Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '11

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Park sorunu

Park sorunu
 

“Eskiden birkaç otomobil vardı” derler Çanakkale’de yaşayanlar. 

Ülkemizde bütün kentler, otomobil bolluğundan boğulmuş durumda. 

Her yer otomobil. 

Marka marka. 

Model model. 

Renk renk. 

Son model. 

Külüstür. 

Herkesin arabası kendine. 

Zira bireysel kurtuluşların baş tacı otomobiller. 

Otomobillerde tek başına gidenler. 

Yollarda bekleşenler. 

Kucağında ki çocukla yağmur ve soğukta bekleyen kadınlara aldırmadan gaza basanlar. 

Yaya yürüyen bir ihtiyar. 

Hastaneye yetişemeyen hastalar. 

Çelişki. 

… 

Her taraf otomobil. 

Yol kenarlarındaki bir boşluğa zor sığmış bir otomobil. 

Hiç boşluk yok yol kenarlarında. 

Otomobil. 

Otomobil. 

Kullanma kolaylığı. 

Park sorunu. 

En önemlisi çevre sorunu. 

Hep birlikte boğulma. 

Çanakkale, tam bir otomobil zengini. 

Alabildiğince bir park sorunu var. 

Şehir merkezinde yoğunlaşan otomobiller tam bir sorun. 

İnsanlar bir yol bulursa geçip gidebiliyor, araçların arasından. 

Bazen de otomobillerden, gidecek geçecek yol kalmıyor. 

Diyelim valilikte bir işiniz var. 

İvediliği var işinizin. Zamanla yarışıyorsunuz. 

Geliyorsunuz, ”Halk Bahçesi’nin” oralara bir yere. 

Boş bir yer bulursanız şanslısınız. Bir şapkalı ve çantalı geliyor. Size bir park ücreti kesiyor. 

2 lira, 3 lira, 4 lira. 

5 lira. 

10 lira. 

10 lira var mı? 

Var! (Az sonra) 

Bilmem ne spor yararına. 

Ortada sporda yok. 

Yol devletin. 

Yol bu yol! 

Herkesin yolu kullanma hakkı var. 

Kaldırımları vatandaşın kullanma hakkı var. 

Yaya kaldırımları “oto park” olmuş. 

Vatandaş yolsuz. 

Aracınızı durdurdunuz. Peşin ödeyin park ücretini. 

İki ekmek parası. 

Bana ne hizmeti veriyorsunuz da, bu parayı alıyorsunuz? 

Hizmet yok. 

Yık parayı, soru sorma. 

Olur? 

Buldunuz vatandaşı soğan soyar gibi halledin. 

Okul bahçeleri de park yeri olmuş. 

Bir okul müdürü ya da öğretmen bir okul bahçesine “bedava” park edemez. 

Parayı ver, gerisi önemli değil. 

Birde dükkânının önünü parselleyen esnaflar var. 

İki işaretle, kimseye yerlerini kaptırmıyorlar. 

Aracınızı durdurursanız, zor durumda kalma durumlarınız da olabilir. 

Çanakkale’nin dışına doğru park sorunu azalıyor. 

Stadyumun oralarda, park yeri bulmak mümkün. 

İlgilenenlere benden bir kıyak olsun. 

“Yürüyüverin çarşının göbine kada beyav! Ayanız mı aşincek?” 

* 

Bu park paralarıyla, bir okul yapsınlar. 

Adına da “Park İlköğretim Okulu” desinler. 

Gelsinler benden, saati 5 lira park ücreti alsınlar. 

Para alıyorlar da hizmet yok. 

Zoruma giden davranışlarda olmuyor değil. 

Uçakla İstanbul’a gittim, 13 öğrenciyle. 

Sağolsunlar, ”Gestaş” şirketinin bir hizmetiydi bu, Çanakkale merkezindeki okullara. (Daha sonra bir yazı yazacağım, bu kültür hizmetiyle ilgili) 

15 gidiş, 15 dönüş 30 uçak bileti. 

Sabah 06.15’te havaalanına geldim. 

Bir öğretmen arkadaşla, çocukları beklemeye başladık. 

Arabamı “park” yazan yere çektim. Birisi; “araban kalsın, 2, 5 lira gibi bir ücret alırlar” dedi. 

“Önemli değil. 2, 5 lira veririz beyav!” 

“Park ücretlidir” diye bir uyarıda görmedim. 

Gece saat 23.30 gibi Çanakkale’ye döndük. 

Çocukları ailelerine teslim ettik. 

Arkadaşı bir tanıdığı aldı gitti. 

Aracımı park ettiğim yerden aldım. Bir öğrencimde benimle geliyor. Kepez’de ailesine teslim edeceğim. 

Çıkışa yöneldim. 

Bir küçük kulübenin önünde bir adam yola aykırlandı. 

Kısacası yolumu kesti. 

Abartmıyorum. Park ücreti dedi. Şaşırdım, kaç lira dedim. 10 lira dedi. 

Hayda. 

Saat 6.00 ile 23.00 arası bir yere durdurduk arabayı. 

10 lira. 

10 lira benim için çok para. 

Ben Havayollarının yolcusu olarak, 15 kişiden sorumlu birisi olarak, mecburum araçla gelmeye, havaalanı önünde beklemeye. 

Bu güne kadar böyle bir park ücreti ödemedim. 

Tipsiz ve ukala adama, “keser misin makbuzu mu?” dedim. 

Adam; ”Önce para” dedi. 

Verdim parayı. 

Aldım makbuzu. 

“İyi geceler” dedim. 

Adam öküz, ses çıkarmadı, yüzüme bile bakmadı. 

Bir park ücreti, bir günlük çalışmanın yarısı. 

Bir günlük bir ailenin yiyecek parası. 

Sadece boş bir alanda bekleyen otomobile kesilen para. 

Ne hizmet ettiler bana? 

Hiç. 

Bizden Havayolları para kazandı. 

Arabam soyulsaydı, kesin muhatap bulamazdım. 

O kadar güzel geçen İstanbul gezim, park ücreti yüzünden duman oldu gitti. 

Bir “sinir küpü” olarak eve girdim. 

“Park” kelimesini duyunca şekerim yükseliyor. 

Sahi, bu park ücretini tespit etmenin, bir formülü, bir ölçüsü var mı? 

 

 

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..