Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '11

 
Kategori
Siyaset
 

Palmer raporu: "İsrail meşru mudafa yaparken kasti olmaksızın savunma sınırını aşmış!"

Palmer raporu: "İsrail meşru mudafa yaparken kasti olmaksızın savunma sınırını aşmış!"
 

İsrail'in BM Palmer raporunu hemen kabullenmesi başlığı doğrulamaktadır. Palmer raporunun siyasi saikle, İsrail'i haklı çıkarma güdüsüyle hazırlandığı anlaşılmaktadır. Devletler hukukunda ve uluslararası olaylarda şimdiye kadar yaşadığımız çifte standartlardan pek muhtemeldir ki; Yeni Zelanda eski Başbakanı Geoffrey Palmer ve Kolombiya eski Devlet Başkanı Alvaro Uribe'yi rapor için görevlendiren irade, böyle bir raporun hazırlanacağından emindiler. Yani onlar için herhangi bir sürpriz söz konusu değildir. 

Ama bir taraftan da sureti haktan gözükerek uluslararası topluma tarafsızlık ve objektiflik duygusu aşılanmalıydı. Ayrıca Türkiye'nin son yıllarda yükselişe geçen bölgedeki etkinliği ve vazgeçilmezliği sebebiyle onun da gönlü alınmalıydı. Ve ortaya çıkan sonuç: "Ne şiş yansın ne kebap, ama İsrail çok az yansın". 

Türkiye'ye "şiş" dersek, Palmer raporunda şişle, yani savunma sınırlarının aşılması ile ilgili şunlar var: 

- İsrail'in gemiye indirme yapmadan önceki son uyarısı olaydan 2 saat önce gerçekleşti. Son uyarı olmadan Mavi Marmara'ya yapılan müdahale aşırı ve mantık dışıydı. Şiddet içermeyen bir takım önlemler uygulanabilirdi. 

- Operasyonda meydana gelen ölümler ve yaralamalar kabul edilemez. İsrail hükümeti dokuz kişinin ölümüyle ve özellikle ölümlerin yakın mesafeden ve arkadan defalarca kez ateş edilmesiyle gerçekleşmiş olmasıyla ilgili tatmin edici bir açıklama yapma konusunda başarısız olmuştur. 

- Operasyon bittiğinde İsrailli yetkililer sınır dışı edilmeyi bekleyen gönüllülere kötü muamelede bulundular. Yolcuları korkutma, kişisel eşyalarına zorla el koyma ve elçilik yardımı almaları engellendi. 

- Operasyon mağdurlarına uygun dille üzüntü ifade edilmelidir. Ayrıca iki ülkenin anlaşacağı bir tazminat da ödenmelidir. 

Şimdi de Palmer raporunun "Kebap yanmasın ama İsrail çok az yansın"la, yani meşru mudafa ile ilgili bölümlerine bakalım: 

- İsrail, Gazze'de insani sorumluluklarını yerine getiriyor. Ambargo Gazze halkının toplu cezalandırılması anlamına gelmiyor. 

- Gazze'deki silahlı örgütler İsrail için gerçek bir tehdit oluşturmaktadır ve İsrail'in Gazze'ye deniz yoluyla silah girişini engellemek için ambargo uygulamaya yasal olarak hakkı vardır. Söz konusu abluka uluslarası yasalarla da bağdaşmaktadır. 

- Mavi Marmara ablukayı aşmak konusunda pervasız davrandı. ve organizatörlerin özellikle de İHH'nın gerçek amaçları konusunda şüpheler bulunuyor. 

- İsrail askerleri Mavi Marmara'daki bir grup yolcu tarafından organize edilmiş şiddetli bir direnişle karşılaşınca kendilerini savunmak için güç uygulama yoluna gitti.  

Bu raporun doğru olduğunu varsayarak özetlemeye kalksak ne demeliyiz? Gazze'de her şey güllük gülistanlikken durduk yerde birileri İsrail'in yasal abluka hakkını delmek için harekete geçiyor, İsrail de bunu önlemeye çalışırken aşırı direnişle karşılaşıyor ve saldırmaya mecbur kalıyor, ama saldırıken ipin ucunu biraz kaçırıyor! 

Oysa durum hiç de böyle değildir; Palmer raporu gerçekler ve uluslararası hukukla bağdaşmamaktadır. Şimdi de bu raporla ilgili karşı görüşlerimi arzediyorum: 

1- Gazze'ye uygulanan deniz ablukası ve Mısır kapısının da kapatılması sonucu Gazze şehri dış dünyayla tecrit edilmiş ve Gazze halkı adeta açlığa mahküm edilmiştir. Gazze halkı demokratik tercihini kullandı diye açıkça cezalandırılmıştır. Gemiler silah değil insani yardım malzemeleri taşıyorlardı. Herhalde bunu fantezi olsun diye yapmıyorlardı. Gazze de biraz acıma duygusu olan herkesin vicdanlarını sızlatan gerçek bir insanlık dramı yaşanmaktaydı 

2- Palmer raporunu hazırlayanlar, görev ve yetki sınırlarını aşmak suretiyle, BM İnsan Hakları Konseyi'nin kararına aykırı olarak, Gazze ablukasının yasal olduğunu iddia etmektedirler. BM İnsan Hakları Konseyi Gazze ablukasının uluslararası hukuka aykırı olduğunu açık bir şekilde onaylamıştır.  

3- Mavi Marmara gemisi uluslararası sularda seyrederken İsrail'in saldırısına uğramıştır. Yani olay uluslararası sularda meydana gelmiştir.  

4- Palmer raporu kendi içinde de açık bir çelişkiyi içermektedir. Raporun bir yerinde, bir grup yolcu tarafından organize edilmiş aşırı bir direnişle karşılaşıldı denilirken başka bir yerinde de, ölümlerin yakın mesafeden ve arkadan defalarca kez ateş edilmesiyle gerçekleştiği söylenmektedir. Arkasını dönen insanlar nasıl aşırı direniş göstermiş olabilirler? 

5- Rapor, gemide hiç silah bulunmamasına değinmemektedir. Silahsız insanlara karşı silah kullanılmıştır. 

6- Hukukta subjektiflik olamaz. İHH'nın gerçek amaçlarının başka olduğu hangi somut delile dayanmaktadır.  

Palmer raporunu hukuk diliyle tercüme etmek istersek, "İsrail meşru mudafa yaparken kasti olmaksızın savunma sınırını aşmıştır" demek istemektedir. Bu, ceza davalarında cinayeti işlediği sabit olmuş sanık avukatlarının müvekkillerini kasten adam öldürme cezasından kurtarabilmek için hep baş vurdukları bir savunma yoludur. 

Benim raporla ilgili karşı görüşlerimden de anlaşılacağı gibi olay açıkça "kasten adam öldürme"dir. Belki cezayı biraz hafifletecek "tahrik" söz konusu olabilir. Bu raporla Geoffrey Palmer ve Alvaro Uribe, yine açıkça sanık avukatlığına soyunmuşlardır. 

Mavi Marmara gemisinde silahsız ve savunmasız insanlara karşı düpedüz ve hünharca cinayet işlenmiştir. Ama Palmer raporundan anlaşılıyor ki uluslararası güçler sanık İsrail'i kurtarmak istemektedirler. Şimdiye kadar genellikle güçlünün yanında olan uluslararası hukuk, bir kez daha adalet ve hakkaniyet sınavından geçecektir. 

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..