- Kategori
- Müzik
Rock dinlemenin yaşı

Bu günlerde özel nedenlerle rock müzik yayını yapan kanalları dinlemeye başladım. Çünkü oğlum ve arkadaşları (MAT) ilk albümlerini çıkarmışlardı. Ne yazık ki ulusal kanallarda henüz itibar görmüyorlar. Ben de anne merakı ve keyfiyle onlar hangi kanaldaysa akşama kadar o kanallarda geziniyorum.
Önceleri sadece onları arıyordum. Ancak onları beklerken diğer grupları ve sanatçıları da dinlemeye başladım. Dinledikçe sevdim, sevdikçe dinledim. Örneğin Aslı'nın Dans Etmeye İhtiyacım var, Hayko Cepkin'in Yalnız Kalsın, Üç Nokta Bir'in Değişmem gibi şarkıları giderek en sevdiğim şarkılar arasına girdiler. Bu arada yabancılardan söz etmedim. Onlardan da favorilerim var.
Ondan sonra da düşünmeye başladım. Bu insanlar sessiz sedasız işlerini yapıyorlar. Üstelik iyi de yapıyorlar. Ancak bir yerlere gelebilmek için inanılmaz bir mücadele veriyorlar. Oysa bu iş çok kolay olabilirdi. Bir konser çıkışında kazara kendilerine yönelen kameraya bakıp birilerine küfretseler, ya da karşı cinsten biriyle kameraların üstüne atlasalar ertesi akşam onları ana haber bültenlerinde bile görebilirdik.
Düşündükçe, bizi Sibel Can, Hülya Avşar ve Seda Sayan üçlüsüne mahkum eden kanallara kızgınlığım artıyor. Anlıyorum ki iyi müzik dinlemenin yaşı yok. Benim sadece Türk Sanat Müziği'nden ya da Halk Müziği'nden keyif almam gerektiğine karar verenlere öfke duyuyorum. Sanatın neden on kişilik Televole ünlüsüne emanet edildiğini anlamıyorum.
Ama bu aralar ANDRE MAUROIS'nun Bir Üstad Yaratmak adlı öyküsünü bütün gençlere göndermeyi düşünüyorum. Öyküden nasıl yararlanacaklarına onlar karar versin artık. Bakarsınız işe yarar.:)))