Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '13

 
Kategori
El Sanatları
 

Pipo

Pipo
 

PİPOMUN RESMİ


1979 Yazında verandada oturup dururken, akasya ağacının geçen sene kesilmiş yerde duran kütüğü gözüme ilişti. Ona bakarak daldım gittim.

Orada süs diye duruyordu. Uzun bir süre bakıştık kütükle! Sonra kalktım gittim, yerinden aldım onu.

Bahçedeki çimenlerin üstünde ki adım taşlarından birinin üstüne koydum. Önce testere ile kesip boyunu kısalttım. Yarım metre kadar kaldı.

O kütükten ne yapacağımı bilmiyordum. Ama bir şey yapmak istediğim belliydi. Sonra karşıma koyup biraz seyrettim.

Sağından baktım, solundan baktım. Biraz hayal kurdum. Bundan ne olurdu acaba?

Sonra kucağıma aldım, iki dizimin arasına sıkıştırıp testere ile diklemesine yarı boyuna kadar iki yanından incelttim.

Sonra içeriye gidip babamın alet dolabından 40 yıllık yontma bıçağını aldım, tahtayı yontmaya başladım. Avuçlarım kıpkırmızı oldu, artık acıyordu,  ama kendimi alamadım, saatlerce yonttum onu.

Ancak akşam yemeğine çağrıldığımda ara verebildim bu işe. Kendimi kaptırıp gitmişim.

Yemekten sonra kaldığım yerden devam ettim. Kaba taslak bir şekil belirmeye başlamıştı. Ama hala ne olacağı belli değildi. Bir yandan kafamda fikirler dönüp duruyordu.

Akşam yattığımda hayalimde tahtayla oynadım durdum. Evirdim çevirdim, “bu ne olmalı?” diye düşünürken uyumuşum.

Ertesi sabah günlerden pazardı, kahvaltıdan hemen sonra, kütük başı yaptım. Akşama doğru pipo ortaya çıkmaya başladı.

İş tamamdı. Ama ne alaka! Bana ne pipodan. Neye yarar ki? Ben tütün kullanmam.

Artık kafam ondan başka bir şeyle meşgul olmuyordu. Bahçedeki ahşap iş tezgahı üzerine piponun ağzı yukarı gelecek şekilde yatırıp iki yanından büyük çiviler çakarak kıstırdım.

Babamın elektrikli matkabı ile ağzına kaba bir delik açtım. Sonra gene bıçakla inceltmeye devam ettim.

Bir yandan “acaba bir şeye benzeyecek mi” diye merak ediyordum.

Kenarlarını yontarken sapını ortaya getirmeye çok dikkat ettim. Çünkü şu söz aklımdaydı “her kes kaşık yapabilir,  ama sapını ortaya getiremez”

Uzun ve çok özenli bir çalışmayla ortaya getirdim sapını. Piponun tütünlük kısmı da iyice şekillendi.

Şimdi sıra iyice ince işe geldi, babamın alet dolabından birkaç zımpara kağıdı aldım. Tahtanın sapını iki dizim arasına sıkıştırıp zımpara ile ahşabın yüzeyini kaymak gibi yaptım.

Artık sevmeye başladım keratayı. Çünkü bir şeye benzemeye başlamıştı. Hatta onu aralarda karşıma koyup hayranlıkla baktım.

En sonunda ortaya çıkan şeye bende inanamadım!

Öyle güzel oldu ki. Onu işlevsel bir pipo yapıp eskimesine izin vermek istemedim. Tütüne meraklı değildim. Hediye edeceğim bir şey de değildi.

Piponun ağızlık takılacak olan bitim noktasından kesmemeye karar verdim.

Bu gerçek bir pipo olmamalıydı. Ben onun bu haline hayrandım. O el emeğim göz nurumdu, sanat eserim idi .

Öteki yarısı doğadan geldiği gibi bir ağaç parçası olarak kaldı.

Eskiden beri hep pipo içen, babamın ahbabı komşumuz Mehmet ağabeye gittim, ham ahşap olan tarafını avucum ile gizleyerek. “Nasıl, dedim bunu ben yaptım.”

“Yok daha neler!” dedi. Elimi açtım ve ham tarafını gösterdim. “Yok yahu! sahi mi?”

Sonra devam etti Celal beyin oğlusun normaldir. Daha iyisini de yaparsın…

Çok kıymetlidir sanat eseri pipom, paha biçilemez ona. Çünkü onun dünyada bir eşi ya da benzeri yok.

Şimdi salonda ki vitrinde duruyor. (Resimde görülüyor)

Bülent Selen

(Ardımdaki kül yığını)

 

 

  

 
Toplam blog
: 89
: 985
Kayıt tarihi
: 09.07.10
 
 

Marmara Üniversitesinde  İşletme okudu. İstanbul Üniversitesinde yüksek lisans yaptı.  Dış Ticare..