Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

15 Haziran '16

 
Kategori
Deneme
 

Rolünü İyi Oyna

Bugün yanlız kaldığımda düşündüm de, güven ne önemli şey hayatımızda. Güven içinde yaşamak, güvenmek istemek bir insana ne kadar ihtiyaç duyduğumuz bir şey aslında. Ailene güvenerek başlarsın hayata, arkadaşların olur ailen sanıp güvenirsin, kankan olur canın olur, annene güvendiğin gibi güvenirsin. Çünkü safsındır, hayatta ne görmüşsündür ki sen hiçbirşey.

Bazen ama, bazen öyle zamanlar oluyor ki hayatımızda güvenmeyi istemiyoruz, istemektense güvenmemeyi tercih ediyoruz, yoruluyorz artık. Birbizimize hayatı çekilmez hale getirmenin sebebi nedir ki sanki? Ama hayatımızdaki ilişkiler, çıkarlar, istekler ve arzular bizi ya da yanımızda olmasını istediklerimizi bu hale sokuyor, doğru biz de güven sarsabiliyoruz bazen, biz de yanlışlar yapıyoruz, ders almadan hayata devam etmemek ama amaç, güven vermek çok önemli. Ailen başta olmak üzere, arkadaşların, kankaların, akrabaların, sevdiğin insan sana güvenmeli, bu seni de hayatta yüksek yerlere getirir, arkanda insanlar olduğunu bilmek güzel şey.

Bazen güvenmektense, güvenmiş taklidi yapmak daha kolay geliyor bana, rol yapmak. Üniversitede tiyatro yaptım belli bir süre onun da etkisi olsagerek, ben sana güveniyorum bakışı vermek, ama güvenmeye çalışırken hemen soldan geri dönmek benimkisi. 

Rol demişken, geçen bir yazı okudum bir yerde, işyerinde belli rollere bürünüyoruz, evde kendi rolümüzdeyiz ama işyerinde daha fazla vakit geçirdiğimize göre o zaman biz biz değilmiyiz, biz bizlikten çıkıyor muyuz? Rolü artık biz kendi benliğimiz yapıyormuşuz, güzel demişti yazan her kimse. Roller bizi bitirir, yer. Tiyatroya gittiğim zamanlar, aslında insanların ne kadar rahat rol yapabildiğini görünce iğrendim o ortamdan hiç hoşuma gitmedi, rol yapabildiğimi görsünler istemedim belki, çünkü zaten hayat bir tiyatroydu bana göre, roller zaten ruhumuza giyilmişti bile.

Peki ya ruhlarımız? En çok yıpranan onlar değil mi ? Bir ordan bir oraya savrulmaktan, en çok beden değil de ruhlarımızın yıprandığı gerçeğini kim farkında kimbilir. Şu rolleri çıkarın ruhlarınızdan, giysler ruhlara fazla atın kenara, nefes alsın ruhlarınız, özgürleşsinler, siz kendinizle kalın, siz kendinizle başbaşa olun heryerde, işyerinde, evde .

Şuan dışarda hunharca yağmur yağıyor, saat 00:46, yatağıma uzanmış br halde yazıyorum bu satırları. Hayatımda olan insanları gözden geçiriyorum yazarken, ne çok insan tanıyoruz, ne hızlı değişim, ne çok etkileşim, hızlı ilerleyen teknoloji, ilerde doğacak çocukların zekası gibi saçmasapan sorular beynimi kemiriyor. Bana delişrmiş, sıyırmış bir mühendis gözü ile bakan insanları düşününce, haklı oldukları kanısına varmak zor olmasagerek şuan itibari ile.

Ünversitemi özledim, lisemi özledimi ortaokulumu, öğretmenim, kankam Selin'i, okuldaki sevgilim Oltunç'u, ilkokulda babamın bana okumayı öğretmesi, babama öğretmenim yerine babam deyince utanıp sıkılmamı, annemin ben beş yaşındayken bana öğrettiği şeyleri, annemle elektrikler gidince piyano çalmamızı, babamla sıkıcı ders çalışma saatlerini özlüyorum. Hatırladığım şeyler, ruhumda hala, hala yaşıyorlar, yaşlanırken beni şekillendirecek ölmeyen anılar onlar, belki de çocuğuma geçecek genleri yaratacak o geçmiş. 

Ne geçmişimiz geçiyor, ne güvenmeden yaşayabiliyoruz, ruhları kandırdığımız sanal hayat ve roller hayatımızı ele geçiriyor, farkında olarak hepsini yaşıyoruz. Bilerek ve isteyerek yaşıyoruz herşeyi, şuan yağmur nasıl yağıyorsa içimizdeki yaraları saklarken de o yağmurun hırçın yağması gibi kahkalara boğuluyoruz, yıl oldu 2016 ama hala yazıyoruz, yazmadan edemiyoruz, özümüz ne ise o çünkü.

 

 
Toplam blog
: 48
: 148
Kayıt tarihi
: 22.05.15
 
 

İstanbul Üniversitesi, Bankacı, Gezgin.   Bende yazınca rahatlıyorum ne yapayım. Beni de böyle yara..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara