Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '10

 
Kategori
Anılar
 

Özlediklerim - 1 (Ahmet Demireli, Nâm-ı Diğer Şeker Hoca)

Özlediklerim - 1 (Ahmet Demireli, Nâm-ı Diğer Şeker Hoca)
 

Ahmet Demireli


Büyük medeniyet şairi Yahya Kemal Beyatlı, Rindlerin Ölümü şiirinde rindin (dini geleneğe bağlılığın ötesinde ve üstünde, sadece Allah ile yetinen kişi) ölümünü şöyle anlatır:

“Hâfız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış;
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.
Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski Şirâz'i hayal ettiren ahengiyle.

Ölüm âsûde bahâr ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter.”

[Dipnot-1:
Kelimeler:
âsûde: müsterih, rahat, sessiz, sâkin
buhûr: tütsü, hoş koku
buhûrdân: tütsülük, hoş koku konan araç ]

İşte Şeker Hoca (Ahmet Demireli) de böyle bir insandı. Dervişim Yunus’un dediği gibi:

“Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni.”
mısraları ilkesiydi Şeker Hoca’nın. Çünkü bilirdi ki “Mal da mülk de yalandı.” ve yine bilirdi ki varlık da yokluk da Allah’tandır.

Aslolanın “daracık yerimiz”de (şu dünyada) Allah’ın bize biçtiği ömrü yaşarken Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu hem söyler hem de o doğrultuda hayat sürerdi. İnandığı gibi yaşayan insana bir örnek isterseniz Şeker Hoca’yı gösterebilirim.

Ahmet Demireli Kimdi?

1934’te doğmuş, 1994’te Hakk’ın rahmetine kavuşmuş, uzun yıllar ilçemizin Hamzabey ve Şeyhmüftü Camileri’nde imamlık yapmış bir büyüğümüz. 60 yıllık “dünya sürgünlüğü” bir gün, ansızın kalbinin durmasıyla bitmiş bir dini kişilik.

Kendisini ilk defa nerede, nasıl rastladığımı şu an hatırlamıyorum. Ama büyük ihtimalle ilk gençlik yıllarımda (1977, 1978 olabilir) bir vakit namazını kıldırdıktan sonra dua için yöneldiği mihraptan cemaate döndüğünde görmüşümdür.

Kısa Bir Ahmet Demireli Portresi

Orta boylu, tertemiz beyaz yüzlü, tertemiz sakallı bir insandı Ahmet Hoca. Fizik olarak ilk göze çarpan özelliği cam saydamlığında masmavi gözleriydi. Mavi gözden nazar değer, genel kanaatinin pek de doğru olmadığını ilk defa onun gözlerinde gördüm. Derin bir mavilik. Ama ne bir korku ne de bir ümitsizlik telkin ediyordu. Sabit mavilikte baktığında sizi hep doğruluğa, ümide, sevgiye, saygıya son tahlilde Allah’a çağırıyordu.

Rehberlerimden Biri Olarak Ahmet Demireli

Olumlu yönde ele alırsak her insanın hayatına yön veren, hayatını şekillendiren, kişiliğini etkileyen insanlar vardır. Bu bazen bir öğretmendir, bazen aileden biridir, bazen çevreden bir büyüğümüzdür. Rehberdir bu insanlar bizim için. Kılavuzdur. Yol göstericidir.

Bu bağlamda benim ilk “rehber”im Arifiye Erkek İlköğretmen Okulu’ndaki Din Dersi öğretmenim Ahmet Hoca’dır. 13-14 yaşlarında idik o zaman. Mübarek gecelerde bizi alır, Arifiye Cam Şişe Fabrikası’nın yakınlarındaki camie götürürdü. İçimizde namaz kılmayı bilmeyenler bile olsa hiç horlamaz, hiç kızmaz, o manevi iklimi yaşatarak ibadetin şekli kısmına ısındırır, öğrenmemiz yolunda merak duymamızı teşvik ederdi.

[Dipnot-1: Din Dersi hocam Ahmet Bey bir MSP’nin seçim çalışmaları sırasında, 1970’li yılların ilk yarısında bir
kaza neticesinde vefat etti. Rabbim rahmetini esirgemesin. ]

İkinci rehberim ise Ahmet Demireli, nâm-ı diğer Şeker Hoca’dır. Üniversiteye yeni başlamıştım. Ülkemiz karanlık günler geçiriyordu. Ruh iklimlerimiz allak bullaktı. Öyle ya da böyle ruhumuzda açılan kara delikleri bir şekilde kapatmalıydık. Güçlü olmak gerekiyordu. Bundandır ki kendimi ibadete vermiştim. Pazaryerinde katip olarak çalıştığım için oraya yakın olan Hamzabey Camii’ne gidiyordum. İmam Efendi Ahmet Demireli’ydi.

Namazın başlamasından biraz öncesinden gitmişseniz camie, onu mihrabın önünde yüzü cemaate dönük bulurdunuz.
Kapıdan girdiğinizi fark edince öne eğilmiş bakışları size yönelir, beyaz yüzü genişler, “Hoş geldiniz.” dercesine
başıyla selam verirdi.

Vakit namazlarında genelde cemaat az olduğundan namaz sonrası çok sohbet etmişimdir şadırvanın serin gölgesinde Şeker Hoca’yla. İmamlığını ifa ederken de, dışarıdaki sohbetlerimizde ağzından asla “cehennem” sözü çıkmazdı.
Bir şeyi anlatırken korku yerine sevgiden yola çıkardı. Zorlaştırmak yerine kolaylaştırmak, soğutmak yerine ısındırmak yöntemine başvururdu. Hem Arapça’ya hem Türkçe’ye hakimiyetiyle konuşurken ve / veya dua okurken o,
dinlemeye doyamazdım onu. Sesinde başka bir sıcaklık vardı.

Son söz: Ahmet Demireli, nâm-ı diğer Şeker Hoca, inandığı gibi yaşadı ve inandığı gibi vefat etti 60 yaşında.
Ağaçların çiçeğe durduğu, dağlardan inen kar sularının derelere, nehirlere karıştığı bir mayıs gününde, bir kalp
sektesi ile (Bu kalp seni unutur mu Ahmet Hoca? Asla!) terk-i dünya etti. Şair, “Her ölüm, erken ölümdür.” dese de,
“Her nefis ölümü tadacaktır.” ilahi emri karşısında biz inananların boynu kıldan incedir.

Dualarım seninle Şeker Hoca! Rabbim rahmetini esirgemesin.

 
Toplam blog
: 300
: 1022
Kayıt tarihi
: 13.06.10
 
 

Tarih, edebiyat, şiir, dil ..