Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '09

 
Kategori
Edebiyat
 

Reşat Nuri Güntekin ve Akşam Güneşi

Reşat Nuri Güntekin ve Akşam Güneşi
 

Reşat Nuri Güntekin ve Akşam güneşi


Cumhuriyet Dönemimizde roman ve öykü dalında ilk akla gelen yazarımız,
Reşat Nuri Güntekin'dir. Eserleri çok sevilip, çok okunmuş ve filmlere konu olmuştur. Eserleri klasikler arasında yerini almıştır.

Romanları sıkıcı olmadan rahatça okunmaktadır. Romanlarında sayısız insan
tipi yaratmıştır, kahramanları genellikle erkektir, kahramanlarını dış görünümlerinden ziyade, psikolojik yönleriyle yansıtmıştır. Öykülerinde aşk, yanlızlık, fedakarlık, dostluk, ihanet ve ölüm gibi konuları işlemiş, kahramanlarını genellikle elit tabakadan seçmiştir.

Reşat Nuri Güntekin; 25 Kasım1889 yılında İstanbul'da doğmuştur. Askeri dotor
olan Nuri Bey ile Erzincan Valisi Yaver Paşa'nın kızı olan Lütfiye Hanım'ın oğludur. İlk öğrenimine Çanakkale'de başlamıştır. Sınavla girdiği Darülfunun Edebiyat Şubesi'ni 1912'de bitiren Güntekin, 1927'e kadar Fransızca ve Türkçe öğretmenliği ile müdürlük görevlerinde bulunmuştur. Görev yaptığı bazı okullar, Bursa Sultanisi, Beşiktaş İttihat Terakki Mektebi, Vefa Sultanisi, İstanbul Erkek Lisesi, Çamlıca Kız Lisesi ve Erenköy Kız Lisesidir.

Yazar, 1939 yılında, Çanakkale Milletvekili olarak TBMM'ne girmiş ve bu görevi 1946 yılına kadar sürmüştür. 1950'de UNESCO Türkiye temsilciliği ve öğrenci müfettişliği görevleriyle Paris'e gitmiştir. Yazar öykü, roman ve oyunlarıyla Edebiyat'ımızda önemli bir yere sahiptir.

Müfettişlik görevi ile Anadolu'da gezdiği için, Anadolu insanını yakınen tanımıştır. Eserlerinde Anadolu'daki yaşamı ve toplumsal sorunları ele almıştır. İnsanı, insan çevre ilişkisi içinde yansıtmıştır. Romanlarında kullandığı dil ve anlatım oldukça yalın diyologları canlıdır.

Eserlerinden bazıları; Çalıkuşu (1922), Damga (1924), Dudaktan Kalbe (1925), Akşam Güneşi (1926), Yeşil Gece (1928), Yaprak Dökümü (1930), Ateş Gecesi (1942), Değirmen(1944) Kavak Yelleri (1950), Miskinler Tekkesi (1946). Öyküleri; Gençlik ve Güzellik (1919), Tanrı Misafiri(1927), Leyla ile Mecnun (1928). Yazar, 7 Aralık 1956 yılında Londra'da vefat etmiştir.

Şimdi , ''Akşam Güneşi'' adlı romanının özetini okuyalım, romanın sonunu güzel bulmak biraz zordur. Olayları o noktaya getirdikten sonrada yapılacak bir şeyin olmadığını gürüyoruz.

Kurmay subay Nazmi Bey Paris, Şam, Kudüs, Akka, Manastır ve tekrar Paris'te kaldıktan ve gittiği yerlerde türlü aşklar yaşadıktan sonra İstanbul'a dönmüştür. Amcasının Çamlıca'daki köşkünde bir süre dinlenir. Bu defa Paris'e askeri ateşe olarak gidecektir, ama Edirne'de bir köprünün uçurulması yüzünden yolundan kalır, komitecilerin başkanı bir yarbayla tanışır.

Komiteci olur, Mekadonya'da çete savaşlarına katılır, yaralanır, Üsküp'te hastaneye yatar. İstanbul'a dönüşünde gene Çamlıca'daki köşktedir. Kalbinden hasta oluşu, askerlikten ayrılmasına neden olur, amcasının küçük kızı Şükran'la evlenerek bir adadaki çiftliğine çekilir.
Amcasının büyük kızı Naciye, bir konsolosla evliydir. Naciye'nin kızı Jülide, babasının ölümü üzerine adaya, teyzesiyle eniştesi Nazmi Bey'in yanına gelir. Jülide hassas, hırçın, hayat dolu ve çok genç bir kızdır. Önce birbirlerini yadırgarlarsa da, yaşlı enişte Nazmi Bey'le pek genç Jülide arasında, zamanla bir dostluk, sonra da gizli bir aşk başlar. Bu aşkın kendisi için kısa sürecek bir ''akşam güneşi'' olduğunu sezen Nazmi Bey, Jülide'yi kurtarmak için, onu adanın
zenginlerinden birinin oğlu olan mühendis İhsan'la evlendirir. Jülide, karlı bir iş teklifi alan kocasıyla yakında Bakü'ye gidecektir. Eniştesine olan aşkını kısa zamanda unutmuştur. Ama Nazmi Bey, bu kaybın, bu ayrılığın acısına katlanamaz, çok geçmeden bir kalp krizi sonucu, ölür...

 
Toplam blog
: 465
: 1550
Kayıt tarihi
: 03.12.07
 
 

Çevreye saygı, insanlık görevi olarak algılanmalıdır. Bankacılık ve finans yöneticiliği  uğraşım ..