Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Petrolden Bağımsız Dünya

Petrolden Bağımsız Dünya
 

Geçtiğimiz hafta içinde Barack H. Obama televizyonların karşısına geçti ve otomotivde bir devrim niteliğinde açıklamalar yaptı. Eğer yurtdışı siteleri veya e2’deki The Daily Show’da Jon Stewart’ı takip etmiyorsanız sanırım bilmiyor olabilirsiniz, en azından ben Türk basınında 9 puntodan büyük yazılmış ilgili bir haber okuyamadım. Ekonomi sayfaları genelde ÖTV indirimi ve bir de Ford’un Amerikaya Connect ithal edecek olmasını haber yaptılar. Kyoto’ya imza atmayan ülkelerden biri olduğumuz için bizim ülkemizde emisyon hacmi, karbondioksit salınımı gibi kavramlar cümle içinde pek kullanılmaz. Fakat Kyoto’ya imza atmayan bir başka ülke olan Amerika, ironik bir biçimde, geçen hafta bu konuda birşeyler yapma kararı aldı.

Obama, geçen hafta içinde yeni arabalar için yeni yakıt ekonomisi standartlarını içeren bir tasarıyı kamuoyuna duyurdu. Buna göre güncel olarak CAFE(Corporate Average Fuel Economy) standartlarında ortalama 27, 5 miles per gallon (yaklaşık 11, 65 km/litre) olan araç yakıt tüketim standartı 2016 yılına kadar ortalama 39 mpg’ye(yaklaşık 16, 5 km/litre) yükseltilecek. Bu güzel anı bozmak istemezdim ama ilk tahminler güncel teknoloji ile bu oranda bir yakıt tüketim indirimine gidilmesinin arabanın fiyatına yaklaşık 1500 - 2000$ ekleyeceği şeklinde...

CAFE standartı hafif ticariler için ise ortalama 30 mpg olarak belirlendi. Ticaret dışı tüketiciler, halahazırda yüksek petrol fiyatları ve tüketim oranları nedeni ile küçük arabaları tercih etmekteydiler. Şimdi ise tüm araçlar 2016 yılına kadar belirtilen oranda yakıt tüketim ortalamasına gelmek durumunda kalacak. Yeni tasarı aslında hibrid araç teknolojisini destekler nitelikte... Bir başka açıdan bakıldığında önemli miktarda yatırımın yapılmış olduğu hibrid araç teknolojisi bu tasarıyı doğurdu da diyebiliriz...

Ford’un ve Toyota’nın Ar-Ge öncülüğünü yaptığı hibrid araç teknolojisi bu tasarı ile birlikte önümüzdeki 10 sene içinde piyasaya yavaş yavaş damgasını vuracak gibi gözüküyor. Bir ileri safhada ise elektrikle ve hatta güneş enerjisi ile çalışan araçlar olduğu kesin fakat bu teknolojilerin maliyeti , şimdilik, çok yüksek ve seri üretime uygun değil. Fakat benim görüşüm özelikle nanoteknoloji ve nükleer enerji kullanımının gelişimi ile ileride tamamen petrolden bağımsız enerji üretimi mümkün olacak.

Petrolden bağımsız enerji üretimi ise beraberinde yeni bir dünya haritası getirecektir. Ve biz Türkiye olarak haritanın güncellenecek bölgelerinin tam ortasında yer alıyoruz. Petrolün ana kaynakları olan Rus Cumhuriyetleri ve Arap ülkelerinin tam ortasında... Petrolden bağımsız bir dünyada dengelerin en çok bu coğrafyada değişeceğini görmek çok da zor değil. Kişisel olarak, jeo-politik konumumuzun tarih boyunca bizim ekonomik bir stabilite kazanmamıza hiçbir zaman izin vermeyeceği düşüncesindeyim. Üç tarafı denizlerle çevrili; hem Rus Cumhuriyetlerine, hem Arap ülkelerine hem de Avrupaya komşuluğu olan bir ülke iseniz başınız beladan hiç kurtulmayacak demektir. (Buradan Suriye sınırımızdaki tarımsal alana dönüştürülme potansiyeli taşıyan yüzbinlerce dönüm toprağı bir başka devlete 44 (yazıyla kırk dört) yıllığına kiralamayı öngören bir tasarıyı şekillendirip, kamuoyuna ve meclise sunarak ileride üniversitelerde okutulmaya değer zeka dolu bir stratejiyi hayata geçirmeye çalışan vatansever milletvekillerimizi hayranlıkla selamlıyorum, onlar da jeo-politik konumumuzdan benim kadar hoşnutsuz olmalılar ki modifikasyonlara giriştiler...) Peki ne yapmalı?

Türkiye'nin elinde önemli bir kozu var: jeo-politik konumu! Evet, en zayıf noktamız en güçlü tarafımız aynı zamanda... (Bir paradoks gibi gözükebilir ama güncel yaşamda da birçok örneği vardır aslında, bkz:korku...) İçinde politika geçen her kavram lastik gibidir: kararında gererseniz uzar, esner, istediğiniz formu alır, güçlü yanınızdır; kararını kaçırırsanız kopar, zayıf yanınızdır. Politikadan anlamam, hatta hoşlanmam da... Ama inkar edecek kadar da naif değilim. Yarın kuzeyimizde ve güneyimizde güç dengeleri değiştiğinde, ayakta durabilmemiz için şimdiden öngörülü ve vizyon sahibi devlet politikaları belirlenmeli ve belki daha da önemlisi bu politikaları belirleyebilecek dünya görüşünde ve uygulayabilecek dirayette devlet adamları yetiştirilmelidir.

Enerji ve otomotiv sektörü gibi sadece Türkiye'de değil dünyada en yüksek hacimde ekonomik hareketliliğe sahip olan iki sektörde teknolojik gelişimlerin gerisinde kalmak, gelecekte yapılanacak yeni dünya düzeninde "gerekliliğimiz" sorgulanır duruma gelebilir. Özellikle Arap ülkelerinin özkaynaklarını sıfırlayacak ve tamamen dışa bağımlı hale getirecek olan petrolden bağımsız enerji üretimi senaryosu gerçekleştiğinde ucuz işgücü potansiyelinin bu ülkelere kayması ve bizim bu konudaki avantajımızı kaybetmemiz tehlikesinin ciddi şekilde analiz edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

 
Toplam blog
: 89
: 618
Kayıt tarihi
: 16.12.06
 
 

İlk kitabımı, 'Pal Sokağı Çocukları'nı okuduğumdan beri yazıyorum. Yazmak beni o çocuklar gibi öz..