Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Pesimist

Pesimist
 

Öylesine bir akşamdı her zaman olduğu gibi bir farklılığı olmayan ya da bir farklılık yaratılamayacak kadar olağan. Ne bekleyenin ne de beklenenin olduğu, daha doğrusu bekleyenin umutsuzluktan beklemek görevini tam olarak yapamadığı için beklenenin de olamadığı bir akşam. İşte böyle akşamlarda bir mucize bekler umutsuzluğa düşmüş bekleyen, ama filmlerde her saniye olabilecek o şey gerçek hayatta bir türlü olmaz, o da ummakla ummamak arasında bir yerlerde kaybolur, kafasında yalnızlıkla bütünleştirdiği birkaç görüntü onu bu noktada yalnızlıkla başbaşa bırakmaktan beter eder ve sonra bu da yetmezmiş gibi çoğaldıkça çoğalırlar ve sonuçta kalabalıkların arasında yapayalnız kalmışlık yalnızlığın yerini alıverir.

Böyle zamanlarda geçmiş bile güzel görünür, gelecekten bihaber olduğuna göre bu da oldukça mantıklı ancak ciddi ciddi oturup düşünüldüğünde ne kadar saçma düşünceler olduğu da anlaşılır, yalnızlıktan beter bir saçmalık, en büyük yalnızlığın bazen biriyle beraber olduğunu söyleyen sözün doğruluğu bir kez daha anlaşılır. Koridorlardan koşaradım uzaklaşırken nedense bunlar düşünülür ve ne derece kötü durumda olunduğu her zaman yanlış hesaplanır, abartmak bu gibi zamanlarda hafif kalır anlatımı güçlendirme işinde ve aslında abartmanın olması bir bakıma daha iyidir ne kadar acı çekilirse o kadar iyi, ne denli gülmekten uzaklaşılırsa o derece güzel.. Ne dedikleri umurunda olmasa bile ne dediği bir türlü önem kaybetmiyorsa daha ne yapılabilir ve daha ne kadar tahammül edilebilinir bu iyi niyetli bekleyişlere. Şarkılar ne zamandan beri böyle bir durumu anlatmıyor, Sezen artık eskileri söylemiyor ve burada sokaktaki korsancıdan alınan cddeki şarkılarla ağlanıyor. Keşke donsaydı, keşke adımını bile atmasaydı o yere, aslına bakılırsa dışarıda donacakken içeride yanıverdi hangisi daha iyi hangisi daha katlanılabilir?

Tabi bunun yanına kaybedilenleri koymak da gerekiyor ya da kazanılan o ateş, o yakıcı ateş yok mudur ne güzel her manada her yerde güzelce kullanılabilir. Küçüçük bir kağıda yazılan basit ama basit olduğu kadar da güzel birkaç cümleyle anlatılanları kıskandı ve daha sonra içine kapanıp olanlardan kendine bir pay çıkardı ne zamandan beri kendine böyle bir kağıt verilmemişti ya da almamıştı.. Sonra düşündü ki kalabalıkların içinde değil de karşısında yalnızlık yaşayan o insana karşı bile bir kıskançlık duyuyor fakat bu kotu niyetli bir kıskançlık değil yalnızca onun olmak istediği şeye karşı duyulan öfke, durumuna karşı duyduğu beğenmezliğe karşı bir isyan... Hiç gerek yok kameranın tam karşıya konulmasına, onun arkasından görülsün dünya, belki o zaman birkaçıyla aynı yere bakabilir, aynı şeyleri görebilmek için harcadığı enerjiden kurtulup yepyeni bir sabaha gülerek uyanabilir...

 
Toplam blog
: 3
: 956
Kayıt tarihi
: 24.06.07
 
 

1986 İstanbul doğumluyum ve İstanbul'da yaşıyorum. Üniversite öğrencisiyim. Yaşadıklarımı, hissettik..