Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Paradigmaların gücü

Thomas S. Kuhn paradigma kavramını 25 yıl önce ‘Bilimsel Devrimlerin Yapısı’’ ile tanıttı. Bilimsel bir tarihçi olan Kuhn, paradigmaları olası sonuçlara bakış ve tahmin olarak yorumladı. Bilimsel paradigmalar, ‘’gerçek bilimsel pratiklerin kabul edilmiş ve beraberinde kanun, teori, uygulama ve enstrümasyonu da içeren örnekleridir...bilimsel pratiğin tutarlı geleneklerinin parçalar halinde dağıldığı modeller temin eder.’’ şeklinde yazmıştı.

Joel Artur Barker, ‘’Gelecek Sınır: Başarının Yeni Kurallarını Keşfetme’’ adlı kitabında, paradigma kavramını şirketler dünyasına başarıyla anlatmıştır.

Genel bakış açısıyla paradigma, belli sınırlar yaratarak nasıl davranacağımızı söyleyen bir kurallar bütünü, yönetmelikler ya da prosedürlerdir.

Paradigma, içinden bakarak gerçeklerimizi ve seçeneklerimizi algılayıp yorumladığımız bir süzgeçtir. Örneğin; kırmızı gözlüklerle doğmuş olsaydınız, baktığınız her şey kırmızı görünürdü. Ama yeşil gözlüklü bir adamla karşılaştığınızı düşünün. Onun dünyayı sizden farklı gördüğünü bilemezdiniz. Çünkü gördüğünüz her şey kırmızı olurdu. Her biriniz gerçekliği farklı biçimde deneyimler ve bunun farkında olmazdınız. Siz dünyanın kırmızı olduğunu söylerken o da yeşil olduğunu söyleyecektir.

Peki kim haklı? Bu, anlaşmazlıklara, çatışmalara ve hatta savaşlara bile yol açabilir. Her ikiniz de haklı olduğunuza inanırsınız. Sınırlı bilinç üzerinden düşünüldüğü zaman da ise bu doğrudur.

İster Wall-Mart ya da IBM olsun, ister ABD ya da Güney Amerika olsun her kültürün bir paradigma içerdiğini görürsünüz. Çocukların nasıl yetiştirilmesi, hangi değerlerin önemli olduğu ya da ilişkilerin nasıl yaşanması gerektiği ile ilgili paradigmalara şahit oluruz.

Paradigma bir tahta oyunu gibidir. Tahtanın doğası gereği oyun alanını sınırlayan çizgiler vardır. Satrancı ele alalım. Satrancın bir dizi katı kuralları vardır. Kazanabilmek için bir strateji planlamalı, biraz esnek olmalı ve doğru hareket etmelisiniz. Eğer kuralların dışına çıkmaya çalışırsanız diskalifiye olursunuz.

1970’lerin ortasında Marily Ferguson, Joseph Campbell ve genetik uzmanı Richard Bandler gibi konuşmacıların katıldığı bir kongrede, ünlü hipnoz terapisti Milton Erickson’un ve hümanist psikolog ve öğretmen Jean Houston’un teknikleri üzerine çalışıldıktan sonra, Bandler ve dilbilimci Prof. John Grinder kendi deyişleriyle Neuro Linguistic Programming ya da NLP adını verdikleri bir felsefe geliştirdiler. Bandler ve Grinder davranışlarımızın bir inanç sisteminden geldiğine ve doğru gereçleri seçerek herhangi bir davranışımızı değiştirebileceğimize inanıyor.

Bandler,  haritaları paradigma için bir metafor olarak kullandı. Ona göre, hepimizin taşıdığı kendi haritaları vardır. Onlar dünyayı nasıl gördüğümüzü yorumluyor; dünyanın nasıl olduğunu ve olabileceğini gösteriyor. Dünyanın ve etrafımızdaki her şeyin haritaları bize gerçekliğimizi sağlıyor. Olması gerekenin haritaları da yargılarımızı yaratıyor.

Haritalarımız; olayların, ailelerimizin inançlarının, gruplarımızın, öğretmenlerimizin, dini liderlerimizin, çevremizdeki elementlerin ve genetiğin sonuçlarıdır. Kimi haritaları değiştirebilir kimileri de değiştiremeyiz.

Ancak, hiçbir harita belirli bir bölge değildir, daha çok bölgenin basit bir sunumudur. Alfred Korzybski, ‘’ Bilim ve Akıllılık’’ da ‘’Haritaların önemli özellikleri not edilmelidir. Bir harita sunduğu bölgenin kendisi değildir, ama doğruysa bölgeyle benzer bir yapıya sahiptir ki bu da yaralılığını açıklar,’’der.

Bir harita asla ‘’gerçek’’ değildir. Ve eğer harita hatalıysa kaybolabilirsiniz.

New York’da olduğunuzu düşünün. Greenwich Village’deki belirli bir noktayı bulmak istiyorsunuz. Size Liman Otoritesi Otobüs Terminali’nden bir harita verildi. Yolunuza gönderildiniz. Ama denedikçe daha çok kayboldunuz. Hayal kırıklığına uğradınız, kızgınsınız ve korkuyorsunuz.

Öncelikle kendinizde bir hata olduğunu düşünüyorsunuz. Birden bir zamanlar olumlu düşünceyle ilgili okuduğunuz kitap aklınıza geliyor. Daha çok deneyin, ısrar edin, olumlu düşünün ve gülümseyin. Ama bu işe yaramıyor. Bu sadece kendinizi daha suçlu hissetmenize neden oluyor.

Sonunda söz konusu yere yön sorarak varıyorsunuz ve haritacının hata yaptığını fark ediyorsunuz. Sarf ettiğiniz tüm enerji; sizin olumlu düşünme, beceriklilik, ısrar, bağlılık ya da zeka eksikliğinizden değil, harita yüzünden boşa harcanmıştı.

Deneyimlerimizi zihinsel haritalar aracılığıyla doğruluklarını sorgulamadan yorumlarız. Olaylara bakış şeklimizin onların gerçekte olabileceği tek yol olmadığını değil, olmaları gerektiği şeklini varsaymak doğaldır. Davranışlarımız, seçimlerimiz ve hareketlerimiz bu temel varsayımdan yola çıkar. Dünyayı olduğu gibi değil, olduğumuz gibi görürüz.      

Bir olasılık bilincinize bir kez ulaştıktan sonra, bir daha asla tamamen yok olmaz. İşte bu paradigma değişiminin gücüdür. Görünmeyen görünür hale gelir. Asla var olmuyormuş gibi görünen olasılıkları öne çıkarmak kesinlikle bir sihirdir. 

 
Toplam blog
: 16
: 915
Kayıt tarihi
: 18.06.09
 
 

Beykent Üniversitesi Uluslararsı Ticaret bölümde okuyan lisans öğrencisiyim. Kendi bölümümle ilgili ..