Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

11 Temmuz '10

 
Kategori
Yolculuk
 

Raleigh semalarında bir Ayfon-u Memnu hikayesi !

Raleigh semalarında bir Ayfon-u Memnu hikayesi !
 

Bazen kendime gülüyorum!

"Oğlum Ata, artık seyahat etmekten bıktığını, yorulduğunu söylüyorsun; sabah gidip akşam geleceğim bir işim olsun diyorsun da İstanbul'dan Samsun'a neden Manisa üzerinden gidiyorsun?"

Abarttım mı?

Yok abartmadım!

Normal bir insan İstanbul'dan Raleigh-North Carolina, ABD'ye nasıl gider?

Ulusal hava yolumuzun A340'ına biner; nefis bir hizmet eşliğinde, direkt uçuşla 11 saatte New York'a iner; 1 saat aktarma için bekler ve Raleigh'e 2 saat daha uçar ve toplamda 14 saatte gideceği yere varır.

Bizim seyahatten bıkmış Ata ise sabahın üçünde kalkar ve 06:00 uçağına yetişmek için havaalanına koşar. 3 saat uçar, Frankfurt'a iner. 2 saat Free Shop'ları tavaf eder ve tekrar uçağa biner. 1.30 saat daha uçar ve Londra'ya iner. 125 km'yi arabayla bir buçuk saatte alır, Fairford'a varır. Arkadaşlarıyla yemek yerken brifing alır-verir ve tekrar havaalanına geri döner. 16:25 Boston uçağına yetişir. 7 saat uçar, Boston Logan'a iner. 1.30 saat aktarma için bekler ve Raleigh Durham'a 2 saat daha uçar. Böylece, İstanbul'da uyandıktan 26 saat sonra son durağına varır!

Lâf aramızda, iş bahane; farklı uçaklar, şirketler, havaalanları, farklı insan profillerini izlemek şahane:)

Ama bu sefer öyle olmadı! Direkt Londra'ya uçtum, arkadaşlarımla Heathrow'da buluştum ve New York üzerinden 20 saatte Raleigh Durham'a vardık.

Dünyanın doğusuna uçarken jet lag'den etkilenmiyorum, sabahın 07:30'unda indiğim Singapur'da gayet dinç olarak 09:30'da toplantıya girebiliyorum; ama batıya yaptığım kıtalar arası uçuşlarda en az 1 gün sürünüyorum. ABD'de yatağa gitmem gereken saatte Türkiye uyanıyor!

Bu seyahatimin en komik kısmı New York JFK-Raleigh RDU uçuşuydu. Aslında kara mizah demek daha doğru olur. Kuyruktan Rolls-Royce motorlu, Brezilya imali Embraer RJ135'le 19:40'da havalandık. İlk kez bindiğim bir uçak tipiydi ve 40 kişilik uçakta 4A, B, C'de oturuyorduk. Sol taraftaki tek koltuğu ben kaptım. Üçümüzün yüzünden de yorgunluk akıyordu. Şirket telefonlarımız Blackberry'dir de ben çığır açıp -hikayeyi hatırlayacaksınız- iPhone'a geçmiştim. Tabii, iPhone dışında iki de Nokia'm var ve 3 telefonla iş-sosyal yaşamımı ancak kontrol edebiliyorum. Neyse, oldum olası şu "Flight Mode-Uçuş Modu." seçeneğine şüpheyle bakmışımdır. Bilmeyenler için açıklayayım: Telefonunuzu Flight Mode'a aldığınızda telefonunuzun dışarıyla bağlantısı tamamen kesiliyor ve sadece el bilgisayarı haline geliyor. Yani, ne GSM ne de WiFi bağlantısı yapılabiliyor; ama müzik dinleyebiliyor, mail'lerinizi yazabiliyorsunuz. Cape Town dönüşü, uçakta koltuk komşum olan Leda'yı hatırladınız mı, host'la ve de benimle nasıl dalaşmıştı.

Arkadaşlarım da flight mode sevdalısıdır ve uçuş anında Blackberry, iPhone gibi akıllı telefonların uçuş modunda kullanılmasını anlayabilirim; ama iniş-kalkışlarda katı havacılık kurallarına kesinlikle itaat edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Neyse, tıklım-tıkış JFK'da körükten ayrıldık ve taksiye başladık. Kabin görevlilerinin kemer kontrolu sırasında 4B'de problem çıktı !

"Efendim, telefonunuzu derhal kapatmalısınız, az sonra kalkmış olacağız." diyen kabin görevlisi, arkadaşımın başına dikildi !

"Telefonum flight mode'da."

"Öyle bile olsa cep telefonlarının uçuş süresince de kullanılması Amerikan Ulusal Havacılık Dairesi tarafından yasaklanmıştır efendim; ama kalkıştan sonra bilgisayarınızı kullanabilirsiniz."

Bizimki homurdanarak Blackberry'sini kapattı. Belki de 1776 öncesine gitti ve tebessüm eden yüzüme anlamaz bir ifadeyle baktı.

"Bakma öyle! Hatun haklı. Bak, benim üç telefonum da yukarıda baş üstü dolabında. Kalkıştan sonra netbook'umu açarım, aşkıma şiirler yazarım (bunu demedim tabii), ister mail yazarım, ister oyun oynarım." dedim.

"Havacılığı bizden iyi bilen biri olarak söylesene Ata, bu kadar tedbir fazla değil mi?"

"Eskiden ABS'li arabalarda seyir halindeyken cep telefonu kullanmayın derlerdi. ABS kilitlenirmiş! Oysa, cep telefonunun neden olduğu ABS kilitlenmesi sonucunda oluşan bir kaza tespit edilmiş değil. Benim ülkemde belediye otobüslerinde ve deniz otobüslerinde de cep telefonu kullanılması yasak. Evet, bence bunlar aşırı tedbirler ve yasaklamanın asıl nedeni gürültü kirliliğini önlemek. Ama uçak farklı. Herhangi bir arızada sağa-sola çekip duramazsın! Hâl böyle olunca da bize saçma sapan da gelse, alınan her tedbiri ben anlayışla karşılarım. Taksi halinde birçok uçak gördüm, kaptanın kendisi cep telefonuyla konuşuyordu ve uçak gibi bir teknoloji harikasının cep telefonu sinyalleriyle kolayca arızalabileceği düşünülebilir mi? Ama yine de uçağın navigasyon cihazlarının muhtemel etkilenmesini önlemek için sadece cep telefonu değil, radyolar, walkie-talkie ve uzaktan kumandalı oyuncakların da kullanılması yasaktır."

"Karnım da acıktı. Umarım, lokmaları çiğnemeden yutacaksınız demez bu yankiler!" dedi, sıkkın bir ifadeyle.

Bu sefer de ben güldüm.

Kuyruktan motorlu uçakları oldum olası hep çok sevmişimdir. Eğer önde oturuyorsanız, size müthiş sessiz bir kalkış ve uçuş keyfi sunarlar; ama arkada oturanlar için gürültü dayanılmazdır.

33 bin feet'te netbook'umu açtım, şiirlerimin buğulu gözlerini sağ üst köşeye koyarak ertesi günkü toplantıya çalıştım. Saat 21:00 olmak üzereydi ve kaptan, sıcaklığın Raleigh'de 22 derece olduğunu söylüyordu. Gün içi sıcaklık da 36 dereceyi buluyordu. Antalya'daki arkadaşlarımı hatırladım; ama hiç değilse onların denizi vardı:(

20 dakika sonra kemer ikaz ışıkları yandı ve alçalmaya başladık. Gece inişlerinde şehrin ışıklarına bayılırım. Camdan dışarı daldım. Tekerlerin indirilme gürültüsüyle, uyuyanlar da uyandı, ışıklar kısıldı, kabine sessizlik hakim oldu, İşte, tam da o anda:

Bihter Behlül'ü aradı!

Aklıma ilk gelen bu oldu:) Çünkü iPhone'un xylophone ring'i, o sessizlikte sanki Bihter arıyormuşçasına inletiyordu kabini. İlk birkaç saniyelik şoktan sonra arkadaşlarımla bakıştık, çünkü ses benim üzerimdeki dolaptan geliyordu. Kabinde homurdanmalar oldu ve uçağın önünden kabin memuru hızla kabine doğru yöneldi. Emindim, ben iPhone'umu kapatmıştım. Yoksa kapatmamış mıydım! 3-4 çalıştan sonra sustu; ama akabinde çok sert bir anons geldi! Tüm yolcuların cep telefonlarını derhal kontrol etmesi ve açık olanların kapatılması istendi. Benim önümdeki sıralardan 2-3 kişi ve arkalardan da kalkanlar olunca ben de kemerimi çözüp kalktım. Kalabalığa karışmak en doğrusuydu. Korkuyla çantamı açıp, telefonu elime aldım.

Telefonum açıktı ve Hindistan'dan Rajan aramıştı!

Kullananlar bilir, iPhone'u açıp-kapatmak ayrı bir seremonidir. Kolaya kaçtım; settings'e basıp, flight mode'u seçtim, yerime oturdum. Arkadaşlarım da merakla bana bakıyorlardı.

"Şeyy! Flight Mode'da kalmış! Çalan da alarmdı galiba!" dedim, kısık bir sesle.

"Uçak gibi bir teknoloji harikasının cep telefonu sinyalleriyle kolayca arızalanamayacağını söylemiştin zaten Ata. Demek ki bu bir test uçuşuydu! Sen bu işi biliyorsun dostum."

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara