyalar dünyasından, yansıtılan bir yalandan, çıkar çatışmalarından, “gerçek üstü” bir dünyaya ulaşırsın. Tüm zırhlarını, tüm savunmalarını bırakırsın. Tüm silahların gereksiz hale gelir. Günlük hayatını an be an nasıl yaşadığını fark etmeye başlarsın, detaylara inersin, işleyişlere, birbirini tetikleyen süreçlere... Ve senin analizin bir süre sonra seçimlerinin ve sonuçlarının da değişmesi demektir.

Coşkulu insan yalnız değildir, o tek başınadır. Tek başına olduğunda bu pozitif bir ruh halidir, çünkü kendinle baş başasındır. Yalnızsan, özlem içindesindir, yalnızlığında hâlâ derin bir özlem vardır, o birileriyle temas halinde olmak ister, tek başına mutlu, coşkulu değildir. O yüzden yalnız insanlar sürekli, gizliden gizliye ilişki talebiyle, yalnızlıktan, desteksiz, ilgisiz kalmaktan korkarak yaşarlar ama tek başına bir insanın böyle bir özlemi, arzusu yoktur.

Önce tek başına olduğunda, işe kendini sevmekle, kendi farkındalığından hoşlanmaktan başlarsın. Sen dolup taştığında diğerleri gelip gider ve sen sadece, basitçe paylaşırsın. İşte o zaman ilişkiye girmen, coşkunu paylaşman, iki tek başına insanın bir araya gelmesi muazzam bir güzellik olacaktır. İki parçayı birleştirmeye çalışıp bir bütün yapmak yerine, kendi başına bütün olan iki kişinin buluşması bir zenginliktir, yalnızlıktaki gibi bir dilencilik değil.

Psikolojik, duygusal açlıklarla gerçek açlıklar arasında derin bir fark vardır. İnsanlar mutluluğu, en yüksek değer, ulaşılması gereken bir zirve, isteklerin doygunluğu olarak arzularlar ve onu dışarıda ararlar. Mutluluk arzulanamaz, zorlanamaz. Mutluluk insanın başına gelen şeydir, ona kendini açık tutabilirsin. İki tek başına insanın buluşması gerçek bir mutluluğa açıktırlar, onlar birbirleri köleleştirmezler, daha da özgürleşmeleri, kendileri olmaları için desteklerler. Onlar hayal kırıklığına uğramaz, çünkü talep ortadan kalkmıştır, yerini coşkun şarkısı, dansı, şiiri ve bunun paylaşımı almıştır.

İnsan mutlu olmak, coşku duymak için bir şey yapmak zorunda değildir. Zorunluluk özgürlüğü ve mutluluğu ortadan kaldırır. O zaman coşkun dıştan gelen bir şey olmaz, sen coşku olursun ve bu seni dönüştürür.

Bu dünyada tek gerçek coşku, senin kendin olmandır ve her eyleminde, her sözünde kendini gerçekleştirdiğinde bundan büyük bir coşku yayılır. Ve hemen herkes kendini saklar, maskeler, yalanlar, sessizlikler, gösterişler, şöhretlerle kendini saklar ve ihtiyacı yokken ister. Kim olduğundan utanıyorsan, masumiyetini yitirip lekelenmişsen, kişiliği ve vicdanı doğuştan gelen özünle, ruhunla karıştırıyorsan utanırsın. Istırap içindesin çünkü kendinden kaçıyorsun, coşkunun verdiği, tek başınalığın getirdiği kendinle yüzleşmeyi, kendini fark etme fırsatını kaçırıyorsun.

Kendine karşı özsaygın olsun, sorumluluğu al, sen bunları kabul ettiğinde bunları kimse senden alamaz. Istıraplarından kurtulmak için sorumluluğu al ki sen yönetilmekten, kendi hayatını yönetmeye, biçimlendirmeye doğru yolculuğa çıkabilirsin. Yol pek çok engelle dolu olabilir ama her seferinden fark ederek sonuçları değiştirebilirsin. Nedenleri değiştirince ıstırapların kuruyacak, yerine coşkunun esintisini hissedeceksin.

Coşkunun faydasını arayamazsın, ararsan bulamayacaksın. Coşkunun kendisi güzel ve faydalıdır, başka bir faydasını aramak, ıstıraba tutunmak isteğidir. Bir dilenci, kopya, sürünün bir parçası olmanda hiçbir mutluluk yok, hayatın pes etmiş durumda. Mutsuzluğunun nedenlerini, sorumluluğunu kabul ettiğin zaman mutluluk, coşku, özgürlük için tüm sebeplerin ortaya çıkar, sen kendinin efendisi olursun, hiçbir kurtarıcıya ihtiyacın kalmaz.

İnsanlar kurtarıcı adına bir başkasına, bir din adamına, bir dine, devlete, güçlü birine koşarlar ve kendilerini unuturlar. Bir otorite, iktidar seni kurtarmaz, o seni köleleştirdiği için iktidarını sürdürebilir. O senin zayıflığından, sorumluluğu, güveni ona vermenden faydalanır.

Başkasının senin yerine gülmesi senin gülmen değildir, onlara tapınmak, onlara inanmak yerine önce kendine inan, kendi iletişimi fark et, kendi gücünü yaşa. Başkalarına yaslandığın noktaları, durumları fark etmekten başla, ruhunu, gerçekliğini kaybettiğin durumlardan... Gücü başkalarında aramak yerine sana da ait olduğunu fark ettiğinde bu sana içten doğan bir coşku getirecek. Bunu her seferinden yeniden deneyimlediğinde, yeniden keşfettiğinde coşkun derinleşecek, köklenecek.

Herkes olmadığı biri gibi davranırken, maskeler takıp roller oynarken sen kendini gerçekleştirmenin büyük coşkusunu yakala. Çocukluğundan beri ayıplandığın, kendinden utandırıldığın, yanlış yaptığın her seferinden aşağılandığın için kendinden utanır hale gelmişsindir ve hiçbir zaman gevşeyemezsin. Sürekli gerginsindir, yeni bir durum seni korkutur, sürekli olarak daha hazır, daha bilgili hale gelmeye çalışırsın.

O zaman sen giderek daha sertleşirsin, bir taş gibi olursun, canlılığını, dansını, coşkunu, yeni olanın verdiği heyecanı yitirirsin.

Daha canlı olan yaşayandır, uyum sağlayan ve kendini gerçekleştiren, kendi tabiatını soluyandır. Bir taş, bir kaya daima olduğu yerde kalacak, orada ufalanıp gidecek ama bir çiçek her an yok olabilir. O ezilebilir ya da koparılabilir ama çok daha güçlüdür, çünkü canlıdır. Zarafeti her an hayatın tehlikesiyle baş başa olmasındadır, o kırılgan, narin ve duyarlıdır ama gücü de bu yüzden muazzamdır.

Taş ölüdür ama çiçek yalnızca varolur ve yokolur. Taşın yok etme, kırma, parçalama gücü vardır ama çiçek yalnız varlığıyla coşkuludur. Taş ciddidir ve insanlar da taş gibi, ciddi olmak için zorlandılar ve tam bir hayal kırıklığı yaşadılar. Ciddiyet üzüntülü olmanın elinden tutar, ta çocukluğundan beri mutlu olmana, coşku duymana, sevinçle varolmana izin verilmediği için ciddisin. Çaresizken, bağımlıyken, başkaları senin üstünde bir otorite, bir kafesken özgür olman, coşku duyman mümkün değil. Bu şeylerin hiçbirini istemeden, büyük bir direnç içinde gerçekleştirdin. Kendini zorladın.

Unutma, ne zaman sana karşı olan bir şey varsa, doğana karşı olan bir şey varsa yanlıştır. Senin doğana karşı olan ve uyumlu olan şeyleri fark etmen çok önemlidir. Kimse kendini niçin mutluyum diye sormaz ama sen mutsuzluğunu ifade edersen kimse yadırgamaz.

Coşku dolu olmanın ispata ihtiyacı yoktur, herkesin olması gereken yerde, olduğu kişi olması derin bir tatmin, büyük bir zenginliktir. Kendinden ne kadar uzaklaşırsan o denli mutsuzlaşacaksın. Usta sensin, kendini gerçekleştirecek güce sahip olan sensin, sadece anımsamaya ihtiyacın var, bunu fark etmene...

Ne zaman merkezindeysen, kendi içindeysen, onunla berabersin. Coşkulu olmak elde edilecek bir şey değildir, o senin doğanın serbest kalmasıdır.

 
Toplam blog
: 48
: 2763
Kayıt tarihi
: 15.09.10
 
 

Sanskritçe: Kendini bilen ve kendinin ustası olan. Doğdu, büyüdü, ölecek. Sonsuza kalmak için değ..