Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mayıs '11

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Paşanın şifresi ve gizli üssün girişi

Paşanın şifresi ve gizli üssün girişi
 

İşte bütün şifre hikayesi bu terihi çeşme üzerinde dönüyor... Herkesin önünde ama gören yok!


Geçenlerde bir arkadaşımla Atatürk Parkında yeni açılan çay ocağında oturmuş çevremizi seyrediyorduk. Çocukken çevresinde koşup oynadığım elips şeklindeki, demir korkuluklarla çevrili havuzu hatırladım. Biraz ilerisinde yol boyunca sıralanmış akasyaları birkaç yıl önce kesenler aklıma geldi. Arkadaşıma: “Keşke şimdi Fatih Sultan Mehmet, Padişah olsaydı.” Dedim. Bunu duyup nedenini sorduğunda ona: “O’nun ağaç kesenlerin kafalarını kestiğini bilmiyor musun?” Dediğimde gülüştük. Sohbetin konusu birden Çorlu oluverdi: 

Çocukluğumda Çorlu, küçük bir kasabaydı. (Bu lafı genelde 80 yaşındaki birisi söyler. Ama Çorlu’lar için durum farklı. Hormonlu büyüme sayesinde 30-32 yaşında biri bile hatırladığı son 20 yıl için “çocukluğumda küçük bir kasabaydı” diyebilir.) O gün için de, büyük yerleşim yerlerinden biriydi, ama şimdiki beldelerin görüntüsünden pek de büyük değildi. Bütün iş hayatı Atatürk Meydanı, Cumhuriyet Meydanı ve Borsa Meydanı çevresinde ve bunların birbirine bağlandığı sokaklarda yoğunlaşmıştı. (Bu arada -eski- sanayi sitesini de unutmamak gerekir.) 

Şimdi ise, bazı semtlerini hiç bilmediğim, çılgınca büyüyen, tanıyamadığım bir ucubelik halini almış durumda. Lise yıllarımda kasaba ile iç içe olan bağların yok edilmesine bizzat şahit oldum. Dünyanın modern bir ülkesinde olsak; bu tür güzellikler; özel yasalar ve koruma sistemleri üretilerek muhafaza edilir. Mesela Yunanistan, İtalya, Macaristan gibi ülkelerde bir bağcı, kendi bağını devletten izin almadan sökecek, hele bir de o bağın yerine iğrenç beton yığınları dikecek! Vay, vay, vay… Adamı Aziz Nesin’in “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” hikayesinde anlattığı adamdan beter ederler. Hapis garanti de gerisini bilemem. O bağcı hapisten çıkar, evine döner ama, kendi halkı, sanki namussuzluk yapmış gibi dışlar, kovar! (Gerçi bizde namussuzlar saygı görüyor. Ama oralara girmeyelim.) 

Ben ilk okula başlayacağım zaman yeni açıldığı için Hanife Şefik Celep İlkokuluna gittim. (İlk öğrencilerinden biriyim.) Ama evimiz çarşının içinde olduğu için mahallemdeki çocukların çoğu Şuceattin İlkokuluna gidiyordu. Hep onun bahçesinde oynardık. Mesela 12 Eylül darbesini o okulun briket duvarının üzerinden oturup çarşıda dolaşan tankları seyrederek karşıladık. Bu okulu, hormonlu kasabamızın belediyesine bina yeri açmak için yıktılar. Pek eski, ‘tarihi’ olabilecek bir bina değildi. Ama yine de kasabamızın en eski binalarından biriydi. Tam karşısındaki eski ortaokul binasını da yıktılar. Yerine ‘ilave’ iş merkezi yaptılar. O köşelerden birinde kocaman bir hamam vardı. Ben bilmiyorum; asıl hamam Cumhuriyet Meydanının orta yerindeymiş. Tarihi bir bina imiş. Yıkılması sırasında Roma Dönemi temelleri de çıkmış ama hemen örtüp başlarına ‘tarihi’ bir dert almadan savuşturmuşlar. Yarım asırlık mesele... 

Anlatmaya çalıştığım o ki 20nci yüzyılın son çeyreğinde bizim kasabaya Moğol İstilası benzeri bir saldırı olmuş. Ne var, ne yok düzleyip geçmiş. Kimse söylemiyor ama bu istilacıların gizemini, şifresini çözmek gerekiyor. İstilacıları gören de duyan da yok ama kesinlikle böyle bir istila var! Taş üstünde taş bırakmayan bu büyük yağmayı Moğollar yapmadıysa kim yaptı? Cengiz han geldi yaptı! İşte bu kadar! 

Yağmacılar kasabanın üzerinden geçtikten sonra tarihi 50 yıldan eski hiç bir şey bırakmamışlar. Bunu yaparken de; han, hamam, okul demeden kazmayı vurmuşlar! Arkadaşım 50 yıl deyince ben itiraz ettim: “Çarşının orta yerinde binlerce yıllık yapılar var. Bunu bana birkaç gün önce bu parkta, aynı yerde otururken bir dostum söyledi.” Dedim. Kolundan tutup kaldırdım. Hızlı adımlarla çarşıya doğru yürümeye başladık. Yolda giderken de bana: “Neredeymiş bu binlerce yıllık eser ya?!” Diyerek pek de inanmaz bir ağız ile sitem ediyordu. Çarşı ortasında kesilmeden, kurumadan, hayatta kalmayı başaran meşhur Paşa Ağacının yanına geldik. Ağaca PAŞA ismini vermemin nedeni; hem ağaç düşmanı bir kasabada cüssesine rağmen -baltalı canavarların- gözünden kaçmış olması, hem de yanındaki çeşmenin Çorlu’nun ‘değer bilir’ ilgili ve yetkililerince pek bir önemseniyor olmasından. Hemen tarihi bir arka plan uydurdum: Çeşme o ağacın koruyucusu! Ağaç da çeşmenin gölgeleyicisi! (Vayy, Şeyh Galip hikayesi gibi oldu bu yaa!) Eee, çeşmeye duyulan bu büyük ilgi, yanı başındaki ağacı kıskandırmasın diye ona da biraz iltifat etmek lazım... 

Çeşmenin yanında dolanırken arkadaşım biraz da bıkkın bir şekilde; “Hani? Nerede?” diyen gözlerle bana baktı. Paşa Çeşmesi olarak bilinen çeşme aslında Çorlunun ilk belediye başkanı Hacı Süleyman Ağa yada aynı isimdeki kişi tarafından 1803 yılında yaptırılmış. Ama çeşmede binlerce yıllık bir eserden alınma (sökülme) mermerler kullanılmış. Çeşmenin karşısında durunca bize göre sağ taraftaki ‘testilik’ denilen setin üstünde -duvara gömülü kısma doğru- Eski Yunana ait kelimeler ve işaretler var! Üzerleri sıva artıkları ile biraz kirli. (Çeşmenin tarihi ile ilgili bilgileri Ferize Şen BALKI’nın Çorlu Ticaret ve Sanayi Odasının Mart 2011 sayılı Gazetesinde yayınlanan yazısından aldım.) 

Ben, arkadaşıma bu işaretleri gösterirken: “Bu şifreyi çözersek yer altındaki gizli uzay üssüne giden asansörün kapısı açılıyor. Biz de o asansöre binip, yerin kilometrelerce altındaki uzay üssüne inebileceğiz. O uzay üssü; Ayın karanlık yüzündeki uzay kolonisine gitmemizi sağlayacak. Bu koloni; kirlilikten ölmek üzere olan kasaba sakinleri için kuruldu. Trakya iyice pisliğe gömülünce bizi kurtarıp oraya götürecekler!” Dedim. Garibim, beni ciddi, ciddi dinledikten sonra: “Abi sen çözmüşsündür! Yoksa bunu bana göstermezdin!” Demez mi! 

Anlayacağınız o ki; bizler ta 1800’lü yıllarda bile bu kasabayı yıkmaya meyilliymişiz... (Galiba o Moğollar bizleriz!) 

Hep sevgi ile kalın. 

Murat SEVGİ 

Facebook Galeri:
http://www.facebook.com/media/set/fbx/?set=a.227388942416.134790.679942416&l=33305e6cda 

 

 
Toplam blog
: 370
: 1092
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

1969 doğumlu. Tasarımcı, endüstriyel otomasyon sistemleri için yazılım geliştiriyor. Yüksek öğren..