- Kategori
- Gündelik Yaşam
Prensesin kurbağayı öpüşüne inananım ben

Nasreddin hocanın, Göle maya çalıp, yoğurt tutturuşuna,
ipe un serip, testiyi kırışına,
Balkabağının ceviz ağacına çıkışına,
Keloğlanın kapıyı yüklenip gidişine,
Anne Kurt’un bir çocuğu büyütüşüne,
Gelinciğin yılanı yiyip, bebeği kurtarışına,
Kırk haramilerin, mağaralarda yaşayıp, kervanları yağmalayışına,
Pamuk prensesin, cücelerini büyütüşüne,
Prensesin, kurbağayı öpüşüne,
Gece yarısı, saat onikide kızın ayakkabısının tekini düşürüşüne,
Kralın, amansız hastalığını iyileştiren çobana,
Padişahın sarayından kız kaçıran fakir aşığa,
Yazın şarkı söyleyen, kışın komşusunun kapısını çalan ağustos böceğine,
Ali babanın çiftliğinde yaşayanlara,
Yaz-kış çalışan karıncaya,
Gece yarısı yakamozda denizkızının saçlarını tarayışına,
Dağdan odun toplayarak pazarda satan yaşlı teyzeye,
İmamın bayıldığı, bol yağlı patlıcan yemeği yapan kadına,
Lambadan çıkan cinin üç dileğine,
Kaf dağının arkasındaki güzele,
Anka kuşuna,
İnanıp ta, bunların güzelliği ile büyüyenim ben…
Okurken sizin de içiniz ısındı…
“aaaaa bak neler de yazmış ama şu kahramanı unutmuş, o da olmalıydı, bu da vardı” diyenlerdensiniz değil mi?
Ah o masalların, hikayelerin güzelliği…