- Kategori
- Aşk - Evlilik
Ressamın aşkı

Ressam, sabah kahvaltısını yaptıktan sonra atölyesine indi. Aldı eline paleti, bütün renkleri birbirine karıştırdı. Sonuç; 'siyah'. Sonra gitti o paleti attı çöpe. Yeni bir paletle kendi portresini çizmeye başladı, yapamadı. Sonra da sevdiğinin yüzünü denedi; ağlamaya başladı. Attı paleti elinden ve bütün resimlerini ayaklarıyla ezmeye koyuldu. Birkaç dakika geçtikten sonra durdu ve bekledi. Neyi? Tabi ki aşkı.
Cefasını çekmiş, aşkından çıldırmış bir ressam tasarlayın düşlerinizde. Saçı sakalı birbirine karışmış, çizmekten elleri yorulmuş.
Aşkı da onu sevsin, korusun ister insan. Onun yanında olsun ister. Yani aşk, şahitlik ister.
Bir davayı kim kazanır? Şahitlikleri iyi olan ve fazlasıyla şahit olanlar. Aşkı da öyle kazanmaya çalışırsınız; kaybetmemek için kuş gibi çırpınır durursunuz önce. Sonra ressam gibi olursunuz; eğer karşılıksızsa.
Ancak şöyle bir şey de var:
Eğer sevmeseydik karşılıksız, böyle resimler, böyle yazılar yazılmayacaktı belki de...Çünkü aşk bir davadır. Cefa çekmekte şahit olsa sonuç Mevlana'nın sözüne çıkar: `Aşk davaya benzer cefa çekmek de şahide; şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki.`
İyi şanslar...