Petrol, doğalgaz ve madencilik politikası

Ülkemizin yeraltı kaynakları eskiden, gözlemsel ve yorumsal sonuçlara göre araştırılıyordu. Mostra madenciliği denilen yüzeyde görünen ve ona göre numune alıp sondaj yapılan madencilik anlayışı hakimdi. İkinci dünya savaşından sonra, özellikle ABD’nin ve eski SSCB’nin uzay araçlarının hızlandırılmasıyla gelişen bilgisayar teknolojisi jeofizik bilimini de geliştirmiştir. Yeryüzünde görülmeyen madenler, petrol, doğalgaz ve benzeri kaynaklar jeolojik çalışmalarla ve yorumlara göre jeofizik etütlerle yer ve yayılımı belirlenebilmektedir artık.

Petrol ve doğalgaz stratejik bir ürün olması nedeni ile, uluslar arası büyük şirketlerin bu ürünü kontrol etmek istemeleri doğaldır. Bu ürünü kontrol etmek için de aklınıza gelen her şeyi yapabilirler.

Türk jeofizikçileri bilinçli olarak madencilik, petrol, gaz ve yer altı su araştırmalarından uzaklaştırılıp depreme odaklandırıldı. Üniversitelerimizde de genel olarak deprem ve zemin konusunda eğitime ağırlık verilmeye başlandı. Elbette deprem ve zemin de önemli ama depreme dayanıklı yapı yapmak maliyetli bir iş. Bu maliyette yeraltı kaynaklarını araştırıp halkın kullanımına sunarak karşılanabilir.

Petrol ve doğalgaz araştırmalarını ülkemizde sadece TPAO yapıyordu. Bu konuda yetişmiş eleman TPAO bulunmaktadır. Ve bu konuda mühendisleri yetiştirip uzmanlaştırmaktadır. Cumhurbaşkanımızın TBMM’ne iade ettiği son petrol yasası ile ulusal petrol ve doğal gaz arama, çıkarma işlevini yitirmektedir. Yerli petrol şirketi de başka olmadığından, mühendislerin yetişip uzmanlaşma olanağı ortadan kalkmaktadır.

TBMM’ne iade edilen petrol yasasında da ulusal çıkarlar korunamadığı için ülkemiz petrol arama, çıkarma ve kullanma işi uluslar arası şirketlerin inisiyatifine bırakılmaktadır.

Ülkemizin yeraltı kaynaklarını arayıp bulmak, ortaya çıkarmak ve halkımızın refahı için kullanıma sunmak öncelikle doğru ve bilimsel çalışmalarla ve doğru politikalarla olur.