Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Rakı ve Balık

Ama yani hepimizin aklına 'balık' deyince 'rakı' gelmez mi? İçinde 'taze nane' ve 'mısır' da olan yeşillikli bir 'salata' gelmez mi? Salataya da balığa da sıkmak için 'limon' gelmez mi? E rakı içilecekse sofrada 'meze' de olmaz mı? Olur olur, olmaz mı, oldu da :)

Serdar'ın aklına helva da geldi gerçi ya, ama baktı helvanın gideri yok alınmadı :) Aslına bakarsak cidden rakı sonrası helva gelir sofraya, anason üstüne en son helva ile dilleri tatlandırarak geceyi noktalamak adettendir. Ancak benim aram içkinin üstüne tatlı ile pek yok. Serdar soğan için de bir iki diretse de, baktı soğan için de gider yok, pes etmesi fazla uzun sürmedi :) 

İşin özü Cumartesi günü güzel bir gün oldu. Sabahtan Kordon'da Alinda Cafe'de annem ile kahvaltımızı yaptık.

Çok güzel bir serpme kahvaltı yaptık annemle Alinda'da. Sofrayı donattılar halil ibrahim sofrası misali. Üstünüze afiyet Hellim peyniri delisiyimdir, küp küp kızartılmış hellime kadar sofrada herşey vardı. Yedik, içtik, gazetelerimizi okuduk bir yandan yağmur güzel güzel denizin üstüne yağarken. Yağmur ve deniz eşliğinde kahvaltının tadı bi başka oluyor... Adını sormadığım garson da çok ilgiliydi sağolsun. Muhabbet gırla gitti. Pek bir iltifatkar, pek bir sıcakkanlıydı. ?

Kahvaltı sonrası Kıbrıs Şehitler'de bir tur atıp, yağmurun altında yürüyüp tadını çıkaralım biraz dedik. Hazır yürüyorken boş durmayalım alışveriş de yapalım dedik ve kendimizi Colin's'in içinde bulduk. Annemin paltoya ihtiyacı vardı, dilli tezgahtar bir yandan aile hikayelerini bize anlatırken bir yandan giy çıkar yapmaya devam ettik. En sonunda o mu bu mu derken birinde karar kılıp kasaya yöneldik. Biraz daha kalsaydık çocuğun tüm aile sırlarını öğrenecektik korkarım :)) Sabahtan akşama satış yapmak için konuşup, bir de ekstradan bunca muhabbet edecek enerjiyi nerden bulurlar anlamam, tebrikler valla. Konuşmaktan, düşen çeneleri bi türlü kapanmıyor belki de bir süre sonra :)
 
Saat 15.30'u gösterdiği sırada Üçyol'da olmam gerekiyordu. Serdar 'senin torpilin var 15.45 hatta 16.00'da bile gelebilirsin' diyince tüm hakkımı sonuna kadar kullandım! Valla bilerek isteyerek değil, metronun suçu! Yüzümü kızartıp geç kalacağım diye arayıp söyleyemediğim için mesaj atayım dedim, o da ulaşmadı iyi mi. Yağmur altında epey bir bekletip, bana şaka yollu da olsa tanınan tüm hakları sonuna kadar sömürüp saat 4'te Üçyol'a vardım. Üçyol metrodan yukarı çıkarken her daim yön duygum birbirine girer. Yine birbirine girmekte gecikmedi ama sağolsun yarıdmsever bir toplumuz. Tanımadığım bi insana soru sormaya bayılıyorum, yurdumun tüm insanları toplaşıp yardım etmeye çalışıyor o anda çünkü :) Bir kişiye soruyorsun, arkandan amcanın teki neresi dedin diye atılıyor söze, sonra diğerleri de duyup herkes hep bir ağızdan tarife başlıyor, sen bön bön kalıyorsun sonuç olarak uğultu sesler bandosu eşliğinde. Velhasıl ortak kararlarına riayet edip önce sol sonra sağ yürüyen merdivenlerden çıkıp gün ışığına kavuştum, tabii yağmuruma da..  Serdar karşıladı beni, Nazan diye bi arkadaşları daha vardı tatlı mı tatlı, onunla da tanışmış olduk. Önce Kadir Cerenler'in evine gidip oturduk bir süre. Kadir Ceren'in babası ile tanışmış olduk, kafa dengi hoş sohbet olan Ertürk Amca ile epey koyu sohbetlere daldık ki Kadir Ceren ile Deniz içerden çıktı geldi. Deniz ile Kadir Ceren bıcır bıcır yeni sevgililer. Taze sevgililerin hali de başka oluyor canım, çifte kumrular gibi nazar değmesin :) Üstelik aile dostlarılar ve birbirlerini çocukluktan beri biliyorlar. Kadir Ceren ile Deniz içerde bilgisayar programlaması üstüne çalışırken biz salonda onları bekledik ve dersleri bitince kalkıp Serdar'lara geçtik rakı balık yapmak için. Yolda giderken çipuralar alındı, 100'lük yeni rakı alındı, salata için manavdan malzeme alındı, mezeler seçildi ve evin yolu tutuldu. Malum kız kısmı mutfağa girip balıkları yıka, pişir, salata için malzemeleri yıka böl parçala karıştır derken 1,5 saat geçmiş :) Bu sırada erkekler mi ne yaptı? Maçı takip etti, şımarıklık ve sevimlilik yapıp ortamı kaynattı, Mayalar-Darwin gibi tartışma konuları açtı diyip hiç bir işe el atmadılar demiyeceğim tabii ki:) 2 limondan birini  sıktılar! :)) Dışardan eksikleri tamamlamak için epey bir gel-git yaptı Serdar o sıra. Sonunda mükellef soframız hazır idi...
Tabii resim çekilme faslı balıklar bittikten sonra aklımıza geldiği için sofrada bir balık gözükmüyor, o balıklar şu anda midemizde, afiyet oldu valla :) Nazan beni Hürrem ilan edip gece boyu Hürrem diye seslendi, merak ediyorum gerçek adımı hatırlıyor mu :) Bu arada bu gamzeli güzel hatunla tanışmamızla karşılıklı gaf işlememiz bir oldu, hemmen anlatayım efenim. Serdar beni alıp Nazna'ın yanına götürüp tanıştırdı, yağmur yağmasından mütevellit bunların elinde şemsiye dolanıyorlardı. Ben şemsiyefobik bir insan olarak kaçanzi pozisyonunda aralarında yürümekteydim. Nazan bana 'gel şemsiyemin altına gir' diyeceğine kestirmeden 'gel altıma gir' deyince, Türkçenin elastikiyetinden kaynaklı bi kahkaha tufanı aldı bizi. Merhabalaşmamız ve tanışmamızla böyle bir cümle gelince ardından unutulmayacak bir anı olarak hafzılamızda yer etti :) İkinci gafı ben yaptım, bu olaydan sonra üç beş adım atmıştık ki Nazan bana herkesin sorduğu klasikleşmiş soruyu sordu : Göçmen misin? Artık nasıl afakan bastıysa bu sorudan, sen de mi brütüs diye başlayıp değilim diye feverana başladım. Kız durup 'neden? göçmen olmak kötü bişey mi dedi?' dedi, göçmen olmadığım için herkesin ilk bu soruyu sormasından sıkıldım yoksa neden kötü olsun dedim, meğersem kız göçmenmiş :) Göçmenlik kötü birşey demişim gibi algıladı garibim tabii ben saydırınca. Valla kötü birşey değil, göçmen olsam amenna, ama değilim, sorun olan olmadığım halde sürekli bu soruya maruz kalmam. Alnıma Türküm yazıp mı dolaşsam ne? Bol bol güldük eğlendik, sinir stres ne vars attık üstümüzden. Bunu daha sık yapmalıyız. Serdar da sağolsun gördüğüm en centilmen ve iltifatkar adamlardan biri, onun yanında prenses gibi hissediyorum kendimi :) İltifat ettiği için teşekkür ettiğimde bile verdiği cevapla puan kazanabiliyor adam : 'bunun için hiç zorlanmıyorum' :) Canım benim ya, seviyorum bu çocuğu ben...
 
Bir dahakine diyorum ki mezeleri de biz yapalım, fikrimde erkeklere de mutfak önlüğü takmak var! :) Çok hain planlarım var onlar için farkında değiller :)) Rus salatası, tarator, arnavut ciğeri, sigara böreği falan yaparız. Dışardan hazır alınanların tadı bir türlü damak tadıma uymuyor anacım, evde yapılanlar gibi olur mu hiç. Hepimiz maharetlerimizi sergileyelim diyorum :)
 
Bu sefer iki duble rakıdan fazlasını içmedim, feleğimi şaşmamak adına :) Rakı bardakta durduğu gibi durmuyor zira, bir güzel çarpıyor fır fır döndürüyor beni. Rakı sarhoşluklarım flu bi sinema tadında geçer genelde, bu sefer izin vermedim, tadında dozunda yani efenim ;) Hele 8 gün önce yılbaşında daha yeni sarhoş olmuş olan dolayısıyla sabıkalı olan 'ben' için, üstüne bir de rakı sarhoşluğu hiç çekilmezdi.
 
Rakı sofrası için uygun şarkılar bulamasak da bulduklarımızla idare ettik, aklımda kalan tek şarkı ortama uyumlu olan Zakkum'un Anason şarkısı oldu :) Güzel şarkı vesselam. Ve bugünlük de bize ayrılan sürenin sonuna geldik :)) Bir dahaki bloga kadar esenlikle kalın ... Sevelim sevilelim öpelim öpüşelim, içelim gülelim güzelleşelim :)
 
S.B.Ş.  
 
Toplam blog
: 6
: 415
Kayıt tarihi
: 04.12.11
 
 

Seyehat etmekten inanılmaz keyif alıyorum. En büyük tutkum yazmak, ama ne olursa, kısa öyküler şi..