Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

09 Kasım '08

 
Kategori
Deneme
 

Ressam süper geceye hazırdı!

Ressam süper geceye hazırdı!
 

Ressam sanat fuarında çıplak model arıyor


Çıplak modelinin karşısında ressam tuvalindeki son fırça vuruşlarını yapıyor ve resmi tamamlıyordu ki; telefonu çaldı atölyenin.

Ressam isteksizce elindeki fırçayı bırakarak telefon ahizesini aldı. Telefonun öbür ucunda ressamı şok edecek güzellikte bir ses tonuyla genç bir kadının sesi duyuldu.

-Alo, ben Ayşen, Melih beyle mi görüşüyorum.

Demek yanlış telefondu. Ressam biraz hayal kırıklığı içinde telefondaki sese cevap verdi.

- Yanlış yeri aradınız sanırım. Burada Melih bey yok.

- Oh. Çok affedersiniz, sizi rahatsız ettim.

- Rica ederim. Hiç te rahatsız olmadım. Sesiniz o kadar güzel ki, bu sesten rahatsız olmak imkansız diyebilirim.

- Oooo. Öyle mi? Demek sesimi beğendiniz.

- Gerçekten de müthiş bir ses. Ben bir sanatçı olarak seslere karşı çok duyarlıyımdır. Şimdiye kadar böyle bir ses duymadığımı rahatlıkla söyleyebilirim.

- Demek sanatçısınız. Ben sanatçılara her zaman özel ilgi duymuşumdur. Özellikle ressamlara. Birgün bir ressamın tuvalinde kendi resmimi isterim.

- İnanır mısınız ben ressamım. Şu anda atölyemde bir resmi bitiriyordum ki, telefonum çaldı ve siz karşıma çıktınız.

- Evet, sizi boş yere rahatsız ettim. Özür dilerim.

- Katiyen rahatsız etmediniz. Pardon size Ayşen hanım diyebilir miyim.

- İsmimi de hemen hafızanıza almışsınız.

- Sizi tanıyan sanırım bir daha ne isminizi ne de sesinizi unutamaz. Bir akşam atölyeme gelirseniz, sizinle hem sohbet eder, hem de sizin resminiz için etüt çalışmaları yaparız. Ne dersiniz.

- Aaaa. Olmaz. Önce siz bana gelmelisiniz. Ben Gümüşsuyu’nda oturuyorum. Bir akşam size güzel bir sofra hazırlarım. Brlikte içer, sohbet ederiz.

- Size rahatsızlık vermiş olmaz mıyım?

- Ne demek bir sanatçıyı evimde ağırlamak benim için büyük bir zevktir. İsterseniz Çarşamba akşamı bana gelebilirsiniz.

- Oh. Çok teşekkür ederim. Çarşamba’ya kadar bu ses, inanın beni çok motive edecek. Sizinle tanışmayı çok istiyorum. Güzelliğinizi de resmetmek, bir ressam için büyük bir fırsat.

- Tabii, beni dilediğiniz şekilde resmedebilirsiniz.

Ressam bir an yutkundu. Kelimelerini özenle seçmeye çalıştı ve kısa bir suskunluktan sonra;

- Şimdiden çok heyecanlandım. Adresinizi ve telefonunuzu verebilirmisiniz?

Kadın adresini ve telefonunu ressama yazdırdı ve o müthiş sesiyle bir kez daha ressamın yüreğine akım göndererek, ressamı sarsacak son cümlesini söyledi.

- Sizi Çarşamba günü bekliyorum. Sakın geç kalmayın.

- Teşekkür ederim. Görüşürüz

Diyebildi zar zor ressam. Çarşamba gününe daha üç gün vardı. Karşısına nasıl bir afet çıkacaktı. Hayallere daldı ansızın. O geceyi bir film şeridi haline getirmeye çalıştı zihninde. Kadının evinde şömine yanıyordu. Yerdeki postakiye uzanmışlardı. Kırmızı şarap kadehleri ellerindeydi. Şöminenin alevi yüzlerine ve kadehlerdeki şarap kırmızısına adeta şehvet kıvılcımları saçıyordu.

Atölyedeki çıplak model, ressamın bu kendisini unutmuş halini yadırgayarak, ressama;

- Ne bu halin. Tsunami yemiş bir durumdasın. Ne oldu ki?

- Bugünlük çalışma yeter. Giyinebilirsin canım. Sana olanları daha sonra anlatsam, daha iyi olur.

- Çıplak model, yattığı sedirden kalktı ve üzerine içini gösteren uzun bir elbise giydi.

Ressama yaklaştı ve dudaklarına bir öpücük kondurdu ve manidar bir şekilde;

- Hangi afet, senin başını döndürdü böyle. Ben seni tanırım. Kolay teslim olmazsın.

Ressam bu söze gülümsedi ve iki kadehe içkileri doldururken kafasında sadece Çarşamba ve o müthiş sesli kadın vardı.

Nihayet Çarşamba günü geldi. Ve o sabah ressam başka türlü kalktı yatağından. Yaşayacağı geceyi düşünmeye geceden başlamıştı. Hiçbir kadın ona kolay kolay hayır diyemezdi. Zaten kadınların üç kez hayır demesinin evet anlamını taşıdığını çoktan öğrenmişti. Güzel bir çiçek yaptırdı ve mahzeninden çok değerli bir içki aldı ve Gümüşsuyu’nun yolunu tuttu.

Kapının zilini çalarken yüreği de göğüs kafesinden çıkacak kadar heyecanlıydı. Ses gelmiyordu içerden. Bir kez daha çaldı. Ve kapı açıldı. Karşısında bir içim su, harika bir genç kadın duruyordu. Kısa bir süre bakıştılar. Ressam o sesle kadının kapıdaki görüntüsünü zihninde bir araya getirdi ve tahmininde yanılmadığını görerek, kendisiyle bir kez daha gurur duydu.

- Ben o yanlış aranan atölyenin ressamıyım. Girebilir miyim?

Kapıdaki kadın ressama gülümseyerek;

- Tabii, annem de sizi bekliyordu. Girebilirsiniz. Ben elinizdekileri alayım.

Ressam bir an neye uğradığını şaşırdı ve o telefondaki ses, bu ses değildi. Kendini toparlayamadan içerden kapıdaki güzele seslenen, o telefondaki sesi duydu.

- Sema, misafirimiz mi geldi. Al içeri ben üzerimi değiştirip geliyorum.

- Evet anne, hemen içeri alıyorum.

Ressam içinden bu geceyi iki güzel harika kadınla geçirebileceğini düşünürken Ayşen içeri girdi.

Kadın altmışını çoktan geçmiş, gerdanı sarkmış, dudak rujları kenarlardan taşmış ve göğüsleri aşağıya bakıyordu. Ressam küçük bir kalp krizi geçiriyordu.

- Hoş geldin şekerim. Kızımla tanıştınız mı?

- Şey, tabii, siz…sizin kızınız da mı var. Be.. be.. ben.. Affedersiniz, biraz başım döndü mü ne. Oturabilir miyim?

- Tabii. Biraz kendinize gelin. Sonra odama geçeriz.

 
Toplam blog
: 137
: 1054
Kayıt tarihi
: 05.01.07
 
 

1951 İstanbul doğumluyum. Bireysel ve Kurumsal Gelişim Danışmanlığı, Moda Tasarımı ve Marka Danışman..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara