Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '11

 
Kategori
Haftasonu
 

Özlenen Kırmızı Hırkalı Dünler

Özlenen Kırmızı Hırkalı Dünler
 

Bütün hafta dışarıda olanlar evde vakit geçirmeyi özlüyor. Bu haftasonuna yapacak iş bırakmadan yalnızca "keyfi" hareket etmek, kendini özgür bırakmak ve bu özgürlük hissinin tadını çıkarmak yoğun geçen günlerin ardından büyük mutluluk. Bir gece öncesinden kendimize "kutsal gece" ilan ettiğimiz kardeş buluşmasından, bol muhabbetli saatlerden sonra, güne yeğenlerle başlamanın tarifi mümkün değil zaten. Küçük bedenlerin sorumlulukları kahvaltı konusu oluyor bize. Gitmek zorunda oldukları dershaneler, çözmek zorunda oldukları testler, çalışmak zorunda oldukları dersler...

Üzülüyor insan bir yandan. Diğer yandan ise kendi çocuk olduğu dönemlere dönüyor. Aynı cümleler ile başlayan, aynı sonuca ulaşan konuşmalar... "Herşey senin geleceğin için." O kadar özenirdim ki, okulu bitmiş, hayatı belli bir yere gelmiş insanlara. O zamanlar annemin kış günlerine koruyucu ilan ettiği kırmızı bir hırkam vardı:) Saçlarım lüle lüle gözlerimin hemen üzerinde perçemlerim ve gelmesine çoook uzun yıllar olduğunu düşündüğüm yirmili yaşlar. Hiç gelmeyecek sandığım yılları yaşıyor olduğumu fark ettim bugün. Hani daha çok vardı büyümeme? Ne zaman geçmişti o sekiz sene? Şimdi ise konuşmalar yine "daha çok gençsin ama geleceğini de garanti altına almaya başlamalısın bir yandan" tavsiyeleri aldı "çok ders çalış" ların yerini.

İnsan gerçekten geleceğine yön verebilir mi? Ya da garanti altına alabilir mi? Nedir garanti altına almak? Çok yatırım yapıp, daha çok çalışıp, kazanma hırsına mı bürünmektir? Yine başlıyorum sorulara bir yandan. Tükettiğin ömrün son gününe geldiğinde yapılacaklar listen yine bu kadar kalabalık olur mu acaba diye aklımdan bir yığın soru geçiyor. Hayatı doğru yaşamak, mutlu yaşamak bunlardan çok daha önemli. O güne geldiğinde ve kendine sorduğunda "keşke" "iyi ki" değerlendirmesi yaptığında çoğunluktaysa iyi kilerin, o zaman yaşamışsındır en doğru hayatı.

Yine ünlü bir düşünürün sözü geliyor aklıma; "sen hiç cenazesinin ardından nakliye aracı giden ölü gördün mü?" Evet istediğin gibi yaşamak herşeyin üstünde o zaman. Hırpalanmadan, yorulmadan umudunu yitirmemek, hüzünlerini kısa tutup, mutluluklarını çoğaltabilmek ve kendi istediğin gibi yaşayabilmek. Düzenin bir parçası olmadan, başkalarının doğrularına aldırmadan, senle bağdaşan cümleleri seçip, doğruya kendin karar verebilmek. Yaptığın herşeyi kırk kişinin onayına sunmadan, içinden geldiği gibi davranabilmek. Ayıp olacak diye kahkahana volum ayarı yapmadan, içindeki tüm hüzünlerini en yüksek sesinle dışarı atabilmek.

En doğru hayat kendi bildiğin çizgide ilerleyebilmek. Akılı ve mantığı önce ben nasıl mutlu olurum? diyerek yönlendirmek. Ve herşeyin başı ne istediğini bilmek. Şimdi düşündüğümde vazgeçmişliklerim bir bir gözümün önünde. Çok genç hayata bir yığın vazgeçmişlik sığdırıyor insan. Ve iyi ki diyebiliyor bir zaman üzüldüklerine. Geçmişten sadece birkaç şeye ihtiyaç duyuyor hatırlamak için. O da en sevdiği, en mutlu olduğu anlar oluyor. Öyleyse geleceğe mutlu anlar hazırlamak şimdinin önemi. Hatırlanası güzel anılar yaşamak. Ve birgün aklında yer eden şeylere baktığında o an a geri dönmeyi böyle yürekten istemek.

Kırmızı hırkamın içindeyken de mutluymuşum meğer. Neden özenmişim ki, bu kadar yoğun bir şekilde büyüme arzuma neden heveslenmişim acaba? Birkaç sene sonra da bugün mü daha değerli olacak? En güzeli şimdinin getirilerini kabullenerek, bugünü severek doyasıya yaşamak. Yoksa bugünde özlenecek yarın geldiğinde.

Kırmızı hırkam gibi, bukleli kahküllerim, mutlu çocukluğum gibi....

 
Toplam blog
: 670
: 1923
Kayıt tarihi
: 19.12.10
 
 

İstanbul doğumlu. Kuantum Yaşam Koçu. EFT, NLP, ETKİLİ İLETİŞİM, BEDEN DİLİ gibi bir çok konuda e..