- Kategori
- Gezi - Tatil
Paris - Fransa

15 Ocak 2011 Cumartesi
Fransa - Paris 2009
Paris, Romantizm, Aşk ve Sanat
Uzunca verdiğim aradan sonra son bir hafta da yeterli vakti bulduğum için yazılarımı sıralayıp fazla bulamadığım bu anları değerlendirmek istedim. 2009 yazında yaptığım Fransa turu ile alakalı birçok yazı yazmıştım özellikle de Güney Fransa; ancak Paris için bir türlü vakit bulamamıştım. Sevgili Ebru Hanım ın güzel Paris yazısı beni şevke getirdi ve onun anlattıklarına birşeyler eklemek istedim.
Güney Fransa turumu St. Raphael de bitirmiş ve Paris için aldığım hızlı tren biletinin saatinin bir an önce gelmesini bekliyordum, çünkü her zaman hayalini kurduğum şehre doğru yola çıkacaktım. Eski Fransız filmleri, izlediğim tanıtıcı programlar, Attila İlhan ın Paris anıları, Henry Miller'ın Paris i derken bu şehir bende inanılmaz bir çekim yaratmıştı. Sabah 9:30 gelen trene bindim ve St. Raphael den normalde araba ile 10 saatte varılan Paris yolunu 5 saat gibi kısa bir zamanda hızlı tren ile katettim. Gitmek isteyenlere duyurulur. Hızlı treni kullanmak çok mantıklı çünkü uzun yol yorgunluğunu minimum a indirmek için iyi bir seçenek. Trenin camından gördüğüm köyler, çiftçiler, kasabalar beni derin düşüncelere sevk etti çünkü köylerde bile bankamatik, postahane, hastaneler gördüm ayrıca hepsinin yolları asfaltlı, çevre düzenlemesi harika, sokakları süsleyen çiçekler ve evlerin mimarisi müthişti. Sonra ülkemin alması gereken çok yol ve ders var diyerek içimi geçirdim.
Tren 14:30 civarında Gar de Lyon a ulaştı ve benimde Paris maceram böylelikle başlamış oldu. Gar de Lyon dan taksi ile kuzenimin 15. Paris teki evine doğru yola çıktım onları Güney Fransa da yazlıklarında bıraktığım için bir hafta yalnız başıma Paris le teketek bir alışverişe başlayacaktım. Ben Paris ten sanat, kültür, romantizm, mimari, yemekler ve yaşam hakkında birşeyler alacaktım o da karşılığında paramı; ama buna fazlasıyla değecek bir şehir olduğunu daha ilk gün anladım.
Şehir deki mimari o kadar müthişti ki gözlerimi hangi sokağa girsem binalardan alamıyordum.Kuzenimin mutfak camından Eyfel kulesi gözüktüğü için haritaya ya da internete gerek duymadan yola çıktım ve bana göre muhteşem, Fransızlara göre sadece bir demir yığını olan kuleye ulaştım
.
Eyfel Kulesi nin yapımına 1887 yılında başlanmış ve 1889 yılında açılışı yapılmıştır. Adını yapımını gerçekleştiren Gustave Eiffel den alır. Fransız devriminin 100. yılı kutlamaları adına yapılmış ama yıllar geçtikçe Fransa nın sembolü haline gelmiştir. Yılda 6 milyon turist çekmekte ve bugüne kadar toplam ziyaretçi sayısının 200 milyonu bulduğu tahmin edilmektedir. Aslında kulenin mimarı bilindiği üzere Gustave Eiffel değil onun şirketinin mimarlarından Stephen Sauvestre dir. Kulenin maliyeti Eiffel in tahminlerinden 1 milyon frank fazla olunca maddi sıkıntı yaşanmış ancak açılışından itibaren 5 ay içerinde kuleyi 1.9 milyon kişi ziyaret edince masrafların 3/4 çıkarılmıştır. 3000 işçi 26 ay boyunca 18.038 adet demiri 2, 5 milyon perçinle bir araya getirmiş ve kulenin yapımında hiç ölüm vakası yaşanmamış olması ilgi çekicidir.
Eyfel manzaraları...
Eyfel den Champs Elysees Meydanı...
Eyfel gezisinden hemen sonra Seine Nehri nin kıyısından bot turuna katılıyorum. Şehirde gezilmesi gereken birçok tarihi mekan nehrin kıyısında ve bot ile ulaşım son derece mantıklı. Bir defa bilet aldığınız zaman duraklarda inip, mekanları gezip daha sonra her 15 dk.da bir geçen botlarla diğer yerlere ulaşımınızı kolayca sağlayabiliyorsunuz. Sırada ki durağım Orsay Müzesi.
Bina 1900 lü yılların hemen başında inşa edilmiştir ve aslında bir tren garıdır. İçerisinde resimler, Fransız Kültürü ne ait mobilyalar, heykeller ve fotoğraflar bulunur.
İnternetten Alıntı...
Orsay Müzesi nden çıktıktan sonra tekrar bota binip Notre Dame Kathedrali ne doğru yola çıkıyorum gerçekten o da inanılmaz bir yapıt.
Fransız Gotik Mimarisi nin en önemli eserlerinden bir olan kathedral Meryem Ana ya ithafen yapılmıştır. İçerisinde bulunan heykeller ve işlemeli camlar görülmeye değerdir.
Giriş Kapısı...
Notre Dame Kathedrali ni de gezdikten sonra bir an önce Louvre Müzesine ulaşmayı istiyorum ama müzenin tamamını gezebilmek için neredeyse 7 gün gerekmekteymiş bende sadece Paris te bir hafta kalacağım için belli başlı bölümlerini gezebildim, bir daha ki sefere daha detaylı olarak dolaşmayı umuyorum.
Müzenin kuruluş tarihi 1793 tür ve Fransa da açılan ilk devlet müzesidir. Müze 7 ana bölümden oluşmaktadır. İlginç bir anekdot bu kocaman saray ilk yapıldığında içerisine tuvalet yapılmamıştır. Herhalde o zaman ki Fransız temizlik anlayışı hakkında biraz fikir sahibi olmuşsunuzdur. İçerisinde bulunan eserlerden en ünlüsü Leonardo Da Vinci nin Mona Lisa tablosudur.
Müzenin tavanı...
Yanına fazla yaklaştırmadıkları için ve önünde flaşlardan etkilenmemesi için renkli bir cam olduğundan resim biraz kötü çıktı ama idare eder herhalde...
Bu heykellerin çoğunun Anadolu dan getirildiği hemen önlerinde ki formlarda yazmakta bunu görmekte beni üzmedi değil. Müze ile alakalı o kadar çok fotoğraf var ki hangisini koyacağımı inanın şaşırdım ama bu kadarı kafi sanırım.Biraz da dışarıyı gezelim.
Magdalena Kilisesi
Zafer Takı na çıkan bu cadde de dünyanın en lüks markalarının mağazalarını bulabilir, muhteşem restaurantlar da yemek yiyebilirsiniz.
Zafer Takı.
Charles De Gaulle Meydanı nda bulunan Zafer Takı 12 tane caddenin birleştiği yerin tam ortasındadır.Yüksekliği 49 metredir. 1806 yılında Napolyon Bonaparte tarafından yaptırılmaya başlanmış 1836 yılında da yapımı sona ermiştir. Anıtın altında I. Dünya Savaşı nda ölen askerler için temsili bir mezar bulunmaktadır ve mezarın başında ki ateş 1923 yılından bu yana yanmaktadır.
Yeni Paris...
Saat başları yapılan ışık şovları...
Tabi ki Paris e gelipte Versay Sarayı nı görmeden gitmek olmazdı.
Versay Sarayı Paris e tren le 40-45 dk. uzaklıkta ki Versay Kasabası nda bulunmaktadır.Sarayın yapımına 13.yy da başlanmış ancak son şeklini alması 18.yy ı bulmuştur.Saray şuan da müze olarak kullanılmaktadır.Tarihte Versay Anlaşması olarak bilinen anlaşma burada imzalanmıştır. Muazzam güzellikte bir bahçesi vardır ki Paris e uğrayan arkadaşlarımıza bu sarayı görmeden gitmemelerini tavsiye ediyorum. Ben gittiğimde tadilatta olduğu için içeri girişe müsade edilmemişti.
Paris le alakalı yazımın sonlarına yaklaşırken Sacre Coeur Bazilikası na çıkan bir terslik yüzünden gidemediğimi ve sadece orayı görebilmek için ilk fırsatta tekrar gideceğimi üzülerek belirtmek isterim. Bunların dışında Paris te birçok güzel restorana rastlayabilirsiniz. Muhteşem Fransız Mutfağı nın örneklerinden tatmak güzel olacaktır. Yalnız menülerle alakalı sıkıntı yaşabilirsiniz eğer Fransızca bilmiyorsanız, çünkü İngilizce menü yok gibi birşey daha doğrusu Fransa da İngilizce yok gibi. Yemeklerin yanısıra eşsiz Fransız şaraplarından tadabilirsiniz. Bunun için küçük bir tavsiye ev yapımı şaraplardan istemeniz neredeyse her restoranda bulumakta, şarabın ne kadar kaliteli olduğunu göreceksiniz. Mesela ben kuzenimin evinin olduğu Convention Caddesi nde Dupont adında bir restoran keşfetmiştim ve kendi ürettikleri beyaz şaraptan neredeyse her akşam bir şişe mutlaka içiyordum çünkü tadı gerçekten inanılmazdı. Buradan adım şarapçıya çıkmasın eminim sizde denediğinizde hak vereceksiniz.
Bir başka yazı da görüşmek üzere...
http://www.binrota.com/PageDetail.aspx?PageID=29628
Birkan ALTUNYOLLAR.