Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '11

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Peri kızının öyküsü

Aşk bir kelebeğin kanadında,

Aşk bir kuşun bakışında,

Aşk bir güvercinin gagasında,

Aşk bir anka kuşunun külünde,
Aşk Gizem’in güzelliğinde,

Aşk Cankat’ın gözlerinde,


Sade, şık ve zarif, ince, hassas ve kibar… Gecenin karanlığını aydınlatan beyaz pürüzsüz teni ve koyu mavi elbisesiyle asaletin göstergesiyle süzülen Çerkez gelininin yanında, asil kanının verdiği güçlü duruşuyla bir damat … Her şeyiyle, her adetiyle davetlilere bir masalı yaşatan nişan töreni, mutluluğa bir adım daha yaklaşılırken takılan yüzüklerin sevinci...


Masallarda anlatılan aşk, eğer iki insanın birbirini tamamlamasıysa en güzel masalı çocuklarına anlatmak için adım atan kuzenimin ‘bir varmış bir yokmuş’u tüm çiftlere örnek olacak şekilde…


Bir varmış, bir yokmuş;


Biri varmış, biri yokmuş…


Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal iken pireler berber iken,Kafkas dağının ardında yaşayan iki genç varmış.


Kafkas dağlarının beyaz pürüzsüz tenli porselen prensesi gönül vermiş bir yiğide. Yiğitte yiğitmiş hani, uzun boylu, çevik bıçkın bir delikanlı… Gel zaman git zaman ne prenses söyleyebilmiş aşkını ne de yiğit açılabilmiş prensese. Kafkas dağlarının ardında yaşayan prenses ulaşılmazmış meğer. Bugüne kadar daha yanına çıkmaya kimse cesaret edememiş, yiğit yanmış aşkından bir çıkar yol düşünmüş… Prensesin en yakınının kulağına üflemiş aşkını, prensesin arkadaşı çok sevinmiş nasıl olur diye günlerce düşünmüş sonra yiğitle prensesi yanyana getirmeye karar vermiş,pırıl pırıl bir havada Kafkas dağlarının eteklerinde üçü beraber yürümüşler, yemyeşil çimlerde oturup saatlerce muhabbet etmişler… Prenseste vurgunmuş bu delikanlıya, ama biraz çekingen, ama biraz mesefeli zamanla alışmışlar birbirilerine. Her şey o kadar hızlı gelişmiş ki, Ferhat’ın Şirin için dağları delmesine, Leyla ile Mecnunun kavuşamamasına inat sıkı sıkı sarılmışlar birbirlerine… Birgün yiğit hadi demiş, prensese “hadi bütün kavuşamayan aşıklara inat koy elini elime, beraber yürüyelim bundan sonra” … Prensesin gözlerinden akan pırıl pırıl damlalar düştüğü yere can vermiş, tohumları yeşertmiş, gökyüzüne kaldırmış, tutmuş yiğidin elini…


Aileler gelmiş bir araya, o tılsımlı sözler söylensin diye oturmuşlar bir saraya, teker teker dökülmüş sözcükler yiğidin amcasının ağzından, “Allah’ın emri, peygamberin kavliyle…” amca durmuş, biraz daha yükseltmiş sesini prensesin dedesine doğru dönüp, “Kızınızı oğlumuza istiyoruz…” O an dünya durmuş, kimse konuşmamış, kuşlar dedeyi dinlemiş, çiçekler yüzlerini dedeye dönmüş, dede buğulu gözleriyle o sözleri mırıldanmış, “Kıyamammm ben onaaa” işte o an dünya sallanmış, Kafkas dağları ağlamış, çiçekler toprağa gömülmüş, kuşlar birbirlerine sarılmış… Birden yağmur yağmaya başlamış, ince ince, yavaş yavaş yağan bir yağmurmuş bu, herkes bu ansızın yağan yağmura doğru gökyüzüne doğru kafasını kaldırmış… Orada biri daha varmış, orada o töreni izleyen biri daha ağlıyormuş sakin sakin, o anda amca bir kerede gökyüzündeki için tekrarlamış tılsımlı sözleri, “Alah’ın emri…” Gökyüzünde ki ise sadece “Kızım” demiş, “Mutlu ol prensesim”…


O anda gün aydınlanmış birden çiçekler tekrar büyümüş, kuşlar tekrar ötüşmeye başlamış, kırk gün kırk gece sürecek kutlamalar başlamış, kokusu tüm Kafkas dağlarını saran yemekler ikram edilmiş, danslar başlamış, narin ayak adımlarıyla sert ritimler buluşmuş. Dağlar yerinden oynamış. Mutluğun sesi kimsenin kulağından silinmemiş…


Gökten üç elma düşmüş,


Biri prensesin,


Biri yiğidin,


Biride bu masalı okuyanların başına…

 

(Onların filmi 29.10.2011'de gösterime girdi... Bir ömür boyu mutluluklar...)

 
Toplam blog
: 58
: 1647
Kayıt tarihi
: 13.05.09
 
 

Marmara Üniversitesi Halkla İlişkiler bölümü öğrencisiyim. Okumak, yazmak ve hayata dair yorumlar ya..