Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '14

 
Kategori
Yılbaşı
 

Piyangodan mı çıktı bu hayat ?

Piyangodan mı çıktı bu hayat ?
 

Hayatında hiç talih oyunu oynamamış ve kendi parası ile piyango bileti bile çekmemiş biri olarak, yeni yıla birkaç saat kala "şans" konusuna değinmek istiyorum. Hayatım boyunca ne zaman biri kalkıp bana "sen şanslısın" dese, tüylerim diken diken olmuştur. Çünkü şansa pek inanmam! Zaten hayatımda işimi şansa hiç bırakmadığım için talih oyunları oynamadım!
 
Hayatıma yüzeysel olarak bakıldığında ise, birşeylerin sürekli doğru gittiği görülür. Beni gerçekten çok seven bir eşim, dünyalar harikası bir cici oğlum, sevgi yumağı evcil hayvanlarım, güzel bir eğitim hayatım, en sevdiğim mesleklerde çalışma ve kariyer yapma olanağım, herkesin tanımayı hayal ettiği sanatçı dostlarım ve yüze yakın memleketi ziyaret etme imkanım oldu! E' tabii siz buna şans diyorsanız?
 
Hepimizin yerinde olmayı arzuladığı hayatlar vardır. Ancak kimseyi geldiği son noktaya bakıp da, sanki oraya ilahi bir değnek yardımıyla getirilmiş gibi düşünmemek lazım. Mesela eşimle 15 Avrupa ülkesini kapsayan bir tatil yapmıştım. Arkadaşlarımdan biri (-ki kendisini ve özellikle de huyunu iyi bilirim), "sen çok şanslısın şekerim, sendeki hayat bende olacak.." diye başlayan bir cümle kurmuştu, cümlenin sonunu anlatmama hiç gerek yok, eğer biri "o hayat bende olacak" diye lafa giriyorsa, bilin cümlenin sonunu "senden daha güzel yaşardım" diye bağlayacaktır! Bu arkadaşım her zaman bana akıl danışır gibi yapıp, ne dersem cevaben "ama" ile başlayan cümlelere yönelir, sonra da tavsiyelerimi çürüten bahaneler üretirdi.
 
Neyse, muhterem vaktiyle eşinin kullandığı arabayla 2000 kilometrelik bir yolculuğa çıkmış ve yolun yarısında eşine "beni uçağa bindir, geri gönder, ben dayanamıyorum" diye çığlıklar atmış biridir aynı zamanda. Ama benim Fransa'dan başlayıp, binlerce kilometre yol kat ederek, tamamını kamp yaparak geçirdiğim tatilimin sadece gezdiğim ülkeler kısmına odaklanınca beni şanslı eleman ilan etmişti.
 
Meslek hayatımda da aynısı oldu! Yazı işleri müdürlüğüne yükseldikten sonra, "sen şanslısın, bir elin yağda, diğer elin balda" demişti bütün dostlarım. Halbuki, meslek hayatımın ilk yıllarında sadece telifli çalıştığımı, İstanbul gibi yerde iki sene evsiz barksız kaldığımı, o dönemki maaşımın yol masraflarına anca yettiğini filan kimse düşünmemisti. Sadece iki senenin sonunda geldiğim noktaya gözlerini dikmişlerdi!
 
Amerika'da üniversite okurken de "yaa sen ne ballısın" demişlerdi. Oysa ki, Hürriyet Gazetesi'nde muhabirlik, Karacan Yayıncılık'da yazı işleri müdürlüğü, Mynet'te yayın yönetmenliği yapmış biri olarak gittiğim Amerika'da üniversite okuyabilmek için restoranlarda servis elemanlığı yaptığımı görmezden gelmişlerdi!
Hele hele "yaaaa Alaska gibi yerde yaşamışsın, çok şanslısın, biz nerde göreceğiz oraları" diyenleri, sabah 04.30'da ellerine kürek vererek, -40 derecede arabamı saplandığı karın altından bir kere çıkartmaya davet ediyorum! Benim on seneye yakın, yılın dokuz ayı, her gün yaptığım aktiviteyi bir kere deneyiversinler! Sanırım ertesi gün ilk uçakla Türkiye'ye kaçar bu elemanlar! Türkiye'ye varmak bile üç uçak ve iki gün sürüyor.
 
Fransa'da ve Amerika'da ev sahibi olmuşum! Vay anasına, şansa bak!!!! Sanki piyangodan çıktı bu evler! Üstelik bunu, hayatında ev kirası ödememiş birinden duyduğunda, o lafın yeme de yanında yat! Halâ anasının-babasının aldığı evlerde yaşayanlar böyle büyük laflar ettiğinde cinler tepeme üşüşüyor! Oysa o evleri almak için sabahın körlerinde işe gidip, biriktirdiği paranın 25 kuruşuna bile dokunmayan sanki babamdı! Kredi kartımla alışveriş yapmaya öyle bir korkmuştum ki, günün birinde lazım olduğunda artık şifresini hatırlamıyordum! Acaba bana "sen şanslısın" diyen kaç kişi bu kadarın yaşadı?. Zaten bunları yaşayan böyle konuşmaz! Takdir eden, benzeri bir deneyimden geçmiş kişidir!
 
Bir de evin son halini görenler var! Harika, süper!!! "Burada böyle bir ev almaya kalksan" diye başlar cümleler... Ne o, sanki kendi evlerine 250 bin Euro para ödemişler gibi senin evinle kendi evlerini mukayese edip, Turkiye'deki ekmek fiyatı üzerinden senin maaşının ederini hesaplayıp, o parayla senden daha akıllı işler başaracağını iddia eden kerevizler filan çıkar karşına! "Ben Alaska'da 14 sene önce 100 gram beyaz peynire 12 dolar para veriyordum" dersin, "ama ona göre de para kazanıyordun" diye cevap verirler!!!! Yine de emeğini şansa bağlayıp eli-yüzü düzgün evlerin hep beni bulduğuna işaret ederler!
 
Kendi evinin bir odasını boyamak için bile duvar ustası çağıran insanlar, daha ucuz diye dış sıvası ve temeli düzgün, ama içine işçilik isteyen evler aldığımı hiç hesaba katmaz. Oysaki her aldığım evde duvar işçisi gibi çalıştım, boyadım, zımparaladım, fayans yaptım, parke döşedim! Evin son halini fotoğraflardan görüp bayılanlar vardı elbet ama evi o hale getirene kadar harcadığım fiziksel emeği görmezden gelenler daha fazlaydı! Emeğimi görüp "helal olsun, eline sağlık" diyeceğine"amele" diyerek benimle dalga geçenlerden tutun, "elin ayağın erken yaşlanacak, belin bükülecek" diye elestirenlere kadar uğraş dur! Hep seni düşünüyor gibi yapıp aşağılayan elemanlar yani! "Bir duvar ustası da mı çağıramadın" diyen çok bilmişler insanı deli eder! Sanki Amerika ve Avrupa'da Türkiye fiyatına çalışan duvar ustası vardı da ben çağırmadım! Emeğini aşağılan, elde ettiğin herşeyi "o ballıdır" diye şansa bağlayanların ayaklarına çimento döküp, denize gömesim geliyor!
 
Çocuğun iyisi, kedinin tırmalamayanı, köpeğin havlamayanı, kocanın dövmeyeni bende, zayıflığım ve cildimin güzelliği anneden, dişler babadan, vücut esnek o da neneden kalma, öyle şanslıyım ki, sanki süzme sperm bütün iyi genleri ben topladım, yattığım yerden gayet sağlıklı, hiç bir çaba harcamadan yaşayıp gidiyorum!! Hayat bana öyle bir kıyak geçmiş ki, sanırsın pamuklar içinde yaşıyorum! Oysa ki, kazıdığım toprağın kalıntıları hala tırnaklarımın arasında! Ve hala da kazımaya devam ediyorum.
 
Yepyeni bir yıla girerken gençlere ve kendini genç hissedenlere tavsiyem şu olacak :
Hiçbir şey gökten zembille inmiyor. Birşeyi elde etmeyi arzuladığınızda onun için mücadele etmeli, gerektiğinde sonuna kadar savaşmalısınız! Bir yerden sonra bile şansınız dönmüyor! İnsan şansını kendisi yaratır! Kimseden, hatta ailenizden bile medet ummayın! İnsanlar güzel ve varlıklı zamanlarınızda atar-tutar! "Sana iş mi yok, ihtiyacın olduğunda bana uğra" diyen arkadaşlar ihtiyacınız olduğunda "vallahi bende de yok" derken, "insan evladını ihtiyacı olduğunda destekler" diyen analar babalar, boşanacagınızı duysa "kapıma gelme, benden metelik işlemez" veya işsiz kaldığınızı duyduklarında "bizde de yok" der!
 
Sadece kendinize güvenin! Onun şusu, bunun busu ile ayaklarınızın üzerinde duramazsınız! Hayat bir talih oyunu değildir! Acı çekmeye korkan insanlar, iki adım öteye tek başlarına gitmeye çekinir! Şu ana kadar ne aileme ne de tek bir arkadaşıma borcum yok! Sizin de olmasın !
 
Hayatta bir takım şanslar da yok değil! Ama bu şanslar bazı şeylerin gerçekleşmemesi üzerine kuruludur. Mesela ruh hastası olduğunu bilmediğiniz bir kişiye aşık olursunuz ve bu ilişki evlilikle noktalanmaz, işte dünyanın en şanslı insanı o anda sizsiniz ama farkında değilsiniz! Düşecek bir uçağa son anda yetişememişsinizdir mesela! Kendinizi kahredersiniz, uçağı havada yakalayıp, içine binesiniz gelir ama iyi ki de binemezsiniz! Karşıdan karşıya geçerken biri kolunuzdan çeker, sonra bir otobüs hızla burun hizanızdan geçer. Bunun gibi binlerce şans var! Çünkü şanslar anlıktır! Saniyelere bakar! Saniyelere dayalı olaylar ise, sadece hayatınızı kurtaran hikayelerden ibarettir! Oysa onlarca yıldan oluşan bir hayat, uzun uğraşlar ister ve her ne kadar anlardan oluşuyor gibi görünse de, büyük sabır ve emeğin toplamıdır milletin "şans" dediği o güzel yaşamınız!
 
2015 senesinin her günü, şansınızı kendiniz yaratmanız dileklerimle.
 
Victoria Toumit
 
 
Toplam blog
: 50
: 8547
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

Gazetecilik mesleğine ilk olarak Hürriyet Haber Ajansı'nda muhabir olarak başladım. Daha sonra Ümit..